Siyasal Aymazlık

Siyasal yaşamda aymazlığın yeri yoktur. Çünkü yapılacak bir ihmalin doğurduğu sonuç yığınları, ülkenin kaderini yakından ilgilendirir. Zararı toplumun derinlerine kadar iner. İhmalin, adam sendeciliğin özürü söz konusu olamaz. Ülkenin kaderi üzerinde söz sahibi olan siyasi partilerin belirli bir ideoloji çevresinde oluşmaları beklenir. Siyasi yelpazenin sağında ve solunda yer alan partilerin inandırıcılığı bir yerde ideolojik ilkelerinden kaynaklanır. Yığınlara sundukları projeler yaptıkları eleştirilerin tutarlılığı ideolojik özlerine dayanır. Bu açıdan baktığımızda AKP, MHP, DTP gibi partilerin beğenelim, beğenmeyelim izledikleri ideolojik yol haritası vardır. Bu nedenle söylemleri ve eylemleri ideolojik temelinde fazla bir sapma yapmaz. Örneğin AKP’nin tatil öncesi, son meclis toplantısına sıkıştırdığı torba yasanın içerisine kendi stratejisine uygun değişiklikleri koyması beklenmelidir. Ne var ki ana muhalefeti temsil eden CHP bu tuzağa düşmüştür. Bir siyasal aymazlık örneğini sergilemiştir. Çünkü belirli bir ideolojik tutarlılığa sahip değildir Prof. İdris Küçükömer’in 1980’li yıllarda bana söylediği gibi “Belkemiği yoktur”

CHP’nin belkemiksizliği, yönetiminden tabandaki kadrolarına kadar uzanan bir “fikri takipsizliği” doğurmaktadır. CHP’ye gönül verenler bu yaklaşıma kızacaklar ama Kamer Genç’i bile “Ben o oturumda olsaydım mahut yasa çıkmazdı” diye isyan ettiren ayrıcalık bu belkemiksizliğin sonucudur. “Laik”lik çağımızda, demokratik yaşam açısından önemli bir yaklaşımdır ama ideoloji sayılmaz. Sınıflı toplumlarda partilerin ideolojik yapılarını temsil ettikleri sınıf belirler. Sermaye sınıfı açısından din, laiklik, milliyetçilik vb. gibi kavramlar kendi çıkarı doğrultusunda kullanılır. Sermaye egemenliğini sağlayan araçtırlar. Yeri gelince kullanılır, yeri gelince atılırlar. AKP’de sermayeye dayanan bir partidir. Anadolu sermayesi, İstanbul Sermayesi gibi çok yakında küresel sermaye ile eklemlenince AKP’de Küreselleşmiş kapitalizmin bir uzvu olacaktır. Peki CHP hangi sınıfa dayanacak? İsmet Paşa partisinin bu toplumsal içeriksizliğini altmışlı yıllarda, TİP’in yükselişi sırasında fark etti. “Ortanın Solu” diye bir konum saptaması yapıldı. Ne var ki İnönü de Ecevit de bu konumun anlamına uygun hareket etmedi. Ve CHP’nin belkemiksizliği daha bir su yüzüne çıktı.

CHP Torba yasa yöntemine evet demek ile ilk hatayı işlemiştir. Özal’dan bu yana çok kullanılan ve tartışılması istenmeyen değişik yasa maddelerinin doldurulduğu bir torba öneri meclise sunulur. Önce grup başkan vekillerinin katıldığı bir toplantıda müzakere yöntemi saptanır. Genel kuruldan adeta konuşulmadan geçirilir. CHP öncelikle bu noktada atladı. Sonrada genel kurulda, sabah evet dediği bu “çorba”ya itiraz edemedi.

İkinci aymazlık (gazeteler haberi geçince) torbadaki tek bir konuya itirazla yetinmesidir. Oysa sözde de olsa “sol” geçinen bir partinin sesini yükseltmesi gereken “Özel İstihdam Büroları”na izin veren yasayı göremedi. Sesini hiç çıkartmadı. Cumhurbaşkanı’na “Çankaya Noteri” derken o maddenin veto edildiği haberi medyayı kapladı. İşte belkemiksizliğin, ideolojisizliğin siyaset tarihine mâl olacak bir örneği böylece ortaya çıktı.

