Kemal Okuyan: Sosyalist seçeneği öne çıkarmanın tam zamanıdır

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, uluslararası komünist ve işçi partileri toplantısının açılışında konuştu, 'Sosyalist seçeneği öne çıkarmanın tam zamanıdır' dedi.

Haber Merkezi

Dünya genelinde yetmişin üzerinde komünist ve işçi partisi, olağanüstü telekonferans aracılığıyla toplandı.

Türkiye Komünist Partisi ve Yunanistan Komünist Partisi'nin ev sahipliğinde düzenlenen toplantının açılışında, TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan bir konuşma gerçekleştirdi.

Konuşmasında, "Sosyalist seçeneği öne çıkarmanın tam zamanıdır" diyen Okuyan, "Üretim araçlarında özel mülkiyete düşmanlığın açıkça dillendirildiği, eşitlikçi bir toplumsal düzenin eğitim, sağlık, ulaşım, beslenme, barınma gibi başlıklarda neler yapabileceğinin anlatıldığı bir çalışma ile gündelik mücadeleleri birleştirmek bugün çok daha kolay" ifadesini kullandı.

Okuyan, "TKP birkaç yıldır bu doğrultuda kendisini emekçi kitlelerden uzak tutan bazı hatalarını düzeltmeye, dilini ve çalışma tarzını değiştirmeye çalışıyor. Sonuç almaya başladığımızı söyleyebilirim. Ama sadece başladığımızı… Partimiz ülkenin her yerine yayıldı, pandemi döneminde 50’yi aşkın emekçi mahallesinde yeni bina açtı, öncü eylemlere imza attı ve ülke siyasetinde halkın karşısına çıkarılan iki blok dışında bir odağın yaratılması için etkili bir çalışma yürütmekte" diye konuştu.

'Devrimin güncelliği her zaman partimizin temel mottosu oldu'

Okuyan'ın konuşmasının tam metni şöyle:

Bundan iki yıl önce, İzmir’de başarılı bir toplantıyı tamamlayıp, 2020’de Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin başkenti Pyongyang’da buluşmak üzere sözleştiğimizde kısa bir süre sonra dünyanın benzersiz bir salgınla karşılaşacağını hiçbirimiz bilemezdik. Kuşkusuz her birimiz kapitalizmin istikrarsızlığını, kriz üreten yapısını bilen insanlarız, sınıf mücadelelerinde dengelerin çok hızlı değişebileceğinin farkındayız. Dahası, görev tanımımızda radikal değişikliklerle karşılaşmaya hazırız ve genel olarak durağanlıktan değil dinamizmden hoşlanırız.

Ancak kabul etmemiz gerekiyor ki, kapitalizmin saldırısı hiç hesaplamadığımız yerden geldi ve uluslararası alanda işçi sınıfının gerekli yanıtı üretmesi için yeterince inisiyatif almayı beceremedik. Salgının kendisi, korona virüsü doğanın bir parçası olabilir. Ancak insanlığın bu salgın karşısında düştüğü durumun tamamen sınıfsal nedenleri vardır. Bundan da önemlisi salgınla birlikte sermaye sınıfı kendi adına son derece isabetli bir biçimde hamle yaparak, emekçi kitlelerin zaten daralmış haklarına yeni bir saldırı başlattı ve aynı zamanda salgını yeni kârlar için fırsata çevirmek konusunda hiç zaman yitirmedi.

TKP adına şunu söylemek isterim. “Devrimin güncelliği” her zaman partimizin temel mottosu oldu, siyasal ve örgütsel açılımlarımızı buna göre yaptık ve en karanlık günlerde bile hazırlıklarımızı yaparken “Türkiye’de henüz sosyalizmi düşünmek için erken” demedik. Ancak pandemi bize, yeterince uyanık olmadığımızı, sınıf mücadelesinde daha önce hiç öngöremeyeceğimiz gelişmelerle karşılaşabileceğimizi gösterdi. Kuşkusuz TKP, buradaki birçok parti gibi, salgın karşısında emekçilerin haklarını savundu, onlarla dayanıştı, yardım kampanyaları düzenledi, sermaye sınıfının karşısına dikildi, hurafelere ve bilim düşmanlığına karşı durdu, ilaç tekellerinin sağlık alanındaki egemenliğini ve emperyalist ülkelerin hegemonik davranışlarını radikal biçimde sorguladı. 

