Sinan Ateş davasında ikinci günün en 'önemli' sorusu: 'MHP’yle ne alaka abi?'

Tansiyonun yüksek olduğu ikinci günde savunma, "MHP’yle ne alaka abi?" noktasındaydı. Sözlerin sahibi MHP İstanbul İl Yönetim Kurulu üyesi sanık Ufuk Köktürk. İşte yaşananlar...

Haber Merkezi

Sinan Ateş cinayetinin ilk duruşmasının ikinci gününde gerilim sık sık yükseldi, sesler pek gür çıktı.

İlk gününde sanıklar MHP'yi savunmak ve MHP'ye çıkacak yolları kesmek için 18 kez verdikleri ifadelerde söyledikleri her şeyi reddedip yepyeni bir hikaye anlatmaya koyulmuştu. Bu yaklaşım, bugün de devam etti. 

Dünden aklımızda kalması gerekenlere özet olarak bakmak gerekirse; tüm ifadeler değiştirildi, cinayet işlenmek istenmediği, aslında sadece alacak verecek sebebiyle ayaklarına sıkacakken Ateş’in arkadaşlarının Ateş’e sıktığı için öldüğü gibi enteresan öyküler anlatıldı.

Tetikçi Eray Özyağcı, azmettiriciler arasında olan eski MHP yöneticisi Tolgahan Demirbaş’la ilişki kurulamasın diye ona çıkacak tüm ifadelerini değiştirdi. Kalan sanıklar da aynı yolu izlediler. Özetle, Gülsuyu çete lideri, Hasan Ferit Gedik’in katili, torbacı Doğukan Cep, “Ben baş aktörüm, cinayetin azmettiricisi benim” dedi.

Çep dışındakilerin dahlinin olmadığı bir tablo çizilmek istendi. Zaten eksiklerle dolu iddianameyi daha da eksilttiler; olayın sanki siyasi hiçbir boyutu yokmuş, yaşanan sıradan bir adli vakaymış da savcılar tarafından MHP’ye kumpas kurulmuş gibi bir algı yaratmayı denediler.

İkinci günde Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi, Sinan Ateş davasında Ayşe Ateş'in avukatı Ali Yücel'i dışarı çıkarmayan kolluk görevlileri hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunmaya karar verdi ve duruşmayı yarına erteledi.

Şimdi duruşmanın ikinci gününe bakmadan, iddianame bize ne diyordu hatırlayalım.

İddianamede istenen cezalar ne?

Özetle iddianamede “toplu halde, iştirak halinde tasarlayarak kasten öldürme” suçlamasıyla Eray Özyağcı, Vedat Balkaya ve Suat Kurt ile azmettirme suçlamasıyla Doğukan Çep ve Tolgahan Demirbaş için ağırlaştırılmış müebbet isteniyor. Zekeriya Asarkaya, Hakan Saraç, Ufuk Köktürk, Mehmet Yüce, Mustafa Uzunlar, Aşkın Mert Gelenbey, Murat Can Çolak, Osman Bayraktar, Caner Güney, Umut Ersoy, Çağlar Zorlu, Aytaç Ataç, Emre Yüksel, Serdar Öktem, Erdem Karadeniz, Alper Atay, Mustafa Ensar Aykal için “iştirak halinde, tasarlayarak kasten öldürme suçuna yardım” suçlamasıyla cezalandırma talep ediliyor.

İddianamedeki hikaye neydi?

İddianameye göre azmettirici Gülsuyu Çetesi lideri 2013’teki Hasan Ferit Gedik cinayetinin hükümlüsü Dodo lakaplı Doğukan Çep ve Ülkü Ocakları Genel Merkez eski yöneticisi Tolgahan Demirbaş, Ateş’i öldürmek için plan yapıyor.

