Tüm yurttaşlar olarak, eşitlik temelinde, kendi irademiz ve isteğimiz doğrultusunda gereksinimlerimizi karşılayacak bir gelir güvencesi ile emekli olmak hakkımızdır.
EYT meselesi çok daha öncesinde başlamıştı aslında ancak en son, Aralık 2022 sonunda AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı açıklamayla en çok konuşulanlar listesine oturdu. Çok iyi biliyoruz ki en çok konuşulanlar ya da daha doğrusu “konuşturulanlar“ her zaman ülkenin en gerçek gündemleri olmuyor.
Emeklilik düzenlemeleri gündemi ise gerçek. Gerçek, önemli ve de konuşulması gerekli gündemlerden. Bir kere milyonlarca ücretli çalışanı, ailelerini, eşlerini dostlarını doğrudan ilgilendiriyor. Diğer yandan söz konusu düzenleme, bu ülkenin sosyal güvenlik sisteminin, dolayısıyla çalışma rejiminin ve bu kapsamıyla aslında ekonomik ve siyasal modelinin uzantısı anlamına geliyor.
Erdoğan sözde “müjdeli” açıklamasını 28 Aralık’ta yaptı ancak aradan neredeyse bir aya yakın süre geçmesine rağmen söz konusu düzenlemenin ne zaman nasıl hayata geçeceğine ilişkin herhangi bir bilgi yok. Ortada somut bir gelişme yok ancak oldukça fazla görüş, itiraz, destek, köstek, ahkam dolaşıyor.
Söz konusu düzenleme, ile 8 Eylül 1999 tarihinden önce sigortalı olarak çalışmaya başlamış olanlardan, gerekli sigortalılık süresi ve prim gününü dolduranlar yaş koşulu aranmaksızın emekli aylığı almak için başvurmaya hak kazanacaklar.
Ancak bu düzenleme öyle özensiz ve hazırlıksız ortaya atıldı ki, sosyal güvenlik sisteminin bir köşesini onarmaya çalışırken diğer sökükleri de ortaya çıkardı. Öte yandan bu yıkık dökük sistemin ortaya saçılması hiçbirimizi şaşırtmadı. Nitekim Türkiye’de 1999 yılından beri sosyal güvenlik sistemi kurcalanıyor. Tıpkı diğer tüm Cumhuriyet kazanımı başlıklarında olduğu gibi bu konuda da liberal dalgalar halinde çarpan bir reform süreci yaşandı.
Kurgusu önceden hazırlanan, uluslararası aracılar sayesinde fonlanan ve “fırınlanan” bu sosyal devletin tasfiyesi dönüşümünü pişirip, yerli ve yabancı sermayeye servis etmek AKP iktidarlarına düşmüş oldu.
Sosyal Güvenlik Reformu adını verdikleri bu liberal saldırı sürecinin kapsamında, emeklilik sisteminin zayıflatılmasının yanısıra: esnekleşme gerekçesi ile iş yasasının işçi lehine kurgusunun ortadan kaldırılması; özel sektör odaklı uygulamalarla sağlık sigortası, işsizlik ve istihdam düzenlemeleri; işgücü piyasasının “serbestleştirilmesi; rekabet ve çatışma odaklı piyasa sistemi ve onun gerekleri doğrultusunda toplu pazarlık ve örgütlenme haklarının ortadan kaldırılması, yer aldı.
Tüm bu yirmi küsür yıllık yıkım süreci düşünüldüğünde, bugün bir “müjdeli haber” gibi sunulmaya çalışılan emeklilikte yaş düzenlemesi çevresinde yürütülen tartışmalar, “çok konuşulanlar”, görüşler, açıklamalar falan oldukça anlamsız geliyor bana.
Zaten dikkat ederseniz yürütülen tartışmalarda konunun özneleri ve temel tarafları eşit düzlemlerde yer almıyor. EYT gündemi, iktidar ve muhalefet için içeriğinden bağımsız bir siyasi manevra başlığının ötesine gitmiyor. Ülkede kronik bir durum almış, kayıtdışı çalışma, işsizlik, kamu ya da özel sektör fark etmeden, açlık sınırına yakınsamış gelir düzeyleri ile ücretli ve emeklilerin yoksulluğu konuşulmuyor.
Bu gündemi tepe taklak etmek gerek kanımca. Bugün eğer insanlar üç kuruşluk bir miktar olacağını bile bile yine de emeklilik aylığına ulaşabilmek için sokaklara dökülüyorlarsa, ülkede kat kat çoğunluğa sahip milyonların geleceksizliğini, güvencesizliğini konuşmak gerek.
Yıllarca kanunsuz, kuralsız amirinin ya da patronunun keyfine bağlı çalışıp, emeğinin, eğitiminin, bilgisinin, yeteneğinin, zanaatinin, sanatının karşılığını alamamış milyonların geleceklerini dahi ışıksız bırakan bu düzeni sorgulamak gerek.
Ekonomi yönetmeyi dükkan işletmekle bir tutan, ülkenin kaynaklarını “babalar gibi” satmakla övünen, tüccar zihniyeti ile yurttaşların yaşamına dadananlardan “icraat” dilenenlerin karşısına dikilmek gerek.
Hayatı boyunca tek damla alınteri dökmeden, dirsek çürütmeden, emek harcamadan, milyonlarca ücretli çalışanın geliri üzerine ahkam kesen çokbilmiş “uzmanlara” ağızlarının payını vermek gerek.
Sermaye düzeninin yırtık sökük sosyal güvenlik sistemine yama oluşturmak bizim işimiz değil. Baştan başlamak gerek.
Önce en başa büyük harflerle yazacağız. Tüm yurttaşlar olarak, eşitlik temelinde: bilgi birikim eğitim ve becerilerimize uygun çalışma olanaklarına ulaşmak; eğitim, sağlık, barınma, ulaşım ve diğer temel yaşamsal gereksinimlerimizin ücretsiz ve eksiksiz karşılanması; kendi irademiz ve isteğimiz doğrultusunda gereksinimlerimizi karşılayacak bir gelir güvencesi ile emekli olma, sağlıklı ve huzurlu bir yaşlılık geçirme hakkımızdır. Mevcut sistemin sınırlarında bu doğrultuda her ne kadar değişiklik, iyileştirme, düzenleme varsa, pazarlıksız ve geciktirmesiz yapılmalıdır. Ama yetmez.
Sonra, kıyısından dolaşmadan, üzerinden atlamadan, ertelemeden ötelemeden tam da bu hakların eksiksiz tümüne ulaşmak için kolları sıvayacağız.
Gelin emeklilik hayalimiz bu olsun, kaybedecek daha neyimiz kaldı? Üstelik ne prim borcumuz kalır, ne de yaşa takılırız…