MHP’nin Sinan Ateş savunması başladı: İfadeler değişti, hayali kişi uyduruldu, amaç partiyi aklamak

"Organize” ifadelerle tüm sanıklar MHP'yi kurtarmaya çalışan savunmayı bir ağızdan okudu. “Ayağına sıkacaktık, biz öldürmedik, tek muhatap Çep…”

Haber Merkezi

Ankara'nın ortasında 5 kurşunla öldürülen, iddianameye göre yalnızca akademisyen oysaki eski Ülkü Ocakları Başkanı olan Sinan Ateş'in öldürülmesi, yarım bir iddianamenin ışığında yargılama aşamasına geçti.

Görünen o ki Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) 1,5 yılın ardından başlayan duruşmada çok kötü bir senaryoyla savunma yapıyor. 

Bahçeli'nin dediği gibi MHP'li avukatlar duruşma salonunda sabahtan hazırdı. Davaya katılım için talepte bulundular, mahkeme heyeti katılım talebini reddetti. 

Reddetse de avukatlar bu olasılığı göz önünde bulundurarak hazırlığını yapmıştı. Sanıklar MHP'yi savunmak için, MHP'ye çıkacak yolları kesmek için 18 kez verdikleri ifadelerde söyledikleri her şeyi reddedip yepyeni bir hikaye anlatmaya koyuldular. 

İddianamede istenen cezalar ne?

Özetle iddianamede “toplu halde, iştirak halinde tasarlayarak kasten öldürme” suçlamasıyla Eray Özyağcı, Vedat Balkaya ve Suat Kurt ile azmettirme suçlamasıyla Doğukan Çep ve Tolgahan Demirbaş için ağırlaştırılmış müebbet isteniyor. Zekeriya Asarkaya, Hakan Saraç, Ufuk Köktürk, Mehmet Yüce, Mustafa Uzunlar, Aşkın Mert Gelenbey, Murat Can Çolak, Osman Bayraktar, Caner Güney, Umut Ersoy, Çağlar Zorlu, Aytaç Ataç, Emre Yüksel, Serdar Öktem, Erdem Karadeniz, Alper Atay, Mustafa Ensar Aykal için “iştirak halinde, tasarlayarak kasten öldürme suçuna yardım” suçlamasıyla cezalandırma talep ediliyor.

İddianamedeki hikaye neydi?

İddianameye göre azmettirici Gülsuyu Çetesi lideri 2013’teki Hasan Ferit Gedik cinayetinin hükümlüsü Dodo lakaplı Doğukan Çep ve Ülkü Ocakları Genel Merkez eski yöneticisi Tolgahan Demirbaş, Ateş’i öldürmek için plan yapıyor.

Cinayet büro komiseri Aykal, Demirbaş’a Ateş’in ev adresini veriyor. Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Emre Yüksel, Ateş’in avukatı Ali Yücel’in araç plakasını sorgulatılmasını istiyor, Aykal’dan bu bilgileri alan Demirbaş bunları Yüksel’e atıyor. Tetikçi Ero lakaplı Eray Özyağcı’yı İstanbul’dan Ankara’ya iki özel harekat polisi “pavyona gitmek için giderken” götürüyor. Tetikçiyi olay yerine getiren ve kaçıranlar Vedat Balkaya ve Suat Kurt.

Kimler katıldı?

5 gün sürecek duruşmanın ilk gününde olanlara hızla bakalım.

Duruşmayı takip edenler arasında çok sayıda parti genel başkanı ve yetkilileri vardı. CHP'li eski ve yeni genel başkanlar Kemal Kılıçdaroğlu ve Özgür Özel, Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş'in yanında takip etti duruşmayı. Öte yandan İYİP Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu da kendisi gibi eski Ülkü Ocakları Başkanlarıyla geldi duruşmaya, “Biz Ülkü Ocakları’nın sağlam damarını temsil ediyoruz” dedi.

Sinan Ateş’in eşi uzun süredir tehdit altında olduğunu açıklıyordu, 5 koruması ve çelik yeleğiyle geldi Sincan Cezaevi’ndeki duruşmaya. 

