Şundan emin olabiliriz: Rejim mevcut haliyle ABD emperyalizmine ziyadesiyle faydalı olacağını bir kez daha kanıtlamak ve sabrımızı tüketen ömrünü uzatmak için elinden geleni ardına koymayacaktır.

Kışlada denetleme zamanı

“Sedat Peker ara sıcaklarda neler söyledi, Pazar ana yemekte ne var?” soruları, “Müsilajı vidanjörle toplayıp ihraç edeceğiz, yüzümüze gözümüze sürüp güzelleşeceğiz” boyutuna varmak üzere olan zırvaları ve “Ton balığını akşam neye koyacağız?” çirkinliği ile geçen hafta sonu, iktidarıyla, muhalefetiyle düzenin odaklandığı temel meseleyi unutturmasın: 14 Haziran Pazartesi günü “denetleme” var. 

Askerlik yapanlar bilir. Arada bir kışlayı bir heyecan dalgası sarar. Askerin üçte ikisinin ilk duyuşta anlamadığı bir sözcük yinelenir durmadan: “Denetleme”. Bu üst düzeyli bir komutanın o askeri birliği ziyaret edeceği ve çeşitli açılardan denetleyeceği anlamına gelir. Denetleme adına olmadık angaryalar çıkar, boyalı banklar bir kez daha boyanır, hamam ya da duşlar temizlenir ve bir süre kullanılmaz. Erata yapılan mutat eziyet iki katına çıkar. Çoğu kez de ya denetlemenin bir söylentiden ibaret olduğu ortaya çıkar, ya da ziyaret gerçekleşir ama gelen üst düzeyli komutan o banklar boyalı mı diye bakmadan çekip gider. Aslında maksat hasıl olmuştur. Birlikte, kışlada boyasız yer kalmamış, mıntıka temizliği yapılmış, duvarlardaki çatlaklar sıvanmıştır. “Boş bırakılmaya gelmeyecek" eratın disiplin vidaları itinayla sıkıştırılmıştır. 

14 Haziran Pazartesi yani sizin bu yazıyı okuyacağınız gün, ABD Başkanı Joe Biden ile AKP Genel Başkanı’nın görüşmesi gerçekleşecek. Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin asimetrik niteliğinden kaynaklanan özellikleri bir yana, bu görüşmeyi daha da önemli kılan bir husus da NATO Zirvesi çerçevesinde gerçekleşiyor olması. Türkiye’nin neredeyse yetmiş yıllık boyunduruğu; sığıyla, deriniyle, askeriyesi, mülkiyesiyle ve en önemlisi her şeyini borçlu olduğu komprador burjuvazisiyle devlet aygıtının dayanarak büyüdüğü, serpildiği, Türkiye emekçilerinin sırtına saplı bir tür bitki sırığından bahsediyorum NATO derken.

ABD’nde Demokratlar daha iktidara gelmeden Biden’a eşlik edecek kadroların, Trump döneminde sarsılır gibi olan küresel hakimiyeti yeniden tesis etmeyi hedeflediğini, bunun için ilk adımın ABD’nin algısına göre “taşların bağlanıp köpeklerin salıverildiği” Avrupa’da atılacağını ve önce iyice beslenip sonra dişleri sivriltilecek NATO’nun Rusya Federasyonu’na yönelik bu hamlenin başat aracını oluşturacağını biliyorduk. Bu tablonun Türkiye detayında olup bitecekleri de ana hatlarıyla tahmin ediyorduk. 

Pazartesi günü hangi konuların konuşulacağını az çok kestiriyor da olsak, içeriğe tümüyle hâkim olabilmek için ya görüşme odasında bulunmak ya da yüksek dinleme yeteneklerine sahip olmak gerekiyor. 

