Elli üç yıl öncesinden bugüne taşınan gündemler, hem hiç değişmemişler, hem sanki bambaşka alemden gibiler.

Yıllar öncesinden bugüne, bir Akşam

Geçen hafta yaşgünüm vardı, ablam hoş bir hediye hazırlamış bana, doğduğum gün yayınlanan dönemin Akşam gazetesinin bir nüshasını bulmuş almış sahaflardan. Gazete artık sararmış, kim bilir hangi ara, ne sebeple, ama belli ki bir tür yağ ile, köşesi lekelenmiş. Ama içeriği dopdolu, neredeyse her satırında sizi şaşırtacak, gülümsetecek, düşündürecek bir şey var. 

Didik didik okudum ve, yaşımın ortaya çıkacak olması pahasına, 4 Ocak 1970 tarihli Akşam gazetesinin bir kısmını sizlerle de paylaşmak istedim. 

Elli üç yıl öncesinden bugüne taşınan gündemler, hem hiç değişmemişler, hem sanki bambaşka alemden gibiler.

Önce 1969 sonu ve 1970 başı dönemin ülkedeki genel tablosunu hatırlayalım. Süleyman Demirel liderliğinde Adalet Partisi, 12 Ekim 1969’da gerçekleşen genel seçimde yüzde 46,6’lık oy oranıyla çoğunluğu sağlamış ve tek başına hükümetini kurmuş, bir önceki meclis döneminde oturduğu iktidar koltuğuna tekrar yerleşmiştir. 1961 anayasasının elverişli kıldığı örgütlenme hak ve özgürlükleri, özellikle işçi sınıfı, aydınlar ve gençlik tarafından gelişkin biçimde hayata geçirilmektedir. Nitekim 15-18 Aralık 1969 ve 15-16 Haziran 1970, Türkiye tarihinin en büyük işçi eylemlerinin gerçekleştiği tarihlerdir.

Bu tablo içerisinde şimdi elimde tuttuğum 4 Ocak 1970 tarihli günlük muhalif gazeteye yansıyan iki gündemi paylaşayım öncelikle. 

İlki, gazetenin 7. sayfasından şöyle kısacık bir haber: 

TÖS ve İLK-SEN boykotçu öğretmenlerin maaşlarını ödedi
TÖS ve İlk-Sen, genel öğretmen boykotu nedeniyle hükümet tarafından işten el çektirilerek açığa alınan yüzlerce öğretmenin aylığını ödemiştir…

15 Aralık 1969’u andım yukarıda, Türkiye Öğretmenler Sendikası- TÖS öncülüğünde, İlkokul Öğretmenleri Sendikası -İLKSEN’in de katılımıyla gerçekleşen ve dört gün süren “Büyük Öğretmen Boykotu”. Öyle böyle büyük değil. Bu eylemin nitel ve niceliksel büyüklüğünü geçtiğimiz ay, yıldönümünde soL portalda Mustafa Demir yazmıştı

Toplam 156 bin öğretmenin 109 bininin katıldığı, kamu emekçileri açısından sendikal özgürlüklerin mücadelede kullanılmaya başlanmasının tarihi eylemi olan, sadece ücret ya da mesleki çıkarlar talebiyle değil, eşitlikçi, yurtsever, bağımsızlıkçı bir direnişle örgütlenmiş tarihsel bir eylem. Eyleme katılan öğretmenlerin, çeşitli baskılara, koğuşturmalara, cezalara, sürgünlere, ihraçlara maruz kaldığını okuyoruz bugüne aktarılanlardan. İşte TÖS ve İLKSEN bu öğretmenlerin aylıklarını üstlenebilmiş o yılda.

Katılımın büyüklüğü olmasa da, öğretmenlerin bugün de benzeri eylemlilikler ve direnişlerde olduklarını biliyoruz. Daha dün kamu emekçileri açlık sınırına dayanmış ücretleri için sokaktaydı örneğin. Baskılar zorbalıklar kısmı da benzer bugün, değişen çok birşey yok. Ancak 1970 yılının Ocak ayından bu yılın Ocak ayına derinden değişmiş olanı da işte bu kısacık haber gösteriyor bize. İşçi ve emekçilerin en temel düzeyde birlik, dayanışma, direniş ve mücadele araçları olan sendikaların aradan geçen yıllarda nasıl tüketildiğini, neredeyse yok edildiğini gösteriyor. 