Cinayet büro komiseri Aykal, Demirbaş’a Ateş’in ev adresini veriyor. Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Emre Yüksel, Ateş’in avukatı Ali Yücel’in araç plakasını sorgulatılmasını istiyor, Aykal’dan bu bilgileri alan Demirbaş bunları Yüksel’e atıyor. Tetikçi Ero lakaplı Eray Özyağcı’yı İstanbul’dan Ankara’ya iki özel harekat polisi “pavyona gitmek için giderken” götürüyor. Tetikçiyi olay yerine getiren ve kaçıranlar Vedat Balkaya ve Suat Kurt.

Sanıkların ilk günkü yalanı kısa sürdü

Tetikçi Eray Özyağcı ve azmettirici Doğukan Çep, Sinan Ateş’i kişisel husumet nedeniyle yaralamayı amaçladıklarını iddia ettiler. “Özyağcı’nın Ateş’in ayağına ateş ettiği, ancak Ateş’i öldüren kurşunların Ateş’in yanında bulunanlar tarafından atılan silahlardan çıktığı” şeklinde savunma yaptılar.

Sinan Ateş’in katledildiği yerde 3 silah kullanıldı. Biri tetikçi Eray Özyağcı’nın kullandığı silah, diğer ikisi Ateş’in arkadaşlarının Özyağcı’ya karşılık verdikleri silahlar. Tetikçi cinayet sonrasında kullandığı silahı yok etti. İfadesinde silahı sakladığını ve yerini de hatırlamadığını ileri sürdü.

B Yüzü’nün haberine göre, laboratuvarda yapılan incelemede Ateş’in vücudundan çıkan 5 merminin, Ateş’in arkadaşlarının teslim ettiği silahlardan çıkmadığı tespit edildi.

İkinci günün başında neler oldu?

Tetikçi Eray Özyağcı, azmettirici Doğukan Cep, eski Ülkü Ocakları yöneticisi Tolgahan Demirbaş’ın da aralarında olduğu 22 tutuklu sanıktan 8’i dün savunma yaptı. 

Bugün sıra tetikçi Özyağcı’yı Demirbaş'la birlikte Audi marka çakarlı araçla Bolu'ya götürdüğü belirlen Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Ümit Yıldırım'ın eski kalemi Emre YükselDoğukan Çep'in cinayetten bir gün önce aradığı ve Çep’e para gönderen MHP İstanbul İl Yönetim Kurulu üyesi Ufuk Köktürk, Çep, Özyağcı ve Yıldırım’ın avukatı MHP'li avukat Serdar Öktem ve tetikçiyi Ankara'ya getiren özel harekât polisleri savunma yaptı.

Çep yine gazetecileri tehdit etti

Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi'nde davadaki ilk duruşmanın ikinci günü başladı.

Dün tehdit ve sataşmalarıyla sık sık gündeme gelen Cep, bugün de benzer tavırlar takındı. Duruşmayı takip eden gazetecilerin bulunduğu basın bölümüne “Görüşeceğiz seninle” diye tehdit savurdu, sonrasındaki saatlerde öpücük attı. 

Sanık avukatları duruşmanın yine başlarında siyasilerin müşteki bölümünde oturmasına itiraz ederek, mahkemenin üzerinde baskı kurulduğunu söyledi. Mahkeme başkanı ise “Bu durum güvenlik nedeniyle böyle. Salondaki oturma düzeninin altında bir neden aramayın. Duruşma salonu herkese açık herkes gelebilir buraya. Biz öyle uygun gördük” diyerek talebi reddetti.

Kolluk avukatı çıkarmadı, mahkeme başkanı çok sinirlendi

Duruşmada sık sık gergin anlar da yaşandı. MHP’li avukat Serdar Öktem’in sorgusu sırasında mahkeme başkanı ve Ateş ailesinin avukatları arasında gerginlik çıktı. Ateş ailesinin avukatı Ali Yücel'in dışarı çıkarılması talimatı verildi, çıkmayınca mahkeme başkanı “atın bunu” dedi. Kolluk görevlileri Yücel’i çıkarmayınca mahkeme başkanı daha da sinirlendi. 