Sanıkların tüm gün boyu sürecek “gerginlik yaratma eğilimleri” günün ilk dakikasından kendini göstermişti. Azmettirici Doğukan Çep, “Bay Kemal nerde?” diye bağırarak girince salona, çıkarıldı. Bu, yaptığı taşkınların ilki olacaktı. Çünkü duruşmada gazetecileri tehdit eden, kafa sallayan çıkışlarını sürdüreceklerdi.

MHP'nin talebine ret: Defalarca verilen ifadeler değişti

MHP adına avukatlar İbrahim Ethem Yiğit ve Çağrı Can Pak, davaya katılma talebinde bulundu. Sanıklar kabul etti, savcılık makamı “suçtan zarar görmediği” gerekçesiyle ret istedi. Mahkeme de reddine karar verdi. 

İddianamenin özeti okunduktan sonra sanık savunmaları başladı. Burada dikkat çekilmesi gereken bir nokta var. Zaten yarım bir iddianameyle yargılama aşamasına geçildi. Özellikle bilirkişi raporu ve ayrılan 17 kişilik gizlilik kararı alınan dosya aslında cinayetin düğümünün çözüldüğü noktaları kapsıyor.

Ancak tüm savunmalar boyunca zaten yarım olan iddianamenin de tamamen çöpe atılmaya çalışıldığı, yalnızca adli bir vaka var imajının çizilmeye çalışıldığı gözler önüne seriliyor. Tüm sanıklar yaklaşık 17 kere verdikleri ifadeleri bir anda aynı şekilde değiştirme kararı almış gibi görünüyor.

Zira hiçbiri daha önce anlattıklarını kabul etmiyor; MHP’nin üzerine savcılar ve emniyet yoluyla iftira atılmaya çalışıldığı, ifadelerini baskı ve işkence altında verdiklerini öne sürüyor, daha önce hiç bahsetmedikleri şeylerden bahsediyor, öldürme değil Ateş’in ayağına sıkma isteğiyle hareket ettiklerini iddia eden bir olay örgüsü anlatıyor.

Sanıkların ezberledikleri bu ifadeler MHP’ye çıkan tüm yolların değişmesini sağlayan ifadeler.

Özyağcı 'vefasızlıktan' değil, 'ağabeyi için' vurmuş

İlk söz alan kişi tetikçi Eray Özyağcı. Kısa özetiyle Özyağcı defalarca “vefasızlık yüzünden öldürdüm” dediği Ateş’i aslında öldürmemiş, sadece ayağına sıkmış. Zaten sebep de vefasızlık değil, Doğukan Çep’le Ateş arasındaki husumetmiş. Husumet bazen “alacak-verecek” kapsamına da giriyor ama burayı birazdan ayrıntılı anlatacağız.

Evet, Özyağcı “ağabeyi Çep” için yapmış her şeyi. Başta yalan söylemesinin sebebi de yine “ağabeyi Çep”i korumak istemesiymiş. Özyağcı’yı İstanbul’dan getiren özel harekatçı polisler yalnızca Ankara’ya pavyona gidiyormuş mesela. Özyağcı’yı götürmeleri tesadüfmüş.

Yolda bir polis aramasına takılmaları ve polisler sayesinde yola devam etmeleri de yine önceki ifadelere göre değişenler arasında. Parantez açalım, Özyağcı o dönem firari, aramaya takılsa gözaltına alınması gerekiyor, iddianameye göre pavyona giden özel harekatçılar sayesinde yakalanmıyor. Özyağcı bu olayla ilgili diyor ki, “Ben onu ifademde uydurdum”. Neden uydurduğu meçhul. 

'Kaplanvari' çıkış

Sürecin sadece Çep’le iletişim kurduğu ve Çep’in talimatıyla yürüdüğünü senaryoya sokan Özyağcı’nın amacı belli; mevzunun adli bir olay gibi görünmesini sağlamak. “Ayhan Bora Kaplanvari” bir yaklaşımı da es geçmiyor, örnek alıyor ve sorgu sırasında MHP’lileri suçlaması, MHP’li isimleri zikretmesi, MHP’nin bir rolü varmış gibi ifade vermesi için savcı ve emniyetten baskı gördüklerini söylüyor. İfadesinin şimdi değişmesinin ana sebebi buymuş. 

