Grev, Toplumu Mağdur Etmelidir

Ne zaman gündelik yaşama etki edecek çapta bir kitle eylemi olsa, bir grev örgütlense, son olarak 4 Şubat TEKEL işçileriyle dayanışma genel grevi örneğinde görüldüğü gibi, bir yaygaradır koparılıyor: Toplumu mağdur ettiler! Dahası, o “toplum”un içinden özenle bir kategori seçiliyor ve “vatandaş” olarak kodlanan, eylemci kesime sosyal tabaka olarak yakın bir kesimin çektiği sıkıntıdan dem vurularak, araya kama sokulmaya, bir saf bölünerek, birbiriyle çatışır hale getirilmeye çalışılıyor.

İşe gidemediler! Ulaşım aksadı! Çöpler birikti! Hastalar çaresiz kaldı! Böyle vurgularla anılıyor grevler, eylemler… Gericisi, liberali, emekçilere düşmanlığını, “sıradanın hamiliği” pozuyla böyle perdeliyor, iktidara payandalığını böyle dışlaştırıyor. Çarşaf çarşaf yayınladıkları “tepki”lerle de, halkı mağdur eden grevcilere karşı kamuoyu oluşturma vazifeleri ifa ediliyor.

Bunların yanı sıra, yine TEKEL örneğinde olduğu gibi, grevciler, eylemciler, “bulmuş da bunayanlar” olarak lanse edilip, “çalışmadan devlet kasasından para almak isteyen”lerin üzerine, işsizler salınmak isteniyor. Vergilerin yan gelip yatanlara peşkeş çekildiği korosu devreye giriyor. Devletin sırtından palazlanan vurguncusu, soyguncusu, sistemin ağababaları eteklenirken, emekçiler melanetin kaynağı konumuna yerleştiriliyor.

Şunu da belirtmeliyiz ki, her dönem benzer bir rolle ortalıkta dolaşan bu güruh, artık bunu çok daha pervasız, çok daha ar damarı yırtık, çok daha açık sözlü bir alçaklıkla yerine getiriyor.

Vatandaşı mağdur ettiler! Bazıları da, bu tez karşısında, iyi niyetli bir savunma çizgisine çekiliyor. Bunun doğru olmadığını anlatmaya çalışıyor. Oysa hiç gerek yok. Tersine, genel grevin, “vatandaş”ı yeterince mağdur edememek gibi bir zaafı olduğunu söylemeliyiz. Buna hayıflanmalıyız.

Genel grev, ya da geniş çaplı eylemler, lokal grevler, elbet “mağduriyet” yaratmalıdır. Yaratmalıdır ki, üretimden gelen güç denilen şey nedir, görülsün. Yaratmalıdır ki, yaşam çarkının kimlerin emeğiyle çevrildiği anlaşılsın. Yaratmalıdır ki, çalışan ellerin kıymeti bilinsin. Genel grev, topluma, “biz olmazsak hayat durur” beyanıdır.

Emekçiler çalışmayacak, ama her şey aksamadan devam edecek. O zaman, işlevsizlik anlaşılacak, öyle mi? Bunun böyle olmadığını görenler, emekçileri değil, bu liberal yalanı savurup duranları hedef almalıdır. Hani bize ihtiyaç kalmamıştı şu teknoloji çağında, kol emeği artık fasaryaydı, mazide kalmış bir tulumculuktu?

Murat Baba’larının, pazusu büyük kafası küçük resmedilmesine pek hicvedici yaklaşmasına karşın, işçi sınıfını somun sıkan bir aygıttan ibaret görmesine kapılıp gittikleri için, hidrolik preslerin bu işi çok daha iyi yapacağı noktasına çakılıp kaldıkları için, emek kavramları, o pek böbürlendikleri “günü yakalama”dan çok uzakta, sanayi devrimlerinin başlangıcındaki tanımından ibaret olduğu için, anlayamıyorlar. Anlaşılmasını istemiyorlar. İşçi grev yaparsa, sadece beyaz eşya üretimi yavaşlar, onu da robotlar halleder! Bu sokağı bile felç eden şey de neyin nesi! Yok mudur bir otomasyon sisteminin düğmesine basacak el! Şu iletişim çağında bir ulaşımcı parmak bulunmaz mı a dostlar!

İşine gidemediği için, eylemcilerden şikayet etmeye yöneltilenler, “mağduriyet”lerini, kendi bilinçlerine varma fırsatı olarak görmelidir. Genel grev, onlara bunu sunmaktır. Kendileri olmadan, işlerine gidemeden, mağduriyetin ulaşacağı boyutun artacağını fark etmeleri için. Bu toplamdaki bir “biz”in gücünü görmeleri için.

İşçiler iş bırakırsa, toplum mağdur olur. Evet! Bunun tersini kavratmanın yoludur genel grev zaten. İşçiler varsa sürer hayat…

İşin doğasına yabancılaştırılan çalışan “vatandaş”, kışkırtılan öfke aşamasından empati aşamasına geçecektir. Birileri söylendiği gibi yapıp, “yan gelir yatar” ve çalışmazsa, nasıl mağduriyet yaşanırmış görecek, bunu kendi hayatına uyarlayacaktır.

O halde, genel grevin eleştirilecek bir yönü aranacaksa ille, yeterince mağduriyet yaratmamasıdır. Aksini göstermeye çalışmak, emek düşmanı koronun çıngarından etkilenerek savunmaya çekilmektir.

Genel grev, emekçinin, “onlar olmadan da kotarılır bu hayat, ama biz olmadan asla” bildirisi dağıtmasıdır. Buyursun, şu teknoloji çağında, bunun geçersizleştiğini iddia edenler düşünsün gerisini! İhtiyaç duyulmayan şeyin yokluğundan, mağduriyet doğmaz nasılsa, kessinler zırlamayı…

Ya da, bir gerçeği kabullensinler!