Avukatı dışarı çıkarmayan kolluk görevlileri hakkında işlem yapacağını söyleyen mahkeme başkanı, "Onu dışarı çıkarmayan polisleri de istiyorum. Kolluk amirleri, emniyet müdürleri buraya gelsin, sicillerini istiyorum, görevlerini yerine getirmediler, beni burada bas bas bağırttılar. Ben burada 10 defa emir vermek zorunda değilim" diye bağırmaya başladı.

Mahkeme başkanı, avukat Ali Yücel’in salondan çıkarılması talimatının kolluk görevlilerince uygulanmadığı, avukatın duruşma salonundan çıkarılmasından vazgeçilmek zorunda kalındığı gerekçesiyle Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Murat Düzgün ve ilgili polisler hakkında tutanak tutulmasına karar verildiğini söyledi.

Özel harekat polisi yolda uyumuş

Tetikçi Eray Özyağcı, 28 Aralık’ta özel harekât polisleri Muratcan Çolak ve Aşkın Mert Gelenbey’in kullandığı kiralık transporter araçla Ankara'ya gitmişti. Bugünkü duruşmada ilk olarak Çolak’ın savunması alındı. Suçlamaların hepsini reddetti. Özyağcı’yı tanımadığını, üzerinde silah görmediğini, yolda uyduğunu, Aşkın’ın da (diğer polis) abisini görmek için Ankara’ya gitmek istediğini, "giderken eğleniriz" dediğini söyledi. 

Eğlennmeden neden döndüklerine ilişkin mahkeme başkanının sorusuna çelişkili yanıt verdi: “Ben abisine sordum ‘Eğlenmeye gitmeyeceğiz mi?’ dediler ama ben uyudum, gidemedik.”

Doğukan Çep’i tanıyıp tanımadığına ilişkin de çelişkili konuşan Çolak’ın ifadesindeki "Otoparka Doğukan Çep geldi" sözlerini mahkeme başkanı hatırlattı, ancak net yanıtlar veremedi. Bir önceki ifadesinde uyuduğuna dair bir beyanı da yoktu. 

Köktürk: MHP’yle ne alaka abi? 

MHP İstanbul İl Yönetim Kurulu üyesi Ufuk Köktürk savunmasında Çep ile arkadaş olduğunu, Ateş öldürülmeden önce kendisini 28 Aralık gece 23.00’te Facetime üzerinden aradığını söyledi.

Köktürk, duruşmadaki savunmasında suçlamaları reddetti. Çep’in olaydan önce kendisini arayarak borç istediğini söyleyen Köktürk, ödemenin bu nedenle yapıldığını öne sürdü.

Köktürk, savunmasına şöyle devam etti:

“Parayı ihtiyacı olduğu için ödeme yaptım. Biz tahliye olmayacağız, görülmemiş mahkemenin verilmiş kararıyla alınıyoruz. Evimi basıyorlar, ‘Kime attın parayı?’ diyorlar. Ama onlar için süper bir şey var. MHP İstanbul İl Başkanlığı önünde fotoğraf çektirmişim, MHP’yle ne alaka abi? Yok 'Olcay kılavuz işin içinde mi?’ Ne alakası var Ülkücü camiayla? 55 yıllık parti, böyle bir şeye mi kalır? Bu kadar aptallık olabilir mi? Allah’ından bulacaklarını düşünüyorum.”

MİT’çi, savcılara hakkını helal etmedi

Eski MİT görevlisi Çağlar Zorlu, tahliyesini talep etti. Sanıklardan Tolgahan Demirbaş, bilirkişi raporuna göre, o dönem Ankara Emniyeti Cinayet Büro'da görevli olan ve bir dönem Ateş dosyasına da bakan komiser Mustafa Ensar Aykal'dan Ateş'in adresini, eski MİT görevlisi Çağlar Zorlu'dan da konumunu istemişti.

Zorlu şunları söyledi:

“Savcılar Durdu Özer ve Durmuş Ali Kaya’ya hakkımı helal etmediğimi belirterek söze başlamak istemiyorum. Uydurma adreslerle 18 aydır cezaevinde tutuluyorum. Uydurma adreslerle ilgili yazışmalar dışında bu davayla ilgili bir alakam yoktur.”

