Koku üzerine notlar

Özlemek… Burnunda tütmek… Koku…
Özlenen, niçin burunda tüter?
Koku mudur en derinde özlenen?
Böyleyse, buluşmanın da derinlerde, kokuyla yaşandığını göstermez mi bu?

* * *

Bir yapay koku satıcısının camında şöyle yazıyordu: “Her şey unutulur, kokunuz asla.”
Kurnaz slogan. Ama yine de insanın doğal kokusunun yerine yapay kokuyu koymaya gücü yetmemiş. Sözün güzelliğini bozmamak için, ‘kullandığınız koku’ diyememiş, böylece de, sözdeki ilk çağrışım, insanın kendi doğal kokusu olarak kalmış.

* * *

Bir yerde koku varsa, orada canlılık, yani yaşam da vardır. Koku yoksa, yaşam da yoktur.

* * *

Bilgisayarla çok uğraşmanın, kendini bilgisayara kaptırmanın en önemli yoksunluklarından biri, kokulardan, özellikle de canlıların kokularından, yaşamı, dirimi, doğayı duyumsatan kokulardan kopmak olsa gerektir.

* * *

Hep korktum bilgisayarın biçimlediği, bilgisayarın yaşamdan kopardığı insandan. Sanki kokulardan kopunca, kökenini yitirmiş, doğadan geldiğini unutmuş, dolayısıyla nereye gideceğini şaşırmış bir insan gibi gelir bana bilgisayar insanı. Hayvandan korkmam, bilgisayar insanından korkarım. Canlıların kokularını bilmeyen, yaşama yabancılaştırılmış insandan…
11 Eylül 2001’de ABD’deki ikiz kuleler saldırısını düzenleyebilen insanın, o duygusuz bilgisayar insanı olduğundan hiç kuşkum yok.

* * *

Dostunuzla iletişim kuracaksınız ama kokusunu duymayacaksınız.
Düşmanınızla iletişim kuracaksınız ama kokusunu duymayacaksınız.
Biriyle tanışacaksınız uzaktan, ama kokusunu duymayacaksınız.
Bu çok korkulu, üstelik çok derin korkulu bir yaşam olsa gerek. Bu yabancılaştırılmış yaşamda herkes, nedensiz korkar. Böyle bir yaşamda barış, dinginlik, sevgi olabileceğini düşünemiyorum..

* * *

Avustralya’daki Macquarie Üniversitesi’nin Psikoloji bölümünden Mehmet Mahmut ve Richard Stevenson, psikopatik eğilim gösteren 19-21 yaşında ve suça karışmamış 79 kişinin koku alma yetisi ile sakinlik, düzensiz yaşam biçimleri ve suça olan eğilimlerini incelemiş.
Portakal, kahve ya da deri gibi kokan 16 çubuğun koklatıldığı bu kişilerin, kokuları doğru saptayamadığı görülmüş.
‘Chemosensory Perception’ dergisinde yayımlanan araştırmaya imza atan bilim insanları, beynin koku almayı denetleyen bölümünün, psikopatik eğilim gösteren kişilerde daha az etkili olduğunu vurgulamış. (Cumhuriyet Portal, Bilim Teknik, 23 Eylül 2012)

* * *

Türk çayı gibi kokmuyor, nerdeyse hiç kokmuyor diye, Seylan çayını bıraktım. Şimdi evde çay pişerken, ev mis gibi çay kokuyor.

* * *

Mevsimi geldiğinde İstanbul sokakları Ihlamur kokardı, aylarca. Yine var o sokaklardan. Ama her gün azalıyor. Dallarındaki kuşlar, altındaki arabaların üstüne kakalarını yapmasın diye, bu kadim kentin kokuları yok ediliyor.

Bizim sokak hanımeli kokardı. Hanımelleri yolun kıyısındaki bütün çitlerini sarmıştı bahçemizin. Koku taa sokağın ağzından içine çekerdi insanı.

Deniz kıyıları deniz kokardı. Şimdi kuşlar arabalarına kaka yapmasın diye ıhlamurları kesenlerin dışkıları doldurdu İstanbul’un denizlerini. İstanbul kıyıları dışkı kokuyor.

Kuşlar öçlerini alacak. Balıklarla birlikte. Ama kim ağaçları kesip kuşların yuvalarını yok etti, kim kesmedi… Kim kanalizasyonları denizlere, derelere bağlayıp denizleri dereleri dışkılarıyla doldurdu, kim doldurmadı diye ayıramadan yurtlarını arayacaklar. Doğa, savunacak kendini. O zaman, kurunun yanında yaş da yanacak.

O yüzden derim ki, susmayalım, seyretmeyelim, doğayı savunalım. Kokuları da.