Fatma boyun eğmiyor, azıyla yetinmiyor, daha iyisini daha fazlasını, tam da hak ettiğini hedefliyor. Erteleyecek işimiz, oyalanacak zamanımız yok, Fatma’larla meydanda buluşmanın, kararlılıkla yaşamı

Azıyla yetinmiyor Fatma

Bir kaç gün önce bir kadınla tanıştım, o kadar güçlendim o kadar bilgilendim ki sizlere de tanıştırmak istedim.

Dal gibi ince, su gibi güzel. On sekizinde yoktur dersiniz, meğer 36 yaşındaymış. Başörtüsü ile maskesi arasında öyle yeşil bakıyor ki size, kah gülüyor, kah öfkeleniyor, kah keyifleniyor, kah acı ile kısılıyor ama hep ışıldıyor o gözler.

Adı Fatma, eteğinde bıcırık bir kız çocuğu, bir Kadın Dayanışma Komitesi buluşmasına gelmişti. İşten çıkmış, kızı almış, sanki tüm gün çalışıp yorulmamış gibi gülümseyerek giriverdi kapıdan.

Kocasından gördüğü şiddet dayanacağı boyutları aşınca karar vermiş, ayağa kalkmış, tutmuş kızının elinden ne gerekiyorsa yapmış. Kurumsal sığınmada kalmış, hukuksal destek alıp boşanmış, annesinin bastırmasıyla ailesinden destek alabilmiş, en önemlisi bu süreçlerin hiçbirinde boyun eğmemiş, azıyla yetinmemiş, direnmiş ve kazanmış. Okumaya da devam ediyor inatla, ortaokul diploması var, liseyi de bitirmeye hazırlanıyor. Hangi dereceyi koyarsa kafasına alacak biliyorum.

Yaşadığı şiddete karşı duruş kararlılığını, çocuğunun ve kendisinin geleceğine sahip çıkma iradesini öğrenmek çok güç verici ve etkileyici oldu benim için. Direnmek, boyun eğmemek nasıl olur tüylerim diken diken dinledim.

Ama Fatma durmadı, işyerinde de nasıl inatla varolduğunu, boyun eğmemeyi nasıl sürdürdüğünü anlatmaya devam etti.

İşkur’un işbaşı eğitim programı diye bir uygulaması var. İşsiz olarak kuruma kayıt yaptırmış kişiler bu program aracılığıyla imalat sektöründeki işletmelerde 6 aya kadar çalışabiliyorlar, günlük çalışma karşılığı ücret alıyorlar. Patronlar bu işçilerin ücretlerini kursiyer zaruri gideri olarak gösterip yatırıyor.

Fatma da kaldığı sığınma evi aracılığıyla bu programdan haberdar olmuş ve bir tekstil atölyesinde çalışmaya başlamış. Ama bir kere ayağa kalktı, dikildi ya Fatma’nın başı, hiç boyun eğer mi daha? Önce, yaptığı işte yerinde durmamış, ertelememiş, sadece paça işaretlemekle yetinmemiş, makine işi öğrenmek istemiş. Ustaya da güven vermiş olacak o yeşil gözler, geçmiş makinenin başına. Ta ki patron durumu fark edene kadar. Makine ustasının kefil olmasına, bu kadın yetenekli falan demesine bakmadan, olmaz öyle şey geçsin paçasının başına otursun diye buyurmuş patron. Çok içerlemiş çok kızmış Fatma, yazmış olayı bir kenara.

Şimdi de ödenmeyen çalışma günlerinin peşinde. Geçtiğimiz aylarda, dini bayram dönemlerinde kesintiler yapıldığını farketmiş. Sadece kendisi için değil tüm işçilerin ücretlerini kontrol etmiş, bilgisayar kayıtlarından ödeme bilgilerine ulaşmış, eksik günlerin karşılığının ödenmesini istiyor. “Bu kadar çalışıyoruz, karşılığını verecekler” diyor, düştü bu işin peşine, bırakmaz belli. O kadar kararlı, o kadar korkusuz ama bir o kadar da güleryüzlü ki anlatamam.

Çalıştığı yerdeki “kursiyer” zamanı bitecek yakında, becerisini, aklını, çalışkanlığını gören patron program bitince de kal bizimle demiş, ama Fatma kararlı “beni makinenin başından aldığı gün içime oturdu, çalışmam burda diyor”. Emeğinin, becerisinin değerini gözü gibi korumak niyetinde.

Sanırım beni en çok etkileyen kısmı da tüm bunları anlatırken ki alçakgönüllü tavrı, gülen yüzü, düzgün sözü. Eteğinde çocuğu, sırtında “dul” kadın yükü, Fatma boyun eğmiyor, azıyla yetinmiyor, daha iyisini daha fazlasını, tam da hak ettiğini hedefliyor.

Kısacık tanıdım ama çok şey öğrendim ben ondan. Sohbetimizin hemen sonrasında, kararlılıkla ve güvenle boyun eğmeyenlerin mücadelesine imzasını da attı, aramıza katıldı. Onu orada, genç yoldaşlarıyla bir arada görmek ne büyük gururdu anlatamam.

TKP, bu Pazar, hepimizi Kartal meydanına çağırırken, “Erteleme, Oyalanma, Azıyla yetinme” diyor ya, tam da Fatma’nın öyküsünü dile getiriyor işte.

Erteleyecek işimiz, oyalanacak zamanımız yok, Fatma’larla meydanda buluşmanın, kararlılıkla yaşamı değiştirmenin, zamanı tam da şimdi...