Öktem de savcıları suçladı

Genel Başkan Ahmet Yiğit Yıldırım’ın Ülkü Ocakları İstanbul İl Başkanlığı döneminde birlikte çalıştığı isimlerden olan MHP’li avukat Serdar Öktem’in savunması da bugün yapıldı. Öktem, cinayetin İstanbul ayağında eylemi organize eden Doğukan Çep, Eray Özyağcı ve MHP’li Ufuk Köktürk’ün avukatı.

İddianameye göre, eski Ülkü Ocakları yöneticileri Tolgahan Demirbaş ve Emre Yüksel, Ahmet Yiğit Yıldırım'ın makam aracı olarak kullanılan Audi marka çakarlı araçla tetikçiyi buradan alarak önce Bolu'ya götürdü, bu saatlerde dosyanın tutuklusu MHP'li Avukat Serdar Öktem ile Ülkü Ocakları Ankara İl Başkanı Ömer Şanlı'nın da Bolu'ya geldikleri tespit edildi.

Sanık avukat Serdar Öktem, savunmasında suçlamaları reddederek, dosyanın eski savcılarını işaret etti. Öktem, “Durdu Özer ve Durmuş Ali Kaya’nın manipülasyonuyla tutuklandım” dedi.

Avukat Öktem sorgusunda telefonunun şifresini vermemiş, gerekçe olarak geçmişte geçirdiği COVID19 sebebiyle, "Şifreyi hatırlamıyorum" demişti.

Öktem, aynı savunmayı duruşmada da yapınca mahkeme başkanı “Şimdi hatırlıyor musun şifreyi?” diye sordu, Öktem “Hayır” cevabı verdi.

Mahkeme başkanı, talimatına uymayan polisler hakkında tutanak tutulmasına karar verdi

Mahkeme başkanı, Ayşe Ateş’in avukatı Ali Yücel’in duruşmadan çıkarılması yönünde talimatına uymayarak avukatı dışarı çıkarmayan başta Ankara İl Emniyet Müdür Yardımcısı Murat Düzgün olmak üzere polisler hakkında tutanak tutulmasına karar verildiğini açıkladı. Mahkeme başkanı, polislerin sicillerinin belirlenmesi için müdür yardımcısı Murat Düzgün'e talimat verildiğini, hazırlanacak tutanağın da mahkemeye teslim edilmesinin istendiğini bildirdi.

'Sinan Ateş’in avukatı Ali Yücel’in plakasını sormadım’

Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’ın eski kalemi Emre Yüksel’in savunması da önemliydi.

Bilirkişi raporunda, Tolgahan Demirbaş ve Emre Yüksel’in 06 AT 5021 plakalı ve Ülkü Ocakları Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’a tahsisli olduğu öğrenilen Audi marka çakarlı bir araçla tetikçi Özyağcı’yı Ankara’dan Bolu’ya götürdüğü kayıtlara girmişti.

Yüksel şunları söyledi:

“Ben kimseye Sinan Ateş’in avukatı Ali Yücel’in plakasını sormadım. Ben Tolgahan’a bir plaka sordum, Ali Yücel isimli şahsa ait çıkmış. İki buçuk yıl önce atılmış bir mesaj, ifademde gösterilince hatırlamıştım. Ben bir kafe açmıştım, bu araç da orada rahatsız olunmuş bir araç olabilir, o yüzden sormuşumdur. Tolgahan benim sık görüştüğüm bir arkadaş, o yüzden sordum.”

İstanbul’a gitmişler ama tek başlarına: Çakarlı araç MHP'ye kayıtlı

Yüksel savunmasında, tetikçinin kaçırıldı aracın MHP'ye kayıtlı olduğunu söyledi. Emre Yüksel, "MHP'de görevim yok, araç Ülkü Ocakları kayıtlı olduğu için ben de bu aracı kullanıyordum" dedi.

“Akşam Tolgahan Demirbaş’la İstanbul’a geçtik. Kullanımı bana ait olan 06 AT 5021 plakalı araçla gittik. Erken dönmemizin sebebi, eşiyle ayrı yaşıyordu, bir telefon geldi, oğlu yılbaşını birlikte geçirmek istedi, döndük." 

