Sosyalist Gerçekçilik

1) Pek hoşlanmadığım bir yöntem olarak basitleştirmenin yol açacağı “hamlık”ların farkında olmama karşın, bu yazı, türlü sebepten biraz öyle çatılmıştır, ilk ağızda bunun affını dileyeyim.

2) Burada, sosyalist gerçekçilik akımı, ya da kavramlaştırması diyelim, yalnızca özellikle edebiyatta kendini dışa vuran bir sanatsal önerme haliyle kullanılmıyor, daha çok siyaset alanına tahvil ediliyor. Dolayısıyla, şu “basitleştirme”den eksik gedik bir tanımlanmayla nasipleniyor.

3) Sosyalist gerçekçilik, var olanın yansıtılmasıyla çerçevelenmiş ve bu temelde farklılıklar taşıyan dallara ayrılmış gerçekçilik akımının, işin içine iradi müdahalenin girdiği noktada özel bir niteliğe kavuştuğu materyalist anlamıyla ve gündelik dilde kullanımıyla gerçekliğe, bir anlamda idealizasyonun karıştığı bir “üretim tarzı” olarak görülebilir.

4) Kabaca, var olanın yansıtılmasıyla olması gerekenin de sezdirilmesinden, bir müdahaleyle, reel olarak karşılığı bulunmasa bile, muhayyel bir karşılık yaratılarak “istenilenin” sergilenmesi tercihi, özellikle devrim sonrası toplumlarda olanca rasyonalitesine ve anlaşılabilirliğine karşın, çoğu durumda, tekrar söyleyelim, kelimenin materyalist anlamıyla gerçekçilikten, bir karton yaratımına doğru meylediş olarak zuhur etme riski taşır.

5) Karton, gençlik dönemimizin dilimize doladığı kelimelerle söylersek, “billurlaştırılmış ifade”nin insanda ve olguda cisimleştirilmesidir. Siyasal bir çıktı olarak sağladığı artılar, edebi yaratı gücüne ya da gündelik hayatın nesnelliğine bulaştırdığı eksilerle zedelenir.

6) Bir sanatsal yaratı sürecinin çok da önemli olmayabilecek, dahası kullanıma elverişli bu zedesi, siyasal analizde ve siyaset üretiminde azımsanmayacak hatalar yapmanın “çocuksu” sebebine dönüşebilir.

7) “İdeolojik kerte” ile “siyasal kerte” arasında olmazsa olmaz omurga örtüşmesinin varlığı esas olmakla birlikte, yine iki ayrı kerteden bahsedilebilmesinden görüleceği gibi, farklılıklar da mevcuttur.

8) İdeolojik duruşun bütün sürekliliğine ve köşeliliğine karşın, siyaset, ideolojik mevzilenmenin yönlendirmesinde, konjonktürel ihtiyaçlara karşılık gelecek taktikler üretme anlamında, geçici ve basamakları gözeticidir. Ödün verilmez birinci alan, esnek ikinci alanla tahkim edilir. Sıralama değişince de bu geçerlidir.

9) Herhangi bir müzik albümünün ya da filmografinin, yaratıcısının tek parçayla ya da filmle anılır olmasına yol açan “hit”i, “Feuerbach üzerine tezler”in de başına gelmiştir. 11. Tez öncesindeki 10 teze doğru bir gidiş, her ne kadar “erken dönem” üretimi olsa da, belki o “hit”in kavranmasında yararlı olacaktır.

10) Feuerbach üzerine 8. Tez: “Toplumsal yaşam, esas olarak pratiktir. Teoriyi mistisizme döndüren bütün sırlar, köklü çözümlerini insan pratiğinde ve bu pratiğin anlaşılmasında buluyorlar.”

11) Feuerbach üzerine 9. Tez: “Sezgisel materyalizmin, yani maddi dünyayı pratik eylem olarak kavramayan materyalizmin ulaştığı en üst nokta, ‘burjuva toplumu’ içinde tek tek ele alınmış bireyler görme biçimidir.”

12) Feuerbach üzerine 10. Tez: “Eski materyalizmin bakış açısı, ‘burjuva’ toplumudur. Yeni materyalizmin bakış açısı ise insan toplumu, ya da toplumsallaşmış insanlıktır.”

13) Sonra, 11. Tez gelir. Bu bütünlükte, son tezi “hit”leştiren, “yorumlamak” ve “değiştirmek” arasındaki seçimin, “değiştirmek” kanadında kalanların, neden aradaki “yetinmemek”le ilgilenmesi gerektiği açık seçikleşir. “Yorumlamakla yetindiler”, reddedilen değil, orada durulmayan bir nokta tanımıdır. İlaveten, “değiştirme”nin önkoşuluna vurgudur.

14) Geriye doğru gidelim. Değiştirmek için, bireylerin ya da burjuva toplumun analizinden bir basamak üste çıkan, toplumsallaşmış insanlık gerçekliğine, “maddi dünya pratiği”ni gözeterek bakan bir yorum gereklidir.

