Çaykur grevi

Çay işçisi dün sabah greve çıktı.

Grev uygulamasının başlatıldığı 58 işletmede, yaklaşık 10 bin çay içşisi çalışıyor. Tirebolu’dan sonra neredeyse her ilçede kurumun bir çay fabrikası bulunduğu düşünülürse grev bütün Doğu Karadeniz’i kapsıyor.

Bu grevi, başka grevlerden ayıran özgünlükler var.

Bu özgünlüklerin başında çay işçisinin tarihinde ilk kez greve çıkmış olması geliyor. Çay işçilerinin tarihinde bırakılım grevi, öyle yaygın ve büyük bir eylem yok. Zayıf bir işçilik bilincine sahip çay işçisi.

Çay işçilerinin tamamına yakını aynı zamanda çay üreticisi. Tekgıda-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Türkel, “220 bin çay üreticisinin 60 bini Çaykur’da işçilik yapmış, emekli olmuş” diyor. Bu iç içelik, greve çıkan işçinin aklında bahçesindeki çayı bırakıyor. Çay işçisi kurumdan alacağı ücret ile bahçesindeki çaya kurumun vereceği taban fiyatı birlikte düşünüyor.

Çaykur’un özelleştirilmesi AKP’nin gündeminde. Ancak Tekel işçisinden ağızı yandığı için, Çaykur işçisinin sorun çıkarmasını istemiyor. Tasfiye “dirençsiz” olsun istiyor. Bu yüzden AKP, Çaykur’un özelleştirilmesini takvimlendirmeden önce işçiyi olabildiğince zayıf düşürmenin yollarını aradı. Bunun için 2007 yılında işçiler, siyasi iktidarın desteği ile başlayan bir yandaş sendika (Hak-İş) saldırısına maruz kaldılar. Yönetsel ve siyasi baskılar, ayrımcılık ve sahtecileğe varan bir sendikasızlaştırma süreci sonunda işçiler beş yıldır toplu iş sözleşmesiz çalışıyorlar. Sonunda yetki Tekgıda-İş’de devam etti ancak hala bine yakın çay işçisinin Hak-İş’e üyeliği devam ediyor.

Bunlar bugün çay işçisinin, onları diğer işçi kesimlerinden farklı kılan özgünlükleri. Bu özgünlükler çay işçisinin grevinin oldukça zor geçeceğinin de göstergesiydi.
AKP’nin Çaykur’daki bürokratları olanca güçleriyle bu başlıklara yüklendiler. Hak-İş’in üyelerini daha grev başlamadan grev kırıcısı olarak kullandılar. Zeten dün hiçbir Özgıda-İş üyesi greve katılmadı. Kampanya işçisini fabrikalara yaklaşık 1 ay erken çağırarak onları, greve katılma eğilimi daha yüksek olan kadrolu işçi ile karşı karşıya getirmeyi planladılar. İlk gün kampanya işçilerinin greve katılımlarındaki düşük oran bu planın etkili olduğunu gösteriyor.

AKP ilçe teşkilatları ise haftalardır bu greve karşı kampanya yürütüyor.

AKP, TEKEL işçilerini önce tehdit etmiş, sonuç alamayınca direnişi itibarsızlaştırmayı denemişti. Burada da aynı politika işliyor. AKP, grev gündeme geldiğinden buyana sadece çay işçisini değil, bölgedeki tüm çay üreticilerini tehdit ediyor.

Türk-İş ise başından beri bu grevin yanında değil. Kumlu akil insan olarak heyetlerde, Kavlak MESS ile kuliste olsa gerek dün de ortalıkta pek görünmediler. Haklarını yemeyelim, dün greve destek amacıyla Türk-İş’in internet sitesinden “basın bürosu” imzalı bir mesaj yayınladılar.

Çaykur grevi tüm bu zorluklara karşı ve yoğun bir saldırı altında başladı.

Bölgeden gelen haberlere göre Rize’den doğuya doğru gidildiğinde buradaki fabrikalarda greve katılım artarken, batıya doğru bu oran azalıyor.

Siyasi baskı hat safhada ve belli ki sendikanın bölgedeki etkinliği bu baskıları kıracak ölçüde değil.

Kolay değil. Bu grev başbakanın memleketinde, “benden başkasının sesi çıkamaz” dediği yerde yapılıyor.

Çay işçisi o yere bir sürü grev pankartı astıysa, bize düşen onlara güç vermektir.

[email protected]