Mahkeme başkanı, ”Olay saatinden sonra 58 görüşmenizi açıklayın” dedi. Yüksel, şunları söyledi: “Bizim 58 görüşmemiz yok, üç gün içinde yapılan görüşmelerdir. Çoğu cevapsız çağrıdır. Hem benim ruhsat işlerim hem misafir işlerim gibi nedenlerle aradım, bu husustan yapılan görüşmelerdir. İstanbul’a giderken yanımızda kimse yoktu.”

Bolu müdahalesi

Ateş ailesinin avukatı Ali Yücel, Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Emre Yüksel'e Bolu’da iki ayrı aracın PTS'ye takıldığını, bu araçlardan birinin İsmail Akgül'ün kullanımında olduğunu tespit ettiklerini belirterek soru sormak istedi. 

Mahkeme başkanı, sorunun dava kapsamında olmadığını belirterek soru sormasına izin vermedi.

Ali Yücel dava dosyasına giren raporun dava kapsamında olduğunu ve soru sormalarının engellendiğini söyledi. 

Gerginliğin ardından salon boşaltıldı

Mahkeme heyeti saat 15.45'e kadar duruşmaya ara verdi. Sanıklar salondan çıkarıldığı sırada kendi aralarında ve müdafileriyle anlaşmazlık çıktı. Bu sırada sanıklar müşteki sıralarına dönerek “Sizin de başınız sağ olsun” dedi, müştekilerden biri “İnşallah sizin de başına gelir, evlat acısı çekersiniz” diye bağırdı. Sanık yakınları, “Ne var, baş sağlığı dilediler” dedi. Kısa süreli sözlü atışma yaşandı. Salon boşaltıldı.

'Ateş'in adresini vermedim'

Kasten öldürmeye yardım suçlamasını kabul etmediğini ifade eden Aykal, 9 aydır cezaevinde olduğunu, bu süre içinde medyada, kendisinin olayı gerçekleştiren faillere maktulün konum bilgisini verdiği yönünde algı operasyonu yürütüldüğünü savundu.

Tolgahan Demirbaş'ın gönderdiği numara üzerine nöbetçi amirlik üzerinden sorgulama yaptırdığını söyleyen Aykal, amirlikteki polisin "Numara önceki Ülkü Ocakları Genel Başkanına çıkıyor bu numara" dediğini, kendisinin de "Önceki GB'ye çıkıyor" diyerek Demirbaş'a mesaj attığını, Sinan Ateş'in ismini ve adresini vermediğini öne sürdü. Tolgahan Demirbaş ile Emniyet yerleşkesinde tanıştığını belirten Aykal, cinayetin ardından amirlerini bilgisi dahiline bilgi almak amacıyla o camiayı bilen Demirbaş'ı aradığını söyledi.

Tolgahan Demirbaş'ın "bir evde (Olcay Kılavuz'un evinde) yakalanıp yakalanmadığına" ilişkin soruya "Hayır, tutanakta ne yazıldıysa o. Tutanakta sadece benim değil diğer polislerin de ifadesi var. Yakalandığında kimse mukavemet etmedi" dedi. Aykal, cep telefonu şifresini ise susma hakkıyla bağlantılı olarak vermek istemediğini, kendisine yönelik suçlamaların somut olarak gösterilmesi halinde vereceğini kaydetti.

Demirbaş’ın kendisinden zaman zaman bazı bilgiler istediğini, bunu yerine getirdiğini ve bu fiilin suç olduğunu bildiğini ifade eden Aykal, "Bu ülkemizde sıklıkla gerçekleşen bir durumdur” dedi.

İddianamede Sinan Ateş’in adresinin de kendisi tarafından verildiğinin iddia edildiğini belirten Aykal, adres bilgisini kendisinin verdiğine dair hiçbir kanıt olmadığını savundu. Aykal, “Bu işin maddi gerçeğinde söz konusu bilginin şahsım tarafından verilmediği sabittir” dedi.