Kore yarımadasında hangi barış?

Trump Kore’deki genel olarak olumlu yankı bulan gelişmelerle ilgili olarak “İyi şeyler oluyor, ama zaman gösterecek” gibi bir mesaj paylaştı.

Bir kere ABD emperyalizminin bu insanlık düşmanı mendebur temsilcisinin “İyi şeyler oluyor” demesinden hemen şüphelenmeliyiz, demek ki “iyi şeyler” olmuyor. “Zaman gösterecek” ise ABD’nin “Kore Barışında” inisiyatif kaybettiğini gösteriyor. Gerçekten hemen sonra bir gövde gösterisi ve tehdit anlamına gelen ABD-Güney Kore askeri manevralarından birinin başlatılması nedeniyle Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin (KDHC) görüşmeleri askıya alması gündeme geldi.

Ama biz ABD’nin bu sabotajı olmamış gibi sürece bir kez bakalım:

İkinci Dünya Savaşı sonrası ABD öncülüğünde emperyalizmin müdahalesi ile Kore’nin bölündüğünü, kuzey sosyalist bir halk cumhuriyeti haline gelirken, güneyin kapitalist bir ülke olarak yoluna devam ettiğini biliyoruz. Son 20 yıl içindeyse güney ucuz emek gücüyle büyük bir sermaye yatırımı çekti ve dünyanın en çok sanayileşmiş ve ihracata dayalı ekonomilerinden biri haline geldi. Ayrıca bitmeyen Kore savaşı nedeniyle ABD’nin sürekli bir askeri üssü oldu. Kuzey daha önce yaşanan kayıpların travması ile güneyden gelecek askeri tehdide karşı kendini savunma durumunda hissetti. Sovyetler Birliği’nin çözülmesinden sonra bu tehdide yalnızlık eklendi ve sevimsiz nükleer silah teknolojisine yöneldi.

Tabii ki bugün emperyalist rekabete bağlı olarak bir nükleer savaşın insanlığı çok daha fazla tehdit ettiğinin farkındayız ve işçi sınıfını ileriye taşımayan Kore adasındaki nükleer gerilimden hoşlanmıyoruz.

Buna karşılık aşağıdaki fotoğrafta gözüken Kuzey ve Güney’in liderlerinin el ele dolaşmasına ne dersiniz? Ve biz tek milletiz ve aynı kandan geliyoruz söylemine?

Fotoğraf 1: Kim Jong Un ve Güney Kore Cumhurbaşkanı Moon Jae-in el ele sınırda dolaşıyor.

Kuzey’in lideri kendi ülkesinin sosyalizmini ve emekçi halkını, Güney’inki emperyalizmin işbirlikçiliğini ve Kore’nin milyonlarca işçiyi sömüren tekellerini temsil ediyorsa, diplomatik bir el sıkışmanın ve görüşmenin ötesine geçmiyor mu bu yakınlık?

Kuzey bir jest olarak saat dilimini Güney ile eşitledi, nükleer silah test alanını tek taraflı olarak kapatmaya başladı. Şahinlerin şahini ABD Dışişleri Bakanı Pompeo KDHC’yi ziyaret etti ve “Kim ABD ideallerini taşıyor” diye ayrıldı. 12 Haziran'da iptal edilmez ise Kim ve Trump Singapur’da bir zirve gerçekleştirecekler. Bu gelişmeler Rusya ve Çin tarafından hararetle desteklendi.

Oysa daha dört beş ay önce KDHC, ABD’yi nükleer başlık taşıyan balistik füzelerle vurmakla tehdit etmişti. Bu ani değişikliğin nedenini anlamalıyız.

Bir kere herkes KDHC ve ABD arasındaki gerilimin arkasında yatan asıl olayın Çin-ABD rekabeti olduğunu fark ediyor. Çin denizi dünyada üretim ekseninin değişmesi ile son derece stratejik yolları içerir hale geldi. Buna ilave olarak oluşan emperyalist hegemonya krizi askeri olarak da bu bölgeye büyük bir yığınağın yapılmasına neden oldu.

Ve Kore krizi gerildikçe ABD bölgeyi daha fazla abluka altına almak için bunu fırsat bildi. Bu gerilim nedeniyle Güney Kore’ye yerleştirdikleri radar sistemleri Çin’in derinliklerinden bilgi toplayabiliyor. Bu nedenle Çin gerilimin çözülmesinden ve bu bahanenin ortadan kalkmasından yana.

Güney Kore ise ekonomisinin yüzde 45’ini oluşturan ihracatını güvene almak için yeni stratejik yollar arıyor ve Çin’in Yeni İpek Yolu’na ulaşması bir avantaj ve bu nedenle KDHC’nin emperyalist sisteme dâhil edilmesini istiyor.

KDHC Kim’in liderliğinde “piyasa sosyalizmi” denen ucube kavrama son yıllarda yaklaştı. Ülkede bazı serbest pazarların kurulmasına izin verildiği söyleniyor. Çin ise KDHC’yi sisteme dâhil etmek ve serbest yatırım bölgelerinin kurulması durumunda sermaye transferi için çok istekli gözüküyor. Zaten bu ani değişim, Kim’in Çin’i ziyaret etmesi ile düğmeye basılmış gibi başladı.

Geçen hafta KDHC’yi ziyaret eden Pompeo’nun şu sözü halkayı tamamlıyor: “KDHC’ye ABD’nin devlet yardımı söz konusu değil ama Amerikan şirketleri aracılığıyla destek olunacak.”

Parçaları birleştirince şu açığa çıkıyor, Çin’in inisiyatif aldığı ve Kuzey’i düzene kapsayacak bir barış projesiyle karşı karşıyayız.

İşçi sınıfı siyasetinin ilham kaynağı olduğu ve büyük köylü kitlelerinin sömürüye ve emperyalizme karşı geçen yüzyılda başlattıkları ileri atılış Kore’de de benzer bir sona doğru ilerliyor. Bıçak gibi keskin gözüken bir siyasi eylemin arkasından burjuvaziyle uzlaşma hızla yükseliyor.

Şimdi büyük coğrafyalarda işçi sınıfının bir sosyalist devrimler dönemi açmasının zamanıdır. Yeni, gelişkin ve umut verici.

Ve böyle bakınca bugün sosyalist olan KDHC yerine Güney Kore’nin dev fabrikalarında ve işyerlerinde ağır sömürü altında istihdam edilen 28 milyon işçiye ve geliştirdikleri direniş kültürüne gözleri çevirmek daha doğru.

Fotoğraf 2: Güney Kore’de uzun süren bir grev sürecinde fabrika işgalinden bir enstantane

Bir paradoks olarak KDHC emekçileri serbest bölge cehennemi ile tanışmaya doğru giderken, Güney Kore belki bir sosyalist devrime tarihsel olarak daha yakın.