Yine de Haziran 2021 itibariyle aşağıdaki saptamaları yapmak olanaklı gibi görünüyor oturduğumuz yerden:

  • Türkiye burjuvazisinin ABD’nin koyu gölgesinin altında olmadan soluk alabilme olasılığı yok. 
  • Burjuvazinin atadığı yöneticilerin de görevde kalabilmek için tek seçeneği ABD’yi yönetenlerle uzlaşmak.
  • Biden ABD’sinin Türkiye’de bir yönetim değişikliği beklentisi yok ama şekil ve içerik olarak değişmesini dayatacağı kimi yönelimler olacaktır. Bu değişimleri en somut olarak NATO ve AB ile ilişkilerde görebiliriz.
  • Bunlardan birincisi ve en önemlisi Rusya ile ilgili konularda atılacak adımlara Türkiye’nin katılımıyla ilgili. Rusya’nın sıkıştırılması ve zapturapt altına alınması ABD bakımından önemlidir.
  • Türkiye’yi yöneten kadro da onun denetimindeki askeri ve sivil erkan da buna fikren de bedenen de hazırdır.
  • AKP iktidarı bir süredir bunun sinyallerini vermektedir. Bunu somut olarak Ukrayna bağlamında ve son olarak da Polonya ile ilişkilerde kaydedilen gelişmelerde saptayabiliyoruz.
  • ABD’nin Türkiye’yi yönetenlerin içerideki yönetim tarzıyla temel bir sıkıntısı yok. Dış politikada çıkarlarına uygun hareket edildikçe ve içeride de en son “Cargill”e yapılan nişasta bazlı şeker kullanım kıyağı örneğinde gördüğümüz gibi ABD tekellerinin ticari çıkarlarına uygun politikalar sürdürüldükçe kimlerin hukuksuz şekilde hapse atıldıkları, basın özgürlüğünün ne kadar çiğnendiği Washington’u zerre kadar ilgilendirmiyor ve ilgilendirmeyecek.
  • ABD’nin son dönemde yeniden sakız gibi çiğnemeye başladığı “Demokrasiyi hakim kılma” söylemlerine bakıp da boş umutlar üretmeye çalışanlara Kolombiya’yı, Honduras’ı veya Bolivya’da iktidara taşımaya kalkıştığı yobaz soytarıları anımsatmak yararlı olacaktır.
  • Sözün özü, ABD AKP’den razıdır. AKP-MHP rejiminin iliklerine kadar çürümesi, güçsüzleşmesi, Washington’un bu rejime duyduğu “sevgiyi” daha da pekiştirecektir. Emperyalist besin zinciri bunu gerektirmektedir.

Pazartesi günü “denetleme” olacak. Görünen o ki, ABD’nin her nedense sürekli bir sahne üzerinde sersem sepelek koşarken, nadiren de aynı uçağın basamaklarında üç kez tökezlerken gördüğümüz Biden Paşa, AKP rejiminin denetim sürecini başlatacak. Bu sefer de, burjuvazinin tasmasını tuttuğu iktidarlara 6. Filo gelmeden önce yaptırdığı gibi içeride, dışarıda binaların, bankların yeniden boyandığını, yine kışlalardaki denetimlerde sıkça rastladığımız şekilde kullanılıp kirlenmesin diye kimi mekanların ve tesislerin, -ki siz bunları kalan üç beş hak ve özgürlük kırıntısı olarak anlayabilirsiniz- emekçi halkın kullanımına kapatıldığını da görebileceğiz. 

Şundan emin olabiliriz: Rejim mevcut haliyle ABD emperyalizmine ziyadesiyle faydalı olacağını bir kez daha kanıtlamak ve sabrımızı tüketen ömrünü uzatmak için elinden geleni ardına koymayacaktır. 

Diplomaside falcılık yapmak mümkün olmakla birlikte her seferinde isabetli tahminler yapmak güçtür. Yine de bana öyle geliyor ki, 15 Haziran Salı sabahı uyanacağımız Türkiye, 14 Haziran Pazartesi sabahında gördüğümüz ve içimizi ezen salyalı ve mafyalı manzaradan çok farklı bir görüntü arz etmeyecektir. 

Biz ise, manzaranın değişmesi için Biden’dan medet umanları her geçen gün daha derinleşen yalanları ve yanılgılarıyla baş başa bırakıp kendi kavgamıza odaklanmak, örgütlenmek zorundayız: Yeni bir Cumhuriyet, bağımsız bir Türkiye için.