15) Siyaset, biraz da budur. Biraz da, bu parçalarda geçen “pratik” kelimesinin “praksis”liğidir. Praksis, pratik edim içindeki birey ve toplumların, ideolojik şekillenmişliklerden nasiplendiğini ıskalamamaktır. Pratiği, bu bütünselliğe bakarak değerlendirmenin, dolayısıyla, değiştirilmesi istenen bir pratik üzerindeki kırılması gereken prangaya öncelik vermenin gerekeceği durumları süzebilmektir. Bu bağlamda, karşıt kartonların karmaşasını tahlildir.

16) Dolayısıyla, bir ideolojik safın, bir sınıfsal hareketin siyasetleri, kaçıncı oldu bu bilmiyorum ama, yine kelimenin tam karşılığıyla materyalist bakışa dayanır, veri nesnelliğe muhayyel karton bulaştırmadan üretilir. Sanatsal yaratının “sosyalist gerçekçilik” müdahalesi, siyasal üretimin “sosyalist gerçekçiliği”nden burada ayrılmak zorundadır.

17) Marksizmin bir başka “hit”i, insanların toplumu kendi istedikleri koşullarda değil, buldukları tarihsel ve sosyal koşullarda değiştirmeye yönelecekleri gibi bir şeydir.

18) Ezcümle, bir öncü parti, günlük vurgularını, siyaset üretmek temelinde yapar. Gerek kendisinden bağımsız saflaşmaları yorumlarken, gerek topluma müdahale için alan tanımlar, cephe açarken, nesnelliği gözetir. Bu nesnellikte gündeme getirdiği tartışmalar, siyasetler, tek bir şeyi gözetir: Güç kazanmak, karşı safı güçsüzleştirmek. Bu, her verili an için değişken nokta hedefe yönelebilir.

19) Bu kadar basit midir? Değildir. Vurgu şurada: Öncü parti, siyaset üretirken, fantezilere kapılmaz. İdeolojik netlikle, siyaset esnekliği arasındaki dengeyi omurgasıyla kurar. Bireylerden ya da burjuva toplumundan ziyade, bir bütün sosyal ilişkiler ağının analizine dayanır.

20) Sosyalist gerçekçiliğin “tipik-tip” yaklaşımı, siyaset üretimi anlamında sosyalist gerçekçiliğin ödünç alacağı az şeyden biridir. Bu anlamda, gerek koşullar, gerek kurumlar, gerek kişiler üzerinden siyasetine, polemiğine, tartışmasına bu niteliğin gözetilmesi damga vurur. “Tipik-tip” istenilen idealleştirme düzeyinde mevcut değilse de, gerek olumlu gerek olumsuz örneklemede kullanılacak düzeyde mevcuttur. Öyle ki, kartonlaştırma ihtiyacı duyurmaz. Sahicilik duygusunu iptal etmez.

21) Öncü parti, “dolayımlı düşünebilme” yetisini, çalakılıçlıkla değil, titiz ayıklamalarla dışavurur. Entelektüel isyanı kapsamakla, siyasete münazara bulaşmasını ayırt eder. Attığı taşın ürküttüğü kurbağaya değmesi şartını koyar. Dolayısıyla, bir üst maddenin karton olmayan karmaşıklıktaki insanlarını ve sosyal ilişkilerini kavrayabilir. Gordion kördüğümünü İskender yöntemiyle çözeyim derken, kılıcı yatay sallamaz.

22) 11. Tez’in “değiştirme” hükmü, kartonların müstahkem mevkilerden çatıştırılmasından değil, verili şartlarda en fazla gücü toplayacak, karşısındakini en fazla zayıflatacak noktayı titizlikle gözeten toplumsal pratikte yerine getirilir.

23) “Olumlu örnek”, olumsuzların sergilenmesine eşlik eden bir muhayyel duruşla değil, kendisi de nesnel gerçekliğin bir parçası olmuş üretimle vücuda gelirse, materyalizme idealizasyonun bulaşması yaftasından yakamız kurtulur.

24) Sanatsal üretim, siyasal üretimdir. Teorileştirmelerden “dolayım”la ayrılırken, bu tartışılır hale gelirse de, ikincildir.

25) Materyalizm, ancak diyalektik bakışla bütünleştiğinde ve diyalektik, karton netliğine gerçeğin karmaşasıyla tekmeyi bastığında, bir “dünya görüşü” çevrimi tamamlanır. İkisinden birinin eksikliğinde, aydın fantezisi konaklar.

26) Materyal, olduğu gibi olan şeydir. Olgular toplamıdır. Ekleme ve çıkarma, olgunun değişim sürecinde mümkündür. Zihinsel müdahale, bir pratiği sarmalamıyorsa, bir yere kadardır.