Erdoğan’dan yerel figürlere uzanan ağ: SOCAR Türkiye’de neler yapıyor?

'SOCAR’ın AKP ile ilişkileri, Türkiye ve Azerbaycan’daki zengin sınıfların ortaklığının bir parçası ve uzantısı olarak okunmalıdır.'

Haber Merkezi

SOCAR, Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Petrol Şirketi’nin İngilizce yazılışının baş harflerinden oluşuyor. Şirketin kökenleri esas olarak, Sovyet Azerbaycan’ında kurulan devlet şirketi Azerneft’e dayanıyor. Sovyetler Birliği’nin çözülüşü ile beraber, şirket sadece ismini değil, misyonunu ve organizasyonunu da baştan aşağı değiştiriyor.

SOCAR’ın operasyonlarının merkezi Azerbaycan olmakla birlikte, şirket başta Türkiye olmak üzere, Ukrayna, Romanya, Gürcistan, Birleşik Arap Emirlikleri, ABD, İngiltere, Sinagapur, Rusya ve İsviçre’de de faaliyet yürütüyor. Bu operasyonların başlıcaları petrol ve doğalgaz arama, petrol ve doğalgaz çıkarma, ham petrol işleme, petrokimya ve enerji taşımacılığı olarak özetlenebilir.

Şirketin özellikle de Azerbaycan sınırları içerisindeki petrol ve doğalgaz kaynakları üzerinden, Total, BP, Chevron ve Lukoil gibi uluslararası petrol tekelleri ile ortaklıkları bulunuyor. 

SOCAR’ın dünya çapında 100 bine yakın işçisi bulunuyor. 

Türkiye’de faaliyetleri neler?

SOCAR’ın ülkemizdeki faaliyetleri, SOCAR Türkiye şirketi üzerinden yürütülüyor. Bu şirketin hali hazırda birçok alanda yatırımları bulunuyor. Bu yatırımlar arasında Türkiye’nin tek petrokimya tesisi, ülkemizin ham petrol işleme kapasitesinin yaklaşık yüzde 25’ini elinde bulunduran bir rafineri ve Ege Bölgesi’nin en büyük entegre liman işletmesi bulunuyor.

Azerbaycan’dan Türkiye ve Avrupa’ya doğalgaz akışını sağlayan TANAP’ın da önemli ortaklarından birisi olan şirket, aynı zamanda Bursa ve Kayseri’deki gaz dağıtım şirketlerinin de çoğunluk hisselerine sahip. Bu illerdeki şirketler aracılığıyla 1.5 milyonu aşkın aboneyi elinde bulunduruyor. Şirket bunların dışında, sigortadan fibere, depolamadan akaryakıt dağıtıma ve rüzgar enerji santrallerine kadar bir dizi alanda faaliyet yürütüyor. 

SOCAR’ın tüm bu yatırımları 20 milyar doları aşıyor. Türkiye’de şirket bünyesinde 5 binin üzerinde emekçi çalışıyor.

AKP’yle ilişkiler: Erdoğan’dan yerel figürlere uzanan ağ

SOCAR’ın Türkiye’deki faaliyetleri, 2008 yılında Petkim’in çoğunluk hisselerine sahip olmasıyla başlıyor. Türkiye’nin tek petrokimya tesisi olan Petkim, bu tarihten önce devlete aitti. Özelleştirme AKP iktidarının genel bir politikası olmakla birlikte, bu petrokimya devinin Azerbaycanlı şirkete devri siyasi bir karar olarak hayata geçmişti. 

SOCAR’ın AKP ile ilişkileri, Türkiye ve Azerbaycan’daki zengin sınıfların ortaklığının bir parçası ve uzantısı olarak okunmalıdır. Bu bağlamda, ilişkilere başlangıçtan itibaren stratejik bir değer atfedilmiştir. Bunun en iyi örneklerinden bir tanesi, 2018’de SOCAR’ın Aliağa’daki yatırımlarının özel endüstri bölgesi kapsamına alınmasıdır.

2018’de alınan kararla, bu olanak ilk kez SOCAR’a tanındı. Peki özel endüstri bölgesi sıfatını taşımak, SOCAR’a ne gibi faydalar sağlıyor? Bu sayede bazı altyapı işleri Sanayi Bakanlığı sorumluluğuna devrediliyor, projesine göre kamulaştırma masrafları bakanlığa devredilebiliyor. Çeşitli başlıklardaki harçlardan muaf tutulurken en önemlisi ÇED onay süresi normalden daha hızlı işletiliyor. Bu sayılanlar özel endüstri bölgesi tanımının başlıca getirileri olmakla birlikte, başka faydaları da bulunuyor. 

