İçinde yaşadığımız toplumda her meslek eğitiminin bir ideolojisi bulunur. Bu ideoloji bazen gerçekleri saklamaya, bazen çarpıtmaya, bazen açıkça yalan söylemeye dayanır.
İçinde yaşadığımız toplumda her meslek eğitiminin bir ideolojisi bulunur. Bu ideoloji bazen gerçekleri saklamaya, bazen çarpıtmaya, bazen açıkça yalan söylemeye dayanır.
Tıp fakültesinde öğrenciyken bu ideolojiyi çözmek için şöyle bir yöntem geliştirmiştik:
Bir hastalık ve buna bağlı ölümleri insanlık kültürel olarak aşmış mı diye bakıyorduk. Bunun için ülkeleri veya bir ülkede bölgeleri, bazen sınıfları karşılaştırmak gerekiyordu. Eğer dünyanın bir yerinde, bölgesinde hastalık kültürel olarak yenilmişse ama hâlâ diğer ülkelerde görülmeye devam ediyorsa artık bu durum bir virüsle, bir bakteri ile veya inşaattan düşen bir demir ile açıklanamaz. Artık bu ısrar durumunun nedeni toplumsaldır.
Sınıfsal çelişkiler, sömürüye dayanan üretim ilişkileri, egemen sınıfın kâr hırsı…
Ama hiç bu teoriyi dünya çapında bir salgın hastalığa uygulama şansı olmamıştı.
Bu yazının yayınlandığı gün resmi rakamlara göre 14 milyona yakın kişi bu hastalığı kaptı ve içlerinden 600 bine yakın insan yaşamını yitirdi.
Şimdi şunu soruyoruz, insanlık bu sorunu, yani dünya çapında bir salgını önlemeyi kültürel olarak aşmış mıydı?
Bunun için ülkeleri karşılaştıracağız.
Önümüzde çok önemli bir örnek var: Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti
Vietnam halkı geçen yüzyılda dünya tarihinde büyük bir rol oynadı. Örgütlü bir halkın, ne kadar güçlü ve gaddar olursa olsun emperyalizmi yenilebileceğini gösterdi.
Vietnam Fransız sömürgesiydi. Vietnam Komünist Partisi’nin öncülüğünde büyük emekçi kitleleri Fransa’ya 1954’te diz çöktürdüler. Bu sefer Vietnam gericiliği ile işbirliği içinde ABD’nin saldırısına uğradılar.
Yenilmez ABD tarihinin en büyük hezimetine uğrayarak 1975’te Vietnam’ı terk etti. Terk ettiğinde geride bıraktığı korkunç insani yıkıma bu köşede zaman zaman değinmiştik.
1976’da Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti ismini aldı, diğer sosyalist ülkelerle dayanışma içinde kalkınmaya ve yaralarını sarmaya başladı.
1990’da Sovyetler Birliği’nin çözülmesine yol açan karşı-devrim dalgası Vietnam’ı çok zor durumda ve yalnız bıraktı. Sonuçta daha 14 yıllık bir sosyalist cumhuriyetti.
Vietnam çareyi kontrollü bir şekilde dünya piyasalarına açılmakta buldu. Sermayeyi ülkelerine çekecek koşulları oluşturmayı denediler. Ancak sosyalizmin sosyal devlet ilkesini bu koşullara rağmen korumaya devam ettiler.
Çin ile 1.400 km kara sınırı olan 97 milyonluk Vietnam’ın pandemi esnasındaki davranışı ve aldığı sonuç çok önemli gözüküyor. Çünkü bu sonuç yeni ortaya çıkan bulaşıcı bir virüsün yarattığı sağlık sorununu aslında insanlığın kültürel olarak aştığını gösteriyor.
Aşağıdaki grafikte dünya toplamı ile çeşitli Asya ülkelerinin hastalık hızları karşılaştırılmalı olarak verilmiş. Bütün Vietnam’da 300 civarı vaka görülürken hiçbir hasta yaşamını yitirmiyor.
Bir kere Çin’de ilk vakanın çıkışından çok kısa bir süre sonra sınırlarını kesin bir şekilde kapatıyor. Vakanın çevresi kendi ürettikleri test kitleriyle yoğun bir şekilde taranıyor. Aşağıdaki grafik vaka başına düşen test sayısında Vietnam’ın açık fark üstünlüğünü gösteriyor. Ama en önemlisi 15 gün boyunca üretimi durdurup ülke çapında bir karantina uyguluyorlar.
Bütün ayrıntılara bu kısa yazıda girmek mümkün değil, ama bu veri o kadar önemli bir gerçeği ortaya çıkarıyor ki:
Vietnam örneği bize şunu söylüyor, 600 bin kişi pisi pisine öldü. Eğer benzer önlemler Vietnam’daki gibi aynı kararlılıkla uygulansaydı şimdi yaşıyor olacaklardı.
Aslında bir kitlesel cinayetle karşı karşıyayız.
Ülkelerin sermaye sınıfları tüketicileri ürkütmemek için mümkün olduğu kadar hastalığı gizlemeye ve önemsizleştirmeye çalıştı.
Daha öncesinden kamusal kaynakları böyle bir pandemiye karşı kullanmak istemedi.
Ülkelerinde şalteri 15 gün boyunca indirmeyi göze alamadı.
Test sayısını hep düşük tuttu.
Ve insanlar hâlâ ölmeye devam ediyorlar.
Oysa insanlık bu sorunu kültürel olarak çoktan aşmıştı.
Vietnam’da sosyalizmin gölgesi bile yetti sorunu aşmaya.