Türkiye’de en ağırından bir 'özgürlükler' sorunu bulunmaktadır ve ilginçtir işçi sınıfının özgürlükler sorunu özgürlükçülüğün konusu bile olamamaktadır.

İşçilere özgürlük!

Asgari ücret tespit komisyonu önceki gün toplandı. “Taraflar” çiçeği burnunda yeni Çalışma Bakanı'yla ilk “aile fotoğrafını” verdiler.

Fotoğraf, bakanlığın kurumsal internet sitesinde asılı duruyor. Toplantıyla ilgili ayrıntıyı ise bu koca fotoğrafın altındaki kısa haberden öğreniyoruz:

Toplanmışlar!

Başka?

Bu kadar.

Ne konuşmuşlar?

Bilmiyoruz.

Önemi var mı?

Hem de hiç…

Çünkü asgari ücret tespit komisyonunda taraflar yok, taraf var. Bakanlık sermaye sınıfının iş takipçisi, Türk-İş sahibinin sesi durumunda. Kısaca komisyon patronların malı.

Asgari ücret belirleniyor fakat işçinin söz hakkı bulunmuyor. Üstelik konunun muhatabı onlar. Temsil edilmiyor, taleplerini dile getiremiyor, sözlerini söyleyemiyorlar. Oysa söz hakkı, en temel özgürlüklerden biridir.

***

Böyle olunca fotoğrafın büyük, açıklamanın küçük olması anlaşılır oluyor.

“Toplandık!” demek yetiyor.

Asgari ücrette gündemin neler olduğunu ise İTO başkanından öğreniyoruz. Malın sahibinden…

“Artış altı aylık enflasyon rakamı olmalı” diyor. Yüzde on beş kadar ediyor. Sonra "vergi, SGK primi ve kıdem tazminatı oranlarında düzenleme yapılmalı" diyor. Mesele asgari ücretten fazlası yani. Bir de asgari ücret bölgesel olsun istiyor. Belli ki temsil ettiği patronlar İstanbul’da az, Samsun’da ondan az, Diyarbakır’da en az ücret ödemek istiyor.

İşçi sınıfının söz hakkı olmadığında yapacak bir şey de olmuyor. Efendi ne derse, neyi uygun görürse o oluyor. Özgürlük yoksa, asgari ücret bölgesel, kıdem tazminatı fazlalık hale geliyor.

***

Asgari ücret, yıllar içinde böyle böyle ortalama ücret oldu. Bir yandan asgari ücretin üstündeki ücretler asgari ücrete yakınlaştı, diğer yandan asgari ücretin altında ücretlerle çalışan işçilerin sayısı arttı. Pek çok bulgu işçi başına ortalama reel ücretlerin 2016 yılına göre önemli ölçüde gerilediğini gösteriyor.

Özgürlükleri elinden alınmış işçi sınıfı, 2023 yılının Haziran ayında mutlak yoksullaşma eşiğine dayanmış duruyor.

***

Kendisinden önceki düzenin statükosunu “özgürlükler” demagojisiyle aşan AKP işçi sınıfının özgürlüklerini “haklar” kategorisinden çıkarıp “sosyal yardımlar” kabına tıkmayı denedi. Başarılı olduğunu söyleyebiliyoruz. Patron için, çalışma koşullarına ve haklarına yönelik hiçbir söz hakkı bulunmayan işçiden daha büyük bir teşvik kalemi olmaz.

AKP bu tablonun yaratacağı olası patlamaları işsizliği belli bir düzeyde tutup istihdamı artırarak ertelemeyi başardı. İstihdamdaki artışın, çalışabilir nüfus artışının altında olması başka bir kriz dinamiği olarak varlığını sürdürse de patronları ihya etmeye yetmiştir. İstihdam sorunu yaşamayan patronlar bir de maliyet artışlarının içinde ücret artışını “tolere edilebilir faktör” olarak yazabilme şansını yakaladılar. Dövizde meydana gelen küçük yükselişlerin bile bu açıdan fazlasıyla işe yaradığı anlaşılıyor. Seçim sonrası iki haftanın bu açıdan bilançosu, ihracatçı patronlarımızın dolar bazında tüm dünyanın en düşük düzeyine gerilemiş asgari ücretine sahip olması oldu. Dövizle kazanmayana ise düşük faizli devlet kredisi, bol teşvik ve imtiyazlar var.

Hepsinin keyfi yerinde. Keyif, işçi sınıfının özgürlüklerinin elinden alınması sayesindedir.

***

Türkiye işçi sınıfının özgürlüğü elinden alınmıştır.

İşyerinde özgürce taleplerini dile getirebilmek için örgütlenen işçiler baskı görmekte, tehdit edilmekte, olmadı kapının önüne konmaktadır. İş mahkemeleri yıllarca sürmekte, özgürlüklerin kullanılmasına engel olan patronlara hiçbir şey olmamaktadır. Sendikalaşma ve toplu sözleşmeli çalışma yasada yazılı fakat özgürce kullanılabilir, erişilebilir bir hak olmaktan çıkmıştır.  Sadece toplu iş sözleşmesine bağlanan grev hakkı neredeyse hiç kullanılamamaktadır. Kullanıldığı durumda ise kararnamelerle yasaklanmaktadır.

Türkiye’de işçiler Avrupa’nın haftalık en uzun fiili çalışma süresiyle çalışmakta, daha fazla çalışmaya zorlanmakta, bunun karşısında aldığı parayla geçinememekte, çoğunlukla iş kazasına, meslek hastalıklarına maruz kalmakta, durumunu iyileştirmek için bir şey yapamamakta, beğenmiyorsa işsizlikle yüz yüze kalmaktadır.

Uzun lafın kısası, Türkiye’de en ağırından bir “özgürlükler” sorunu bulunmaktadır ve ilginçtir işçi sınıfının özgürlükler sorunu özgürlükçülüğün konusu bile olamamaktadır.

O zaman biz söylemekten de mücadelesini vermekten de vazgeçmeyelim.

İşçi sınıfına özgürlük!