Cinayet işleme amacının asla olmadığını, zaten Çep’in de “bacağına-ayağına sık” dediğini öne süren Özyağcı yakından ayaklarına ateş ettiğini, kendisinin değil Ateş’in yakınlarının ateşiyle vurulduğunu iddia etti. Ateş 4’ü ölümcül, 5 kurşunla ölmüştü. Özyağcı’ya göre, Ateş’in yakınları “Reis’i vurduk” diye de bağırmış. 

Hayali kişi uydurdular: Mustafa Kemal kim?

Tümüyle cinayeti üstünden atmaya yönelik ve planı da yalnızca adli bir olay çerçevesine oturtmak için değişen bir ifade. Cinayetin hemen sonrasına ilişkin beyanları da yine aynı şekilde değişiyor Özyağcı’nın.

Kaçış süreciyle ilgili iddianameden bildiklerimiz şunlar: Tolgahan Demirbaş tarafından İstanbul’a götürülürken Bolu’da, sonra İstanbul’da kaldı. En son Meriç’e geçti. Fakat Özyağcı güzergahı tamamen değiştirdi. İddiasına göre cinayetten sonra İzmir’e gitti. Buradaki ifade değişikliğinin temel nedeni Tolgahan Demirbaş’ın olay örgüsünden sıyrılmasını amaçlamak. Demirbaş, Ülkü Ocakları ve MHP’yle bağı kuran kişi.

Yine aynı sebeple, kaçışında kullanılan arabayı kullanan kişinin “Mustafa Kemal” diye biri olduğunu söylüyor. “Mustafa Kemal”le ilgili hiçbir sanık bilgi vermiyor duruşma boyunca. “Mustafa Kemal” hayali kişisi, Tolgahan Demirbaş’ı devreden çıkarmak için kurdukları bir karakter olmalı. Özyağcı daha önce ifadelerinde Gölbaşı’nda yarım gün kaldığını söylüyor mesela, mahkemedeki ifadesinde onu 4 güne çıkarıyor.

Balkaya şimdi hatırlamış: 'Gür saçlı' kim?

İfade sırasında Vedat Balkaya ikinciydi. Balkaya’nın görevi tetikçi Eray Özyağcı’yı cinayetin işleneceği konuma götürmek ve getirmekti. Önceki tüm ifadelerini herkes gibi o da reddetti. Baskı altında ifade verdiğini, sözlerine eklemeler yapıldığını öne sürdü. Özetle onun hikayesi de şuydu: İçeriden çıktıktan sonra bir motor aldı, parası çıkışmadı ve Çep ona yardım etti. Karşılığında Çep’in bir tahsilatını yapacak olan Özyağcı’yı taşıyacaktı. Ne ayağa sıkmadan haberi var ne de başka bir şey. Sadece vefalı davranıyor anlayacağınız.

Balkaya’nın olay sonrasında İstanbul güzergahında bir mola noktasındaki tuvaletten “işlem tamam” pozları verip yolladığı yine iddianamede gözardı edilen bilirkişi raporunca ispatlanmıştı. Yani mahkeme ifadesindeki her şeyden habersiz halleri pek de öyle değildi gerçekte. Zira Çep ile Balkaya arasında cinayetten önce 87 telefon görüşmesi var.

Yine Balkaya’nın bir başka yeni ifadesi, daha önce hiç bahsetmediği bir şey var. Özyağcı’yı arabayla alan kişiyi gördüğünü söyledi. Bilirkişi raporlarında Demirbaş’ın Özyağcı’yı aldığı delillerle sabit. Ancak tersine ifade değişikliği burada da sürüyor ve Balkaya, Özyağcı’yı alan kişinin saçlarının gür olduğunu söylüyor. Tolgahan Demirbaş’sa kel. Bir kez daha Demirbaş, olay örgüsünden silinmeye çalışılıyor.

Hem Özyağcı hem de Balkaya konum bilgisinin Doğukan Çep’ten geldiğini söylüyor. Fakat bilirkişi raporu bize diyor ki konum bilgileri Tolgahan Demirbaş ve Emre Yüksel’den geldi. Sanıklardan Emre Yüksel Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı, Tolgahan Demirbaş eski Ülkü Ocakları Genel Merkez yöneticisi.

