Bu öyle bir savaşım ki, ne çok deneyim, ne çok bilgi, ne yüksek zeka, kâr etmiyor. Yüksek ücret, rahat çalışma, bol tatil, değişmiyor. Emek ve sermaye iki taraf var... Ya birindensin ya diğerinden.

Sanal dünyanın gerçek halleri

Geçtiğimiz ayın ortasında şu ünlü bilgi ve iletişim teknolojileri devi Google birden fazla ülkede tam 12 bin çalışanını işten çıkardı. Bu sayı, Google’ın altında bulunduğu çatı Alphabet şirketler topluluğunun toplam işgücünün yüzde 6’sı civarına denk geliyor.

Kendi başına Google’dan işten atılanların sayısı bile özel gündem yaratmaya yeterli aslında ama, bunun sektörel bir sıkışma dalgası olduğunu ve daha derin bir durumun göstergelerinden sadece biri olduğunu da not etmek gerekir.

2022 yılının başından bu güne Google’ın yanısıra, Amazon, Microsoft ve Mark Zuckerberg’in Facebook’lu, Instagram’lı,  Whatsapp’lı Meta şirketi de kitleler halinde işten çıkartmalar gerçekleştirdi. 2023 yılı planlarıyla birlikte bu teknoloji devlerindeki işten çıkarmaların iki yüzbin kişiyi geçeceği öngörülüyor.

Sözünü ettiğimiz bu şirketler, sanal (virtual) ve sayısal (digital) ortamlarda: iletişim; araştırma; basın yayın; haber ve bilgi alma; sosyal ağlara ulaşma; sanal alışveriş, sanal ticaret, reklam tanıtım; bilgi belge oluşturma; haberleşme; kurgusal ya da belgesel üretimleri izleme, okuma, dinleme ve bunlar gibi başka alanlarda ürün ve hizmetleri sağlıyorlar. Sıralamakla bitiremeyeceğim kadar kapsamlı ve geniş bir sektör anlayacağınız. 

Pandemi dönemi boyunca bu sektördeki şirketlerin tümü hem yeni ürün ve hizmetlere geçtiler hem de çalışan sayılarını kat kat arttırdılar. Söz konusu ürün ve hizmetlerin hemen hepsine yansıyan değerin büyük oranda insan aklı, bilgi ve becerisinin ürünü olduğunu düşünürsek, bu kat kat artan çalışan sayısı şirketlerin gelirlerini ve kârlarını da kat kat artırdı.

2022 yılı pandemi döneminin olağanüstülüğünün durulduğu, yaşanan daralma ve krizden çıkışta sermayenin istisnasız tüm dünyada sanki sorumlusu kendisi değilmiş gibi arsızca kendini kurtarma yolları dayattığı bir yıl oldu. Durgunlaşan piyasaları, sıkışan ticareti bahane ederek her sektöre farklı yansıyan daralmalar yaşıyoruz. Yukarıda sıraladığımız kitlesel işten çıkarmalar da işte genel olarak internet ve bilgi iletişim teknolojileri diyeceğimiz bu sektördeki sermayeye can simidi olan uygulamalardan.

Buraya kadar yazdıklarım biraz fazla genel değerlendirme oldu, bilmediğimiz, beklemediğimiz şeyler değil. Emperyalist- kapitalist düzen budur deyip geçebiliriz. Ama ben Google’da yaşananların detayına girerek, bu düzenin karanlık yüzünü biraz daha ortaya dökmek niyetindeyim.

Ocak ayı ortasında Google şirketinden 12 bin kişinin birden işte atılması uluslararası medya kanallarında hatırı sayılır biçimde gündem yarattı. Bunun bir nedeni, sayının oldukça büyük ve çoğunun şirketin merkezinin bulunduğu ABD kentlerinde olması olabilir. Ama onun da ötesinde konular var.

Bir kere Google ürün ve hizmetleri, dünyanın hemen her yerinde sosyal hayattan, alışverişe, iş ortamlarına, okullara, hastanelere, eğlenceye, tatile, milyonlarca insanın yaşamlarının tam göbeğine girmiş yerleşmiş durumda. En bilinenleri, dünyanın en yaygın kullanılan internet arama motoru ve e-posta hizmetleri malumunuz. Hemen ardından harita tabanlı navigasyon uygulamasını, “bulut” ortamlarda dosyalama, depolama, arşivleme ve ortak çalışma araçlarını da eklemek gerekir. Ama elbette tartışmasız en yaygın ve en ünlü Google ürününün Youtube platformu olduğunu unutmayalım.