CHP’nin yakın tarihimizi de yeterince kavrayamadığı da bir gerçek, 1958’de Samet Kuşçu adlı bir subayın yaptığı darbe ihbarı sonunda 9 subayın yargılandığı ve sonuçta hepsinin beraat ettiği sadece ihbarcı Kuşçu’nun mahkûm olduğu anılardadır. 1960’dan sonra Talat Aydemir hareketinin tüm sofahatı ortadadır. Yenilerde çıkarılan yasa maddesi eksiktir. Tek madde olarak anlamsızdır. Hukuk Ulemâsı ne tür fetvâ verirse versin kolaylıkla uygulanamayacaktır. Eğer içerdiği sorunlar yeni düzenlemelerle giderilirse itiraza herhangi bir neden kalmayacaktır. Ama, emir kumanda zinciriyle dış destekli bir “Darbe-i Hükümeti” engelleyebilir mi? Kuşkuluyum. Bununda ötesinde CHP’nin TSK’nın avukatlığını yapması da anlamsızdır. TSK’nin yetkilileri her an hükümetle temas halindedir. Endişelerini yansıtmaktadır. Ayrıca kurumlarını nasıl savunacaklarına ilişkin birçok örnek yakın tarihimizde mevcuttur.

Küreselleşen Kapitalist düzen ciddi bir sarsıntı geçiriyor. Geleceğe endişeyle bakıyor. Başta ABD olmak üzere sermaye egemenleri doğacak riskleri karşılayacak siyasal ve ekonomik yeni dengelerin arayışında. Çalışmalarını titizlikle izlediğim “Bağımsız Sosyal Bilimciler” yeni raporlarında şu saptamayı özenle dikkate sunmakta: “Küresel düzeyde paranın toplumlar üzerinde kurduğu tahakkümün dilini oluşturan neo-liberal politikalar ve bu politikaları savunan iktisatçılar, piyasa anarşisinin çılgın despotluğunun sadece finansal krizlerle değil toplumsal bunalımlarla da sonuçlandığını unutmaktadırlar. “Serbest” piyasa, toplumların özgürlüğü ve demokrasi için tartışılmaz bir kurum değil, tam aksine insanlığın önemli bir kısmını değersizleştiren, çaresizleştiren bir yabancılaştırma aracıdır. “Serbest” piyasanın toplumların özgürlüğü ve demokrasi için tartışılmaz bir kurum olduğunu savunmak en yalın anlamıyla piyasaya içkin güç ilişkilerini göz ardı ederek doğallaştırmak, piyasaya ilişkin eşitsizlikleri derinleştirmek istemektir. Dolayısıyla bu söylem yaşamı emek ve Güney ülkelerinin halkları için daha da çekilmez kılmayı hedefleyen neo-liberal siyasi projenin bir uzantısıdır”

CHP, bir önce resmedilen bu acımasız tablo karşısında, kimin yanında yer alacağını belirtmek durumundadır. AKP açık bir şekilde neo-liberal ekonomik yapının yanında olduğunu ortaya koymuştur. CHP küresel sermayeye “ben vereceğiniz görevleri AKP’den daha iyi yaparım” diye ilkesiz bir muhalefet yapacaksa, sermaye sınıfı onu bir mendil gibi kullanır ve atar. Ezilen, sömürülen, emekçilerden yana tavır koyacaksa, reklâmdaki çocuğun dediği gibi “Çok ama çok çalışması” lâzım. Kendini oportunizmin lağımından arıtması gerek. Bunu da yapabileceğini sanmıyorum. Bugün için yapabileceği tek olumlu davranış “Yalancı Sol” rolünü terk edip, geleceğin aydınlık yolunu kapatan engellemesini kaldırmasıdır. Bu hareket Nâzım’ın “Putları Yıkma” eyleminden de fazla ses getirir. Ne var ki “Faşizm çoğu kere sivil bazı kurumların askere tahakkümüdür” fetvasını verebilen bir liderle hiçbir yere ulaşılamaz.