Gazetecileri hedef aldılar

Keşifçi Suat Kurt üçüncü sıradaydı. Kurt’a göre o yalnızca Ateş kaçta geliyor kaçta gidiyor ona baktı. Alacak verecek davasıyla ilgili bir sıkıntı olduğunu, bu yüzden keşif yaptığı Eray Özyağcı’yı kendisinin karşıladığını ve ev ayarladığını söyledi.

Ardından ifade için sıra azmettirici, “ben baş aktörüm” diye bağıran, Gülsuyu Çete lideri, Hasan Ferit Gedik’in katili Doğukan Çep’e geldi. Çep, taşkın hareketleri duruşma boyunca bırakmadı.

Gazetecilere tehditkar gülüşler ve baş sallama gibi hareketlerin ardından ifade sırasında direkt hedef de aldı. Halk TV ve Sözcü’yü yayın olarak; Asuman Aranca ve İsmail Saymaz’ı direkt isimle hedef aldı.

Çep, Saymaz’a “Bana torbacı demişsin, ben torbacı mıyım?” diye bağırırken, Aranca için, “Biz daha dosyaya vakıf değilken, gizlilik kararı olan dosyadaki bilirkişi raporlarını Asuman diye bir kadın yayınlıyor” sözleriyle hedef gösterdi.

Ateş cezasını bozduracakmış

Çep, Suruç’ta öldürülen 33 gence, uyuşturucuyla mücadele ettiği için öldürdüğü Hasan Ferit Gedik'e “terörist” diyerek başladı sözlerine.

Gülsuyu’nda yaptığı saldırıları anlatırken Mahkeme Başkanı araya girip “Sabahtan beri ne anlatıyorsun sen?” diye ikazda bulundu. Dodo lakaplı Çep, savunmayı aynı yerden kurdu.

19 aydır 18 kere hakim karşısına çıktı ama ilk defa bambaşka bir hikaye anlattı.

Çep’e göre olay şöyle: Hasan Ferit Gedik’i öldürdüğü için yargılandığı davada hüküm giymesi sonucu, Ateş’le bir gün camide karşılaşıyor. “Benim cezam var, yardım et” diyor, Ateş “Elimden geleni yaparım” diyor. 3 kere para istiyor, Çep veriyor. Sonuncudan sonra telefonlara çıkmıyor, yaklaşık 650 bin lira veren Çep sinirlenip ayağına sıkmaya karar veriyor. Tesadüfen o sırada yanında olan Eray Özyağcı “Ağabey ben gider vururum” diyor. 

Çep’e göre olayda “büyük şaibe” var. Eray ayağına sıkıyor ama Ateş’in akrabası Selman Bozkurt karnından vuruyor Ateş’i, tabii bunlar Çep’in iddiaları. Hatta diyor ki, “Bence Selman'ın mermisiyle karnından vuruldu, Eray'a yazıldı”.

Aranan adam el kol sallayarak gezmiş

Özyağcı’nın İstanbul’a değil, İzmir’e gittiğini savunuyor o da. Ama bununla da kalmıyor, Gedik cinayetinden hüküm giymesine, firari olmasına rağmen nasıl yakalanmadan rahat rahat gezdiğini anlatıyor detaylıca. Çep, geçmişi fazla anlatıyor. Caddebostan’a gittiğini, Ataşehir’de takıldığını, tatile Bodrum’a gittiğini bile anlatıyor. Aziz Mahmut Hüdai Camisi’nde namaz kıldığını, zikre katıldığını hatta Sinan Ateş’le de orada karşılaştıklarını anlatıyor mesela. 

Mesela müşteki avukatı soruyor: Eray için 'ayağına vuracaktı, suikast yok' dedin. Sadece ayağına sıkacak kişi nasıl 46 mermiyle geziyor?

Çep yanıt veriyor: Ben 'öldürün' demedim, 'ayağına vurun' dedim. Manyak öyle geziyor.

Müşteki avukatı: Ateş’in Mersin İzmir Limanı kokain ticaretini belgelerle kamuoyuna açıklayacağı şeklinde kulağınıza gelen bir şey var mı?

Çep: Benim haberim yoktu.

Çep, "Hasan Ferit Gedik davasında cezanız Yargıtay tarafından onanmış. Onanmış bir dosyada nasıl bir yardım istediniz?" sorusuna cevap vermedi.