'Bu tarihsel dönemi şu ana kadar iyi değerlendirdiğimiz söylenemez'

Ancak buradaki eksiklik, kapitalizmin çaresizliğini, tükenmişliğini geniş toplumsal kesimlerin bilincine çıkaracak, yaşanmakta olan çok boyutlu krizi devrimci bir yükseliş için değerlendirecek bir uluslararası komünist hareketin varlığıdır. Ne yazık ki bu eksikliğin telafisinin mümkün olmadığını kabul etmek zorundayız. Gezegenimizin tarihinde eşitsizlikleri, adaletsizliği bu kadar çıplak bir biçimde ortaya çıkaran ve kurulu düzenin ne kadar büyük bir ahmaklık üzerine kurulduğunu daha açık bir biçimde kanıtlayan başka bir dönem yaşanmadı. Sosyalist seçeneğin güçlü bir biçimde kendini hissettirmesine imkan tanıyan bu tarihsel dönemi şu ana kadar iyi değerlendirdiğimiz söylenemez.

Ancak bu dönem henüz kapanmadı. Hatta korona salgınının önümüzdeki yılların ruhunu çok iyi yansıttığını düşünmemiz için çok fazla neden var. İstikrarsızlık, çok katmanlı krizler, bölgesel savaşlar, kapsamlı bir savaş tehdidi, ırkçılık, büyük göç hareketleri, siyasi parti ve liderlerin hızlı tükenişi, ağır yoksullaşma, benzersiz hızda sermaye hareketleri, mistisizm, çevrenin yıkımı… Bütün bunlar bir açıdan bakıldığında işçi sınıfının “savunma” konumunda durmaya devam etmesi için gerekçeler olarak görülebilir. Dolayısıyla komünist hareket, en geniş güçlerin birliği, insan hakları için mücadele, barış talebinin yükseltilmesi merkezli bir stratejiyi hayata geçirmeyi öncelikli görev olarak önüne koyabilir.

Hepimiz biliyoruz ki, aslında bu strateji yeni değil. Sayılan başlıkların her birisi kuşkusuz önemli. İşçi sınıfı mücadelesinde demokrasi, insan hakları, barış gibi unsurların geri plana atılması düşünülemez bile. Öte yandan kapitalizme var olma hakkı tanıyıp ona meşruiyet alanı açan bir stratejinin kayda değer bir başarı elde etmek bir yana, 20. Yüzyılın devrimci hamlelerinin ürünü mevzilerin elden çıkmasına engel olmadığı da bilinmelidir.

'Eğer komünizm, uluslararası alanda bugün ideolojik ve siyasi ağırlığını yeniden hissettirmezse...'

Dünya komünist hareketinin savunmacı/korumacı konumlanışı için gerekçe gösterebileceğimiz tek bir tarihsel başarı bulunmamaktadır. Sosyalizm hedefinin geri çekilmesi karşılığında daha geniş bir demokrasi, daha barışçı bir dünya, daha özgürlükçü bir ortam kazandığımızı kimse söyleyemez.

Herhalde buradaki hiç kimse Türkiye Komünist Partisi’nin verili güçler dengesinde maceracı, hesapsız, sorumsuz ve hayalci bir strateji önerdiğini düşünmüyordur. Devrimin iradi çabalarla yaratılamayacağını, işçi sınıfı içerisinde köklü ve yaygın bir güce ulaşılamadan ortaya çıkacak nesnel imkanların değerlendirilemeyeceğini elbette biliyoruz.

Bununla birlikte sosyalizm hedefinin üzerinin örtülmesinin ve kapitalizm için kazanımlara odaklanılmasının bugünkü koşullar hesaba katıldığında insanlık açısından daha büyük bir macera olduğunu unutmamamız gerekiyor.

Kapitalizmin bugünkü istikrarsız gidişatının ne zaman yaygın sarsıntı ve toplumsal patlamalara yol açacağını kimse öngöremez. Peki işçi sınıfının gündeminden çıkan ve bizzat sosyalizm bayrağının taşıyıcısı olan komünist hareketin bu gerilemeyi kabul ettiği koşullarda işçi sınıfının böylesi bir altüst oluşa damga vurabileceğini söyleyebilir miyiz?

Hayır söyleyemeyiz. Eğer komünizm, uluslararası alanda bugün ideolojik ve siyasi ağırlığını yeniden hissettirmezse yaygın hoşnutsuzluk ve öfkenin akacağı kanalların ne olabileceği ortadadır. Bugün ırkçılık, sağ popülizm; yarın belki faşizm!

