Grev oylamasına ince ayar

12 Eylül döneminin sendikal hakları tutsak eden iki yasası (2821 ve 2822 sayılı yasalar), sermaye lehine olan her türlü ayrıtı dikkate alınarak hazırlanmış yasalardı.

Artık bu iki yasanın yerinde yeni bir yasamız var. Kasım ayında Meclis’ten geçen 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu, sendikal hakları 12 Eylül yasalarının da gerisine götürmüş durumda.

Şimdi zaman ilerliyor ve yeni yasanın örgütlenme, toplu sözleşme, grev gibi konularda uygulamadaki sonuçları ortaya çıkmaya başlıyor. Uygulamada ortaya çıkan bu sonuçlar yeni yasanın, bugüne kadar sermaye açısından sorunlar yaratan bazı başlıklarda, yeni “ince ayarlar” içerdiğini gösteriyor.
Yasada ince ayar edilen konulardan biri de “grev oylaması” olmuş.

İstanbullular bilir Boğaz’daki köprülere gelmeden hemen önce otoyoldan son ayrım yolu için tabelada “köprüden önceki son çıkış” yazar. Grev oylaması da patronlar için aynı niteliktedir “grevden önceki son kaçış” yoludur.

Sendikanın bir işyerinde grev kararı almasının ardından, o işyerinde çalışanların en az dörtte birinin talep etmesi durumunda grev oylaması yapılır. Genellikle patron, işyerinde sendika üyesi olmayan işçilerden topladığı imzalarla, sendikanın aldığı grev kararını oylamaya götürür.

Eski yasada, alınmış bir grev kararının ortadan kaldırılabilmesi için, o işyerindeki çalışan sayısının salt çoğunluğunun grev oylamasında “greve hayır” demiş olması gerekiyordu. Örneğin işyerinde 100 kişi çalışıyorsa, sandıktan en az 51 “greve hayır” oyu çıkması gerekiyordu. Yani “evet” ile “hayır” yarışmıyor, “hayır”ın yarıdan bir fazla olması koşulu aranıyordu.

Üyeleri adına grev kararı alan bir sendikanın bu kararını, patronun sendikaya üye olmayan çalışanları kullanarak oylamaya götürebilmesi başlı başına bir hak ihlalidir. Bu hak ihlalinin en yakın örneği 2011 yılında metal işkolunda yaşanmıştı. Birleşik Metal-İş ile süren grup toplu iş sözleşmesinde metal patronlarının sendikası MESS, 28 işyerinde alınan grev kararını 14 işyerinde grev oylamasına götürmüştü. Sendika, “grev kararlarını işçilerle birlikte aldık ve bu kararı oylamıyoruz” diyerek üyelerinin sandığa gitmemesi yönünde karar almış, işverenler ise sendika üyesi olmayan (kapsam dışı personel) işçileri sandık başına gitmeye, sendika üyesi işçileri ise sendikanın oylamaya katılmama kararını kırmaya zorlamıştı.

Grev kararını kaldırmak için yarıdan bir fazla hayır oyuna ihtiyaçları vardı. Bunun tek koşulu, sendika üyesi işçilerin sandık başına gelerek “hayır” oyu kullanmalarıydı.

Bunu 6 işyerinde başardılar. Bu işyerlerinde grev tehlikesi ortadan kalktı Ancak diğerlerinde sandıktan çıkardıkları hayır oyu toplam işçi sayısının salt çoğunluğunu sağlamaya yetmedi. Grev kararları geçerliliğini korudu. Sendika, patronların grev oylamasında başarısız sonuç aldığı işyerlerinin büyük bir bölümünde, MESS’in diğer sendikalarla anlaştığı ücret artışlarının iki katına varan ücret artışı sağladı.

Sermaye bu örneklerden önemli dersler çıkarmış olmalı ki, yeni yasada grev oylamasında toplam çalışan sayısının salt çoğunluğu kuralını değiştirdiler. Buna göre artık bir işyerinde alınan grev kararının uygulanmasını engellemek için yapılacak grev oylamasında, grev kararının alındığı tarihte işyerinde toplam çalışan sayısının salt çoğunluğu değil, oylamaya katılanların salt çoğunluğunun “greve hayır” oyu vermesi yeterli olacak.

Örneğin artık 100 kişinin çalıştığı bir işyerinde grev oylamasına 10 kişi katılır ve 6’sı “greve hayır” derse, işyerinde alınan grev kararı uygulanamayacak.

Bu “ince ayar” birçok açıdan patronların elini güçlendiriyor.

Öncelikle, işçiyi sandığa çekip, grev kararını orada kırma şansı verilmiş oluyor.

Sendikanın, işçinin greve hazırlanmasına yönelik çalışma yapması için gerekli zamanı azaltıyor.

Grev gündeme geldiğinde, geçim derdi, borç, harç, kredi kartı ödemeleri derken en baştan itibaren endişeli olan işçinin, patron tarafından avlanabileceği bir ortam sağlıyor.

İşçilerin birlikte davranmasını, birbirinden güç almasını, birbirini cesaretlendirmesini ve mücadeleye birlikte hazırlanmasını engelliyor, onu sandık başında bireysel karar vermeye zorluyor.

Kısacası, grev kararı alınmış işyerinde patronun “grevden önceki son çıkış” yolunu alabildiğince genişletiyor, rahatlatıyor.

Üç önemli sektörde sözleşme süreçlerinin grev aşamasına dayandığı bu günlerde, sendikaların bu konuda hazırlıklı olması lazım. THY’de grev kararı eli kulağında, Çaykur’da grev kararı alındı ve uygulamaya başlamak için 60 günlük süre işliyor, metalde ise uyuşmazlıklar tutuldu ve arabulucu sonrası grev kararları gündeme gelebilir. Patronların bu önemli işletmelerde olası grev kararlarını bu yeni düzenlemenin avantajıyla grev oylamalarına götürebileceğini şimdiden hesap etmek gerekiyor.

Sendikalar açısından bir zorunluluk var artık. Grev örgütlenmesini grev uygulamasının son gününe bırakmayacaklar. İşçiyi sandığa, greve çıkmaya hazır hale getirip sokacaklar.

[email protected]