MHP'ye çıkan yol başında o var: Tolgahan Demirbaş

Ve bir diğer kilit isim Tolgahan Demirbaş, sıra ona geliyor. Tüm suçlamaları reddediyor, yargılanmasının sebebinin MHP ve Ülkü Ocakları’nın zan altında kalmasını sağlamak olduğunu söylüyor.

Demirbaş yüksek lisans mezunu, iki yabancı dil bilen bir öğretmen olduğunu, milli sporcu olduğunu, voleybolcu olduğunu anlatıyor uzun uzun mahkeme heyetine. Adli sicilinin temizliğini gözler önüne sermeye çalışıyor, diğer sanıklara nazaran.

İddianamede Ülkü Ocakları ve MHP ile bir bağı olmadığını söyleyen Demirbaş’ı yargılayarak neden bu “camia” zan altına alınsın sorusunun yanıtıysa yok.

Demirbaş’a önemli sorular soruluyor mesela, “Mersin’deki Çağrı Ünel olayı 15 Mart’ta yaşanıyor. Siz 10 Mart’ta Mustafa Ensar Aykal’ı pankart olayı için, konum için arıyorsunuz. Siz yaşanmamış olayı 5 gün öncesinden tahmin edip pankart asmak istiyorsunuz?” diye soruyor Ateş ailesinin avukatı.

Demirbaş’ın yanıtı “Bilirkişi raporu yanlış yazılmıştır o zaman” oluyor. Telefonundan çıkan bilgileri de yalanlıyor ve “Çep telefonumun içinden yok bilgi alınmış, bilgiler kurtarılmış, hepsi yalan” diyor.

Pankart asmak için adresini sormuş

Demirbaş'ın Sinan Ateş’in adres bilgilerini araştırdığı, bunun için Emniyetten, MİT yöneticilerinden ve kamu görevlilerinden Sinan Ateş’le ilgili bilgi istediği iddianamede yer alıyor. Kendisi buna sebep olarak “Ateş’in evinin önüne pankart asacaktık” diyor.

Gizli kalması gereken bilgilerin cımbızla çekildiğini ve 'FETÖ iltisaklı basın mensupları'na ve sahte hesaplara servis edildiğini kaydeden Demirbaş, bir algı operasyonu yürütüldüğünü iddia etti.

Cinayet gününden sonra arkadaşı Emre Yüksel’le gezmek üzere İstanbul’a gittiğini ifade eden Demirbaş, çocuğunun yılbaşını kendisiyle geçirmek istemesi üzerine ertesi gün Ankara’ya döndüğünü anlattı. Özyağcı’yı Demirbaş’ın İstanbul’a götürdüğü iddiası mevcut. 

Mahkeme Başkanı'ndan Kılavuz sorusuna müdahale

Demirbaş, MHP Milletvekili Olcay Kılavuz’la yaptığı iddia edilen görüşmelere ilişkin de, “Olcay Kılavuz’la görüştüğümü hiç hatırlamıyorum. Kayıtlar yalandır. Tespit vardır bilemem. Bilirkişi raporu bence hatalıdır” derken mahkeme başkanı kızıyor: 

“Başka bir soru soracaksanız sorun biz o şahısları yargılamıyoruz. Hüküm ancak hakkında dava açılan fail ve fiil hakkında verilir. Burası savcılık değil, biz burada soruşturma yapmıyoruz, kovuşturma yapıyoruz.”

Yine başka bir avukat da Kılavuz’la neden bu kadar seri ve çok görüşme yaptığını merak ettiklerini söylüyor ancak mahkeme başkanının tavrı net, “Sizin merakınızı gidermek gibi bir görevimiz yok” diyor. 

Sanıkların ifadelerinde aynı çizginin devam ettiği bir gün geçti. 

Duruşma yarın saat 09.00’da sanık ifadeleriyle devam edecek. 8 sanık dinlendi. Zaten yarım olan iddianamenin de kırpıldığı ifadelerle bir koca gün geçti. 

İddianamede gizlenenlerle korunanlar aynı kişiler. Cinayet nasıl organizeyse belli ki ifadeler de aynı şekilde organize. Sanıkların belki de konuşmazlarsa kurtulacaklarına dair bir umutları vardır, kim bilir.