İkinci haber ise, ilk sayfada alt manşetlerden bir tanesi, devamı da sayfa 7’de. Başlık: “Öğrenciler Ankara Belediyesini muhasara etti”. Haber içeriğinde konunun önünü sonunu pek göremiyoruz ama, olayın Ankara Belediyesinin öğrenci “şebekelerinin”, yani bugünün “indirimli ulaşım öğrenci kartlarının”, satışını kendi üzerinden yürütme kararını protesto için öğrencilerin Belediye binasını işgal ettiklerini anlıyoruz.

Konuyu aydınlığa kavuşturan ise, gazetedeki Görünüş köşesinde, “Şebeke” başlıklı yazısı ile İlhami Soysal oluyor. Okuyucuya tane tane arka planıyla birlikte olayı anlatıyor. Meğer o tarihlerde bu öğrenci kimlik kartlarının dağıtımı öğrenci dernekleri aracılığıyla yapılırmış. Dernekler bu kartlardan gelir sağlarlar, fakülte ve okul yönetimleri de ayrıca kartların resmi onayını yaparmış.

Soysal, diyor ki:

“... (S)on yıllarda Ankara’da üniversite fakültelerinde olağan ve olağanüstü bütün kongrelerde dernek seçimlerini devrimci gençler kazanmaktadırlar. İktidarımız ise, devrimci gençleri pek sevmez. Sevmediği için de bunların ne kadar gelir kaynağı varsa kurutmak ister. Eh iktidar ister de iktidar yanlısı Ankara Belediyesi geri kalır mı? Kaşla göz arasında bir karar alınır. Gerekçesi de yamandır. Bu kimlik kartlarının dağıtımında yolsuzluk yapıldığı söylenmektedir…”

Gazetenin alt manşetindeki belediye binası işgalinin de ötesi olduğunu yine Soysal’ın köşesinden öğreniyoruz. Öğrenciler fakülte binalarının önünden geçen otobüslerin önünü kesip, yolculara durumu açıklayıp, kibarca indirerek otobüsleri de işgal etmişler ve trafiği durdurmuşlar. Bunun üzerine Ankara Belediyesi geri adım atmış ve kararını değiştirmiş! 

Dahası var. Hem Soysal’ın köşesinden, hem de haberden anlıyoruz ki, üniversite yönetimleri de öğrencilerin tarafındalar. Örneğin, habere göre, o dönem Ankara Üniversitesi Rektörü olan Tahsin Özgüç, üniversitesinin Öğrenci Birliğine iftira atan Belediye Başkan Yardımcısını yalancılıkla suçlayan ve öğrencilerini savunan sert bir açıklama yapmış.

Al sana yine elli küsur yıl öncesinden bugüne taşınmış bir gündem. Yıl 2023, ülkede büyük şehirlerde üniversite gençliği yine ulaşım ve barınma hakları için sokaklardalar. Fakat işte yine büyük farkla. Bugün ülkede gençliğin, güncel ya da geleceğe dair haklarını savunacakları, akademide, toplumsal yaşamda ve siyasette iradelerini gösterecekleri örgütlere sahip olma özgürlükleri zorbalıkla bastırılmış durumda.

4 Ocak 1970 Akşam’ında başka dikkat çeken köşeler de var. Örneğin, Ali Sirmen’in Dış Olaylar ve Yankılar köşesi var, Kıbrıs gelişmelerini yazmış.  

Bir de, baş yazar Çetin Altan’ın Taş köşesi var. Köşesinde diyor ki Altan:

“...(B)ilimsel analizlerle teorik ve pratik sonuçlar geri ülkelerde Marksist olmayan siyasetçiler için hiç bir umut ve başarı kapısı bulunmadığını en iri harflerle yazmaktadır…
…Tarih bütün yalanları, bütün hainlikleri ve bütün salaklıkları iflas ettire ettire yürüyüp gitmektedir
.”

Çetin Altan diyor. 53 yıl önce. Yorumu sizlere bırakıyorum.

Gazetede gündelik hayattan da haberler var elbette. Opera, bale, tiyatro ilanları; çiftçimize “Bir miktar Steyr marka traktörün” ülkeye geldiği müjdesini veren reklam; Anadolu Külübünde seçkinlerin yeni yılı nasıl karşıladığı haberleri; son dakika golleri ile Galatasaray’ın PTT’ye nasıl puan verdiği; Elbistan’da gripten dört çocuğun öldüğü ve manşetten Arnavutköy’deki feci yangında dört kişinin hayatını kaybettiği var.

Tabi bir de, Turhan Selçuk’tan Abdülcanbaz, bir de, baş köşede Pardesü, Kumaş ve Battaniye Kuponu…