Dünya çapında neredeyse içine girmediği ev, kurulmadığı sofra, yayılmadığı ofis, konu olmadığı sohbet kalmamış bir şirketten bahsediyoruz. Elbette tüm bu ürünlerinin asıl sahipleri olan işçilerin böyle kitlesel olarak işten atılması gündem yaratır. 

Bunun yanında Google çalışanlarının kovulmasında toplam sayının ötesinde de gündem yaratacak şeyler yaşandı, onları da hatırlatayım. Örneğin Amerika ofislerindeki toplu işten çıkarmalar, uyarısız, önceden iması bile yapılmadan, bir anda gönderilen e-postalar üzerinden yapıldı.  Hani derler ya selamsız sabahsız, öyle birden bire. 

İşten çıkarılanlarda deneyime, kıdeme, liyakata bakılmadan doğrudan şirketin yeniden yapılanma ve piyasa gereklerine göre doğrultu belirleme gerekçeleriyle hesaplanan kadrolardan kurtulma yoluna gidildi.

Hiç beklemedikleri anda beklemedikleri yerde sermaye sınıfının bu zalim yöntemleriyle karşılaşan çalışanların sosyal hesaplarından başlayan ve hızla yayılan tepkiler üzerine Google ve Alphabet’in CEO’su Sundar Pichai şirketin kurumsal blog sayfasından kamuya bir açıklama yayınlamak zorunda kaldı1. “Çok üzgünüm, tüm sorumluluğu alıyorum, çok zor bir karardı ama geleceğimiz kurtarmak için yapmamız gerekiyordu” doğrultusunda bir açıklamaydı bu.

Bir teknoloji devinde yaşanan bu kitlesel işten çıkarmalarda, durumun benzerlerinden bir miktar daha fazla sansasyonel ve dramatik yaşanmasının bir başka sebebi de Google şirketinin piyasalarda rakiplerine karşı üstünlük olarak pazarladığı “istihdam markası” nın bu süreçte yerle bir olması.

Google, kurulduğu dönemden bu güne kadar, işe almada, çalışma ortamında, esnek çalışma saatlerinde, ücretlerde, ücret dışı olanaklarda, izin ve tatil uygulamasında, mesleki gelişim, kariyer olanakları, kurumsal eğitim, çeşitlilik, ayrımcılık karşıtlığı, ve aklınıza gelebilecek her tür “düzgün” çalışma koşullarında küresel ölçekte ve eşi benzeri olmayan bir istihdam markası, olmakla övünüyordu. Hakkını yemeyelim, sıraladığım başlıkların tümünde gerçekten de sermaye düzeninin standart çalışma ilişkilerinin çok üzerinde bir gelişkinliğe sahipti Google şirketi. Hani neredeyse bir tür çalışma cenneti. Elbette, tüm bunların temelinde yatan o sermaye cehennemini, o temel detayı görmezden geldiğimiz sürece.

Ocak 2023 itibariyle, takke düştü kel göründü. 

Eğitimli ve nitelikli genç insanları işe alırken, günler haftalar süren süreçlerden geçiren, dosyalar hazırlatan, sınavlara, defalarca görüşmelere sokanlar, on beş yirmi yıllık çalışanlarını tek bir e-posta mesajıyla üç beş cümle ile işten attılar.

“Herkes için tasarlayın, herkes için geliştirin, herkes için yaratın” çağrısıyla buyur ettiklerine, bireyselliğinle, farklılığınla gel, istediğin gibi çalış, ister evinde ister ofiste ama hep bizimle bizim için yaşa diye bağırlarına bastıklarına, tek bir seçenek hakkı tanımadan, ne kendilerinin ne ailelerinin gözünün yaşına bakmadan, otomatik ve standart mesajlarla tekmeyi vurdular.

Tarihi sınıflar savaşımı belirliyor. Tarih öğretiyor. 

Bu öyle bir savaşım ki, ne çok deneyim ne çok bilgi, ne yüksek zeka kâr etmiyor. Yüksek ücret, rahat çalışma, bol tatil, değişmiyor. Emek ve sermaye iki taraf var, çelişkileri derin, çıkarları asla örtüşmüyor. Ya birindensin ya diğerinden.

Google kendine misyon yazmış: “... dünyadaki bilgileri düzenleyerek herkesin erişebileceği ve yararlanabileceği hale getirmek..” diye. 

Bizim de bir misyonumuz var, dünyadaki tüm işçileri birleştirmek gibi…