Bu taslak, farklı yasalarda yer alan öğretmenlikle ilgili maddelerin bazılarını sulandırıp bir araya getiren maddelerle kariyer basamaklarına işlerlik kazandıracak maddeden oluşmaktadır.

Öğretmenlik Meslek Kanunu tasarısı!

AKP’nin hemen her konuya, ‘toplumu kandırma/oyalama’ amacıyla yaklaştığı her geçen gün daha da belirginleşmektedir. Örneğin bağımsız bir oluşum olan Enflasyon Araştırma Grubu'na (ENAG) göre yüzde 82,81 olan yıllık enflasyonu, TUİK resmen yüzde 36,08 olarak açıklamaktadır. TÜİK’in bu açıklaması, toplumun kandırılması/oyalanması anlamına gelmektedir.

AKP, 2021’in son günü ‘Öğretmenlik Meslek Kanunu’ tasarısını TBMM Başkanlığı’na göndermiştir. Bu taslak da bir yanıyla toplumu oyalama amacını taşıyan bir taslak niteliğindedir. Taslağın genel gerekçesinde yer alan ifadelerden biri şöyledir: “Bu düzenlemeyle eğitim öğretim hizmetlerinin, milli eğitimin temel amaç ve temel ilkeleri doğrultusunda etkin ve verimli olarak hayata geçirilmesinin yanında, bu hizmetleri yerine getiren öğretmenlerin iş doyumuna ulaşması hedeflenmiştir.” Bu ifade, AKP’nin 19 yıldır toplumu oyaladığının- sistemi milli eğitimini temel amaç ve temel ilkeleri doğrultusunda yönetmediğinin ve öğretmene yeterince değer vermediğinin- itirafı niteliğindedir. ‘Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır” diyen bir iktidar, bu konuda 19 yılda ne yaptıysa, iktidar olduğu sürece aynı şeyi yapmaya devam edecektir: Toplumu oyalayacaktır.

Yukarıda değinilen gerekçedeki ifade, aynı zamanda tasarının ‘abesle iştigal etmek’ ya da ‘dostlar alışverişte görsün’ niteliğindedir. Çünkü zaten var olan 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu, milli eğitimin temel amaç ve ilkelerini açıkça belirlediği gibi, bunu gerçekleştirme sorumluluğunu da milli eğitim bakanlığına vermektedir. AKP yasal olarak var olan bu amaç ve ilkelere 19 yıldır aldırmamıştır. Var olan yasal amaç ve ilkelere göre hareket etmek için yeni bir yasa çıkarılmasının bir anlamı yoktur.

AKP iktidarının bir başka özelliği de, ‘kininin davacısı’ olup İstanbul Kanalı ve İstanbul Sözleşmesi konularında olduğu gibi dediğim dedik, “İsteseniz de yapacağız, istemesiniz de” anlayışıyla hareket etmesidir.

Öğretmenlik mesleğiyle ilgili taslak, AKP’nin bu anlayışını/yaklaşımını da yansıtmaktadır. Örneğin bu taslağın genel gerekçesinde şu açıklama vardır: “30/6/2004 tarihli ve 5204 sayılı Kanunla 1739 sayılı Kanuna ekleme yapılarak öğretmenlik kariyer basamakları oluşturulmuş ise de Anayasa Mahkemesince bu Kanunun bazı hükümlerinin iptal edilmesi nedeniyle kariyer basamakları sistemi uygulanamamıştır.” Bu gerçekler ışığında aynı konuda yasa taslağı hazırlanması, AKP’nin “İsteseniz de yapacağız, istemesiniz de” anlayışını yansıtmaktadır.

2004’ten bu yana Anayasa’nın ilgili maddelerinde bir değişiklik olmamıştır. Hukuk sisteminin işlediği bir ülkede, Anayasa’nın ilgili maddeleri değişmedikçe öğretmenlik kariyer basamaklarıyla ilgili değişikliklerin Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından iptal edileceği bellidir. Bu nedenle hukuk devletinde Anayasa maddeleri değişmeden aynı konuda yasa çıkarılmasına kalkışılmaz, ‘illa bu yasa çıkarılacak’ denmez. AKP herhalde, yaptıkları atamalar nedeniyle AYM’nin bu kez değişikliği iptal etmeyeceğini düşündüğü/bildiği için bu konuyu yeniden gündeme getirmiştir. Hukuk devletinde bu yaklaşım kabul edilemez.