SOCAR-AKP ilişkisinde, siyasi ve stratejik ilişkiler dışında Erdoğan’ın merkezinde durduğu akçeli ilişkilerin de olduğunu öne sürülüyor. Geçmişte birden fazla örnekte, bu ilişkinin de basına yansıdığını görmüştük. Bunlardan birisi, Erdoğan’ın eniştesi Ziya İlgen (meşhur, darbe girişimini haber veren) üzerinden kurulan ilişkidir.  Ziya Ülgen, çeşitli şirketler aracılığıyla 2013 yılına kadar SOCAR Gaz Ticaret’te pay sahibiydi. Bu durum sıkça Erdoğan’ın vekili olarak bu ilişkiyi yürüttüğü şeklinde yorumlandı. Diğeri ise, 2017 yılında, yine Ziya Ülgen ve Erdoğan’ın kardeşi Mustafa Erdoğan üzerinden gündeme gelen olaydı. Bu olayda, ikilinin MAN adası üstünden kurdukları BMZ Group adlı denizcilik firmasına ait tankerler SOCAR’a satılmıştı.

Tepeden kurulan bu ilişkilerin yanında, AKP-SOCAR ilişkisi yerel siyasetçilere ve şirket yöneticilerine uzanacak kadar doğallaşmış durumda. 2021 yılında, Cumhur İttifakı’nın İzmirli yöneticilerinin rutin ziyaretlerinin başında yerel SOCAR yönetiminin gelmesi buna verilecek örneklerden birisi olarak görülebilir. 

Fotoğrafta AKP İzmir İl Başkanı Kerem Ali Sürekli, Aliağa Belediye Başkanı MHP’li Serkan Acar ve SOCAR Rafineri ve Petrokimya İş Birimi Başkanı Anar Mammadov bir arada. 

Artan karlılık, arkasında ne var?

Pandeminin petrol endüstrisine tüm dünyada negatif etkileri oldu. Otobüs, uçak ve diğer araçların kullanımı azaldı, petrole olan ihtiyaç da azaldı. Bu durum diğer tüm petrol şirketleri gibi SOCAR’ı da etkiledi.

Öte yandan geçtiğimiz yıl, pandemi dönemindeki durgunluğun çok üstüne çıkacak şekilde, SOCAR’ın Türkiye operasyonlarının karlılığını arttırdığını söylemek gerekiyor. Karlılığın arttığı birimlerin başında da petrokimya ve rafineri alanları geliyor. Bunlar içerisinde Petkim’in 5 milyar TL üzerinde net kar açıklayarak, 57 yılın rekorunu kırdığı ifade ediliyor. 

Şirket bu durumun arkasında verimlilik artışını sağlamaya yönelik adımlar olduğunu ifade ediyor. Fabrikaların daha uzun süreler çalışabilmesini sağlayacak, arızaları engelleyecek yöntemlerin geliştirilmesi doğru olmakla beraber, bu durumun nedenlerinden birinin de fabrikaların tasarım değerlerinin çok üzerinde kapasitelerle çalıştırılması olduğunu belirtmeliyiz. Ciddi ön değerlendirmeler ve gerekli teknik hazırlıklar yapılmadan atılan bu adımlar kısa sürede karlılığa büyük etkiler yaparken, fabrikalarda çalışan emekçiler ve civarda yaşayan bölge halkının canını da tehlikeye atıyor. 

Şirketin daha önceki dönemlerden kalan kanaatkar yönetici kuşağından kurtulup, yerine risk iştahı yüksek, karlılık konusunda göz kara bir yönetici kuşağını getirmiş olması; şirketin önümüzdeki yıllarda bu tip yollara daha fazla başvuracağının da göstergesi olarak görülebilir. 

Ukrayna’daki savaş da onlara yaradı

Ukrayna’da 2022 Şubat’ından bu yana devam eden savaşın, SOCAR’ın karlılığına pozitif etkiler yaptığı uzmanlar tarafından belirtiliyor. Bunun temelinde de Rusya’nın artık dünyanın önemli bir kısmına satamadığı için düşürmek zorunda kaldığı ham petrol fiyatları geliyor. 

Ural ham petrolü, Rusya tarafından üretilen ham petrol markalarından bir tanesi. Savaştan önce Brent petrol fiyatına yakın seyreden Ural petrolü, savaşın başlaması ve Rusya’ya yönelik yaptırımlarla hızla düşmeye başladı. Nisan ayında aradaki fark 37 dolara kadar ulaşmıştı. Bu fiyatın Brent petrol varil fiyatının yaklaşık üçte birine denk geldiğini düşünürsek, çok önemli bir fark olduğunu belirtmeliyiz. 

Türkiye’nin herhangi bir yaptırıma gitmemesi nedeniyle, SOCAR da Rus Ural ham petrolünden artan hacimlerle işlemeye başladı. Rafineri satış fiyatlarında herhangi bir düşüş olmaması nedeniyle, bu fark şirketin hanesine büyük bir kar olarak yazılıyor. 

Hedef enerjide tekel olmak

Petrokimya, rafineri, gaz ve hampetrol taşımacılığı ve liman işletmeciliğindeki pozisyonu, SOCAR’ı Türkiye’de stratejik faaliyet yürüten şirketlerden birisi konumuna sokuyor. Şirket bu alandaki yatırımlarıyla yetinmek yerine, elini daha da güçlendirecek bir dizi enerji yatırımına daha hazırlanıyor. Son 10 yıllık gelişimi ve sermaye iktidarıyla girdiği özgün ilişkiler göz önünde bulundurulduğunda, şirketin Türkiye’de enerji alanında tekel pozisyonu hedefleyen bir yaklaşımla yoluna devam etmeye çalışacağı görülüyor.