'Sosyalist seçeneği öne çıkarmanın tam zamanıdır'

Komünizmin ideolojik ve siyasi ağırlık kazanmasının bugün tek yolu, kapitalizmin karşısına açık/sade bir toplumsal proje koymasıdır. Bu proje güven vermelidir, heyecan uyandırmalıdır. Sovyetler Birliği’nin yıkılışının ardından gelen birkaç on yıl boyunca “sosyalizm de zaten yıkıldı” hissiyatı yaygın bir kabul görüyordu. Ancak kapitalizmin yıkıcılığı ve başarısızlığı bu hissiyatı değiştirdi. Kaldı ki bugünkü genç kuşaklar, karşı-devrimin ve emperyalist dünyanın saldırganlığını tek gerçek olarak biliyorlar. Ve bu nedenle umutsuz, çaresizler.

Sosyalist seçeneği öne çıkarmanın tam zamanıdır.

Üretim araçlarında özel mülkiyete düşmanlığın açıkça dillendirildiği, eşitlikçi bir toplumsal düzenin eğitim, sağlık, ulaşım, beslenme, barınma gibi başlıklarda neler yapabileceğinin anlatıldığı bir çalışma ile gündelik mücadeleleri birleştirmek bugün çok daha kolay.

TKP birkaç yıldır bu doğrultuda kendisini emekçi kitlelerden uzak tutan bazı hatalarını düzeltmeye, dilini ve çalışma tarzını değiştirmeye çalışıyor. Sonuç almaya başladığımızı söyleyebilirim. Ama sadece başladığımızı… Partimiz ülkenin her yerine yayıldı, pandemi döneminde 50’yi aşkın emekçi mahallesinde yeni bina açtı, öncü eylemlere imza attı ve ülke siyasetinde halkın karşısına çıkarılan iki blok dışında bir odağın yaratılması için etkili bir çalışma yürütmekte.

'Yeter ki doğru araçlarla hareket edelim'

Bütün bunları yaparken, sosyalizm ve devrimin güncelliği vurgusunun bizi halktan uzaklaştırmadığını, tersine işçi sınıfı içindeki örgütlülüğümüzü hızla artırdığını gördük. Yeter ki doğru araçlarla hareket edelim.

Türkiye’deki ekonomik kriz, Türk Lirası’nın inanılmaz bir oranda değer kaybetmesiyle birlikte yeni bir evreye girmiş durumda. Türkiye Komünist Partisi bu süreçte emekçi mahallelerinde sokak gösterileri organize ederken, bir yandan da işyerlerinde önümüzdeki zorlu günler için işçi sınıfının örgütlülüğünü güçlendirmeye çalışıyor.  Çalışmalarımızda görüyoruz ki, daha önce muhafazakar, İslamcı, hatta milliyetçi eğilimlere sahip olan birçok emekçi sosyalizme ilişkin basitleştirilmiş bir anlatımı dinliyor, benimsiyor.

'Emperyalist ülkeler ve sermaye sınıfının yönlendirmesiyle oluşan muhalefet blokunun parçası asla olmayacağız'

Önümüzde zorlu bir seçim var. TKP Erdoğan karşısında oluşturulan burjuva muhalefet blokunun toplumdaki Erdoğan karşıtlığını bir koz olarak kullanarak devrimci bir seçeneğin önünü kesebileceğini elbette biliyor. Bununla birlikte bu açıdan seçimlerde dik duran bir TKP’nin, seçim sonuçlarından bağımsız bir biçimde seçimden hemen sonra ortaya çıkacak zorlu dönemde hızla bir çekim merkezi haline geleceğini de biliyoruz. Bu nedenle biz emperyalist ülkeler ve sermaye sınıfının yönlendirmesiyle oluşan muhalefet blokunun parçası asla olmayacağız.

Kapitalizm için çözümlere yeşil ışık yakmak komünistlerin görevi değildir. Sizleri bu kararlılıkla selamlıyoruz. 

Başarı emperyalizme karşı direnen devrimci Küba halkıyla, Kübalı komünistlerle olsun!

Başarı Filistin halkının, dünyanın her yerinde eşitlik ve özgürlük için mücadele edenlerin olsun!

Yıkılsın kapitalizm denen barbarlık düzeni!

Mücadelemiz başarıyla sürsün yoldaşlar...