Taslağın asıl amacı, kininin davacısı olduğunu gösterip 2004’te uygulayamadığı kariyer basamaklarını, “Fırsat bu fırsat” deyip 2022’de uygulamaktır: Öğretmenleri, aday öğretmen, öğretmen, usta öğretmen ve baş öğretmen olarak yaftalamaktır; öğretmenler arasında birlik oluşmasını engelleyip onları bölmektir. Öğretmenin statüsü yükseldikçe maaşların artacak olması, aldatıcı bir durumdur. Zaten öğretmenler yüksek lisans ve doktora derecelerini aldıklarında kadro derecesi ve maaşları hemen yükselmektedir.

Sıfatlar yükseldikçe kişinin daha iyi öğretmen olacağının bilimsel bir temeli yoktur. Geleneksel olarak çalışanlar arasında statü farkı askeriyede ve üniversitede vardır. Askeriyede, statü yükseldikçe kişinin askeri bilgi ve deneyiminin geliştiği bilinmektedir. Üniversitede de kişinin statüsü yükseldikçe diğerlerinden daha bilgili olduğu kağıt üzerinde kabul edilse bile, öğretmenlik açısından statüsü yüksek olan akademisyenin statüsü düşük akademisyen daha iyi öğrettiği genellemesini yapmak mümkün değildir.

Özetle öğretmenlerin kariyer basamaklarına ayrılmasının öğretimin niteliğini artırmak açısından bir yararı yoktur. Tam tersine öğrenci ve veli için, derse girecek kişinin öğretmen, usta öğretmen ya da başöğretmen olmasının getireceği beklentiler olacaktır. Veli ve öğrenciden farklı talepler gelecek, çoğu durumda karşılanması mümkün olmayacak bu talepler nedeniyle okullarda karmaşa yaşanacaktır. Başöğretmen usta öğretmene, usta öğretmen öğretmene, öğretmenler birbirlerine farklı gözle bakacaktır. Kariyer basamakları uygulandığında hem öğretmenler ayrışacak hem de veli ve öğrenciler ayrışacaktır.

Öğretmenlik, odağında öğrencinin olduğu toplumsal bir meslektir. Öğretmenin önceliği, öğrenciyi tanımak, onun bilgi, görgü ve öğrenme becerisini geliştirerek özgürleşmesine, kendi iradesine sahip yetkin bir yurttaş olmasına yardım etmektir. Kariyer basamakları getirildiğinde, öğretmenin önceliği, ister istemez o basamaklarda yükselmek olacaktır. Bu basamakların ne öğrenciye ne de eğitim-öğretim süreçlerine bir katkısı olmayacaktır.

Kariyer statüsü değil de, mesleki adanmışlık ile öğrenci, öğretmenlik ve yurt sevgisi, iyi öğretmende bulunması gereken niteliklerin başında gelmektedir. Kariyer basamakları uygulaması, bu nitelikleri en azından törpüleyecek bir yaklaşım olacaktır.

Bu taslak, farklı yasalarda yer alan öğretmenlikle ilgili maddelerin bazılarını sulandırıp bir araya getiren maddelerle kariyer basamaklarına işlerlik kazandıracak maddeden oluşmaktadır.

Ancak kariyer basamaklarına işlerlik kazandıracak maddeler teknik açıdan gerçekçi değildir. Yükseköğretimde, yüksek lisans yapmak için tez dışında ortalama 30-40 saatlik ve doktora derecesi almak için de tez dışında ortalama 30 saatlik ders alınması gerekmektedir. Taslağa göre uzman öğretmen olmak için 10 yıllık öğretmenlik yapmak ve 180 saatten az olmamak üzere Öğretmenlik Eğitim Programını tamamlamış olup ilgili sınavda 70 ve üzeri puan alınması gerekmektedir. Taslağa göre en az 10 yıl uzman öğretmen olarak çalışanlar, 240 saatten az olmamak üzere Öğretmenlik Eğitim Programını tamamlayıp ilgili sınavda 70 ve üzeri puan aldıklarında başöğretmen olacaklardır. Üstelik aynı taslakta, “yüksek lisans eğitimini tamamlayanlar uzman öğretmen unvanı için öngörülen; doktora eğitimini tamamlayanlar ise başöğretmen unvanı için öngörülen yazılı sınavdan muaf tutulur” denmektedir (m. 6. c. 3).

Bu taslak, öğretmenlik mesleğinin sorunlarını gidermeyi ve iyi öğretmen yetiştirmeyi hedefleyen bir taslak değildir. Yapılması gereken öğretmen adaylarına gereken nitelikleri kazandırmak, öğretmenlere de, kazandıkları nitelikleri uygulayıp geliştirecek yaşam koşulları sağlamaktır. Bu koşulların başında da, yeterli maaş ile demokratik ve adil çalışma koşulları yanında kamusal eğitim ile öğretmene önem veren yönetim anlayışı gelmektedir.