Hepsi o paltonun 
cebinden çıktı

Artık bu köşeyi yazmak, sıkıcı bir hal aldı…

Medyanın halini “tespit etmeye” ne mahal, zaten kendilerinin itiraf ettiği tapeler ortalıkta fır dönüyor.

Dün bir grup gazeteci, Bab-ı Ali yokuşlarında eylem yaptı. “Eski güzel günler” özlemi içindeler midir, sanmam, ama o eski günlerin, bugünden her bakımdan bin kat iyi olduğu tartışma götürmez herhalde.

Hayatın olağan akışına tamamen aykırı, “üstü çıplak deri eldivenli adamlar Kabataş Meydanı’nın ortasında beni dövdü, 3-4 kişi üzerime işedi, penislerini kafama sürttü” diye kahvehanede anlatsanız sinkaflı bir küfür ve gülüşmelerle karşılanacak hikayeyi hâlâ savunmaya çalışanlar kol geziyor etrafta…

Hangi birini yazayım?

Ben de gittim, “eh, bunu da pek kimse görmemiştir herhalde” diye, epey kıyıda köşede bir konu seçtim.

Joost Lagendjik, Zaman gazetesindeki köşesinde şöyle diyor: “Suriyelilerin çoğu eski tarz silahlı saldırı, bombalama ve işkencenin kurbanı olurken, Beşşar Esed rejiminin tekrar tekrar kimyasal silah ve varil bombası kullanmasına da tanıklık ettik.”

Bir zamanlar Avrupa Birlikçi propagandanın baştacı olan zata göre, Suriye devleti, bir defa da değil, “tekrar tekrar” kimyasal silah kullanmış, biz de “tanıklık etmişiz”! Yahu BM bile aksini söylüyor, nerde kanıt, nerde tanık!

Yani efendim…

Böyle olmayacak yalanlar bir tek bizim Türk medyasından çıkıyor sanmayın. Bu işin membaı Batı’dır.

Bu bizim Alo Fatih’ler var ya…

Hepsi Batı’nın paltosunun cebinden çıktı.