Afazi Rehabilitasyonu

“Afazide dil terapisi, performansın zayıf olduğu dil veya biliş moduna, uyaranın bir zorluk hiyerarşisi içinde tanıtılması, beynin uyarılması ve öğrenilenin gerçek yaşama transfer edilmesi şeklinde gerçekleşir.”

Böyle başlıyor afazi rehabilitasyonuyla ilgili tanım. Afazi, bir darbe gibi, beyinde hasara yol açan durumlar sonrasında, kişinin kelimeleri doğru kullanamaz oluşu. Dağarcığındaki kelimeleri, bir söz diziminde anlamlı hale getiremeyiş. Arayıp bulamama, ama bulduğunu sanma hali. Aynı şekilde, kendisine söylenenleri de algılayamama.

Bir istatistik veri var mı Türkiye’de bu hastalığın yaygınlığı konusunda bilmiyorum ama, giderek inanmaya başladım ki, darbenin kafaya inmesi ve somut beyin sarsılması şart değil afazi illetine yakalanmak için. Özellikle aydınlar katında bu kadar yaygın hale gelmesini açıklıyor bu. Sosyal travmalar da bu sonuca yol açıyor.

Bildiğim kadarıyla, afazik sendromlar gösterenler, ortak dil oluşturmuş da olmuyorlar, kişiye özel bir mecrada akıyor kelimeler. Ama buluştukları nokta, gerçek içerikten uzaklaşma oluyor.

Afazi yaygınlaştıkça, tıpkı, normalin çoğunlukça kabullenilen, anormalin bunun dışında kalan şeylere denilmesi gibi, bazı kelime ve kavramlar gündelik hayata bambaşka anlamlarla katışıveriyor, “aslına sadık” kullananlar, asıl afazi malulleri olarak görülüyor. Bu noktada, afazi rehabilitasyonu, bir dil sekmesini gidermenin ötesinde, toplumsal bir travmada bulanan bazı anlamları durulaştırma görevine dönüşüyor. Ancak bu yolla, “anormal”den çıkıp, toplumla bağ kurabilir hale geliyorsunuz.

“Uyaranın”, yani “dışarıdan” hastaya yöneltilmiş kelimenin, “bir zorluk hiyerarşisi içinde”, yani temel kavramlardan başlayarak, “beynin uyarılmasıyla”, yani ters yönde sarsacak bir doğrudan bağlantıyla, “ve öğrenilenin gerçek yaşama transfer edilmesiyle” yani soyuttan çıkıp, yaşamda neye tekabül ettiğine somut işaret yöntemiyle tedavi öneriliyor.

“Terapinin amacı bireyin edinip kaybettiği dili tedavi ve eğitimle tekrar yapılandırmaya ve düzenlemeye çalışmak, dili klinik bir oda içinde değil, yaşam içinde onarmak olmalıdır” diyor konunun uzmanları.

Demek, afazinin unutturduklarını ya da yanlış yönlendirdiklerini, laboratuvar ortamlarından değil, hayatın içinde düzeltebiliyorsunuz.

Son bir şey daha: “O halde, afazi terapisi sadece dil işlevine sınırlı kalmamalı, afazik hastanın olumlu tutum kazanmasını sağlamalı, moralini artırmalı, sosyal ilişkilerini sağlamalı, özrüne bir bakış açısı kazandırmalı, iyimserlik, duygusal tutarlılık ve kabul duygusu geliştirmeli, bireye özgü hazırlanmalı, gelişime ya da başarısızlık sinyallerine göre devamlı elden geçirilmeli, sosyal, dilsel, nörolojik gereksinimlere cevap veren yaratıcı bir süreç olmalıdır.”

İşte afazi, böyle bir hastalık, rehabilitasyonu böyle bir uğraş.

Peki, afazi bu kadar yaygınsa, hangi hedeften başlamalı tedaviye? Elimizde herhangi bir veri yok, kelimelerin ve kavramların, salgın hastalık gibi, yayıcılar tarafından topluma birebir ilişkiyle bulaştırıldığına dair. Dolayısıyla, bir toplum sağlığı hamlesi gibi, önce kaynağı kurutmayı gözetmekle birlikte, asıl olarak, hastalığın göstergelerinin henüz ilk evrelerinde olduğu kesimleri, ya da sağlığını henüz yitirmese de, önlem alınmazsa bunu koruyamayacak kesimleri öne almakta fayda var.

Yayılmasını durdurup, kaynağı kurutmak...

Ne yapacağız? Afaziklerin sürekli kullanımlarıyla topluma empoze edilen yanıltıcılığa, içerik kaydırmalarına karşı, o kelimeleri gerçek karşılıklarında kullanmakta ısrar edeceğiz. Bunu, “dışarıdan” bir etkiyen olarak yapmayacağız, bizzat temas edeceğiz. Onlar neredeyse biz de orada olacağız. Biz neredeysek, onları da oraya getirmenin yollarını bulacağız. Moralini artıracağız. Böylece, kelimeler doğru, yerinde ve zamanında kullanılırsa, gündelik hayattaki sorunlarının azalacağını göstereceğiz. Gelişim gösteremediği her noktada geriye çekilmek yerine, “başarısızlık sinyalleri”ni doğru yorumlayıp, gereksinimlerine yanıt üreterek bunu aşmanın çarelerini bulacağız. Bir anda, bütün unuttukları ya da öğrenemedikleri bir dili şakır şakır konuşmaya başlamayacaklar elbet, hece hece, kelime kelime kavramalarına sabredecek şekilde uzun erimli düşüneceğiz, yılmayacağız.

Bir de şöyle bir yönü var işin. Afazikler, kelimeleri doğru kullanamasa ve anlayamasa bile, özellikle ilk evrelerde, tınıları yorumlayabiliyorlar. Yani, söylediğiniz sözle içerik bağlantıları kopsa da, tavır ve sesle, sizi algılayabiliyorlar. Bu durumda, neyin doğru neyin yanlış olduğunu ayrıştırmada, sözün ötesine geçebilmek gibi ciddi bir artıları var. Önemli olan, bunu görmelerini sağlayacak bir doğrudan temas…

Tıp çok gelişti azizim! Araz ve rehabilitasyon değil mübarek, öncü-kitle diyalektiği…

* * *

Haftaya cumartesi genişçe yazacaktım ama, uzaktan gelecekler için sorun olabilir diye, şimdiden buraya not düşeyim. soL okurlarıyla tanışma davetimizi tekrarlayayım. Afazinin yayılmasını önlemek için desteklerini isteyeyim. Gelin, kelimelerinizi getirin yanınızda, tavrınızı, sesinizi. Bir salgınla mücadeleyi en ücra köşelere kadar nasıl yayarız diye de konuşalım, kendimizi nasıl rehabilite ederiz diye de.