Suç biraz da bizde

Suriye’ye karşı bir savaş olasılığı gündeme oturunca, yabancı basını yakından takip etmek farz oldu.

Geçen haftadan beri olabildiğinde her mecradan yabancı basını takip etmeye çalışıyorum.

Batı’nın büyük sermayeli basın kuruluşlarında, eskiden beri bir özellik vardır. Gerçekten önemli bilgileri, aslında sanıldığı kadar sansürlemezler.

İki yola başvururlar: Bir, bu bilgileri haberlerinin içine öyle ustaca koyarlar ki okuyan ya farkına varmaz, ya da bu bilginin öneminin ayırdına varamaz. Örneğin, 27 Ağustos’ta Foreign Policy’de çıkan “Casuslar, gizlice dinlenen telefon görüşmelerinin Suriye’nin sinir gazı kullandığını kanıtladığını söyledi” başlıklı haberde, aslında şimdiye kadar kimyasal kullanıldığı kanıtlamak için hep toprak, kan gibi maddi bulgulardan yararlanıldığının geçtiği cümlecik gibi.

İki, bu bilgileri, önemleri ortadan kaybolduktan sonra ve kendilerine zarar verecek kısımlarını ayıklayarak yazarlar. İstihbarat dilinde buna “limited hangout” deniyor, kısıtlı ifşa.

Sermaye medyasında böyle. İngilizce alternatif basın ise, engin bir derya. Ve sayısız kişi, kimyasal yalanını ortaya çıkarmak için uğraşıyor.

En ufak detaylar bile kaleme alınmış: Youtube videolarının yüklenme tarihindeki tutarsızlıklardan, bir seneden uzun zaman önce Libya’daki kimyasal silahların Suriyeli muhaliflere gönderildiğini hatırlatan haberlere kadar.

Ama kritik bir bilgi, hemen hiçbir yerde yok: Adana’da muhaliflerin elinde sarin gazı bulunduğu bilgisi.

Türkiye’den İngilizce enformasyon sağlanması işini Hürriyet ve Zaman’a terk edemeyiz. Hele ki böyle dönemlerde.