Perçinci Rosie bir Amerikan halk kahramanı oluyor olmasına ama bir 'kadın olarak' asli görevi kendisine hiç unutturulmuyor.

Perçinci Rosie

New York’daki tekstil atölyesinde çıkan büyük yangın için rivayet edilen tarih 8 Mart 1857’dir. 129 kadın işçinin can verdiği bu yangında fabrika kapılarının kilitli olduğu söylenir. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için bu olay referans alınır.

Bunun bir mit olup olmadığı tartışıladursun, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere kapitalizmin kök saldığı tüm ülkelerde söz konusu dönemde çalışma koşulları berbattır ve iş cinayetlerinde ölenler arasında kadın ve çocuk işçilerin oranı oldukça yüksektir. 

Bu nedenle 8 Mart dünya emekçi kadınlar gününü kutlarken, sömürülürken katledilen kadın işçileri de anıyoruz. Ve mutlaka yürütülen eşitlik ve özgürlük mücadelesini bayrak ediyor, 1917'de kadınların oy hakkı elde etmesiyle birlikte 8 Mart’ı ulusal bayram ilan eden Sovyet Rusya’yı hatırlıyoruz.

***

Kapitalizm gericidir. Konu kadınlar olduğunda daha da fazla öyledir. Sermaye sınıfı kadını, en başta emeğin yeniden üretimi için bir toplumsal fonksiyon olarak işlevlendirmekte, onu yedek işgücü ordusunun asli bileşeni olarak el altında tutmakta, bunları kutsal aile, yüce analık ve erkeğe eş olma değerleriyle birleştirmektedir. 

Örneğin AKP de bunu yapmamış mıdır? Bu parti yirmi yıllık iktidarında bir yandan kadını eve tıkan gericiliği örgütlemiş, diğer yandan onları ucuz işçiler olarak sermaye sınıfının yedek işgücü deposuna doldurmuştur. AKP iktidarının dinsellikle bezeli gericiliği de aynı niteliğe sahiptir.

***

Gericilik ve piyasacılık.

Birlikte iş görürler.

En çarpıcı örneği savaş yıllarının ABD’sinde yaşanmıştır.

Hikayesi ilginçtir.

II.Savaş boyunca erkek işgücünde yaşanan azalma, birçok ülkede olduğu gibi ABD’de de kadınların işgücüne dahil edilmesini gündeme getiriyor. Özellikle imalat sanayinde kadınların çalışmasını teşvik eden bir kampanya başlatılıyor. Bu kampanya çerçevesinde Rosie the Riveter (Perçinci Rosie) isimli bir hayali kadın imajı yaratılıyor. Pazusu sıkılı güçlü kolları ve kırmızı dudaklarıyla çizilmiş bir posterle resmedilen Perçinci Rosie, kısa süre içinde Amerikan toplumunun sanal kahramanı haline getiriliyor.

Perçinci Rosie kampanya afişi

Kampanya için bir de popüler şarkı besteleniyor.1 Şarkıyı adı “Four Vagabonds” (Dört Serseri) olan bir erkek grubu seslendiriyor. Şarkıyı söyleyen adamlar Perçinci Rosie’yi şu sözlerle övüyor: 

Diğer kızlar popüler bir kokteyl bara takılıp, martinilerini yudumlar, havyarlarını çiğnerken; Onları gerçekten utandıran bir kız var, Rosie’dir adı; Yağmur yağsa da güneş açsa da gün boyu montaj hattının bir parçasıdır Perçinci Rosie; Zafer için çalışır, tarih yazar” 

Perçinci Rosie albüm kapağı

Kampanya savaş boyunca sürüyor. İnşaat, gemi, otomobil, uçak montajı, silah ve savaş sanayinde kadın işçiler kitlesel olarak işe alınıyor. Yüz binlerce kadın böylece daha önce sadece erkeklerin yaptığı işlerde çalışmaya başlıyor.

Perçinci Rosie bir Amerikan halk kahramanı oluyor olmasına ama bir “kadın olarak” asli görevi kendisine hiç unutturulmuyor. Şarkı şöyle devam ediyor:

“Rosie’nin bir erkek arkadaşı var, adı Charlie. Charlie bir denizci. Rosie perçin makinesinde fazla mesai yapıp Charlie’yi korur. Bir üretim ödülü aldığında bunun için olabildiğince gururlanır”

Savaş dönemi kaba Amerikan ulusal propagandasından çok daha fazlası olan Perçinci Rosie, sermaye sınıfının, emperyalizmin merkez üssünde gericilikte ne kadar ölçüsüz olabileceğinin de kanıtıdır. 

Peki sonra…

Sonra savaş biter. Şarkıda adı geçen deniz piyade Charlie ülkeye döner. Artık emek gücünün yeniden üretimi için Rosie’ye işyerinde değil evde ihtiyaç duyulur. Bir önceki kampanya döneminde kurulan kreş ve çocuk yuvaları birer birer kapatılır. Bir kez daha analık ve eş olma rolü yüceltilir, kadının tüketici kimliği pompalanır. Dönemin sonunda, işe alınan 5 milyon Perçinci Rosie işten çıkarılır.2

Moda desteğe yollanır. Artık pazuların ve fabrika tulumlarının yerini şık giysiler almalıdır. Savaş döneminde Nazi subaylarının eşlerine ve Fransız işbirlikçilerine elbise tasarlayan ünlü modacı Cristian Dior şunları anlatır: 

Savaşın, üniformaların ve kaslı kadın işçilerin devrinden henüz çıkmıştık. Kadını liana sarmaşığı gibi saran kesimler, çiçek desenli robalar, büzgülü kollar ve taç yapraklar gibi açılan kloş eteklerle çizdim3

Kadınların bundan sonra işçi tulumlarına ihtiyacı yoktur. Ya da daha doğru ifadeyle savaş sonrası kapitalizmin, işçi tulumlu kadınlara ihtiyacı kalmamıştır.

***

Bugün tüm dünyada milyonlarca kadın yoksullukla yüz yüzeyse, kadın işçiler erkeklerden daha az ücret alıyor, ayrımcılığa, şiddete, tacize maruz kalıyorsa bunun nedeni kadını sömürünün katmerlisine layık gören, onu kimi zaman eve kapatıp kimi zaman fabrikaya işçi olarak yollayan kapitalist düzendir. 

İki yüz yılı deviren bu düzenin hiç bir döneminde kadınlar için daha fazlasının olduğu örnek bulunmuyor. Çünkü gericilik ve piyasacılık aynı kaynaktan besleniyor.

O kaynağı kadınların mücadelesi olmadan kurutmak ise mümkün değildir.