'Her durumda emekçiler düzenin sadece iktidarından değil muhalefetinden de kopmak durumundadır.'

Herhalde istemiyorlar…

Altılı masa herhalde iktidara yürümek istemiyor. Herhalde bir tür şeytan ilan ettikleri AKP’yi, namı diğer Saray rejimini yıkmak diye amaçları yok. Belki de hepimizle dalga geçiyorlar…

İsteksizliğin alternatifi; ellerinden bu kadarı geliyor olabilir. Bunu yabana atmayın, düzen siyaseti kendini görülmemiş bir kısırlığa mahkûm etmiş bulunuyor.

Önce bunu konuşalım. Kısaca… 

Siyasetin vazgeçilmez düzlemlerinden bir tanesi kitlelerin yönlendirilmesidir. Kapitalist ülkelerde kural olarak büyük çoğunluğunu emekçilerin ve yoksulların oluşturduğu kitleler siyasal karar mekanizmalarından ısrarla dışlanıyor olabilirler. Ama bu dışlama demokratik bir kisve altında yapılmalı, emekçilere bir sınıf olarak değilse bile biraz yurttaş gibi davranılmalıdır. Bugün bu çerçevenin içinde yalnızca “seçme hakkı” kaldı. Vatandaşların siyasete karışmasının kabul edilen biricik yolu seçim ve buna da kimse güvenmiyor. 

Hani; biz, yani düzenin devrimci eleştirisine dayananlar, güvenmeyiz. Seçimi bir sınıf egemenliğinin aracı sayarız. Deriz ki, oy davranışını sınıfsal mücadeleler ve baskılar belirler. Para, medya… Ama bunun altında belirli bir düzen hukuku ve adaleti işlemelidir. Mesela oylar gizli verilmeli, açık sayılmalı, çalınmamalı, fiziki tehditle iş görülmemelidir, vb vb. Türkiye’de bunlara güven yok ve vatandaşın elinde başka bir siyaset enstrümanı olsun istenmiyor. İktidar zaten istemiyor da; düzen muhalefeti de istemiyor…

Pardon, kitleler için bir enstrüman daha vardı: Ekranlar. Vatandaşı seyirci konumuna yerleştiren, uyuşturan, muhaliflik adına iktidarın ne kadar kötücül olduğunu anlatıp duran, ama kimseyi ekran karşısından kalkıp harekete geçmeye de çağırmayan bir mekanizma... 

Halksızlık siyaseti kısırlaştırıyor. Giderek burjuva siyasetçileri halkı görmez, görse de dikkate almaz oluyorlar. Birkaç istisnayla kırk yılı aşkın süredir Türkiye’de mücadele ve örgüt lanetlenmektedir ve bu durum dönüp burjuva siyasetini vurmuş, onu beceriksizliğe ve aptallaşmaya mahkûm etmiştir. 

Bunu kapatalım. Ama aykırı bir sonuç çıkarmadan da geçmeyelim: İktidarı ve muhalefetiyle düzenin zayıf noktası tam burada. Bunlar siyaseti “bizsiz” tasarlıyorlar. Hesapta olmayan karşılarına çıktığında ülke çok hızlı bir değişime girebilecektir.

Neyse biz başa, ilk olasılığa dönelim. “Herhalde istemiyorlar”…

Bir dönem AKP cephesinde kendi kalesine gol atma vakaları FETÖ tuzağı ile açıklanırdı. CHP’nin kalesine kim parmak sokuyor, bilmiyorum. Ama sormak istiyorum. 

Diyelim ki, halkın çok büyük çoğunluğunun otobüse verecek parası yok! Hadi, abartmayayım, belediyenin kent içi ulaşım sistemi zarar ediyor… Eee, ulaşımı kaldıracak mısınız? Kârlı değil diye seferleri durduracak mısınız? Yoksa param yok diyeni, örneklerinin görülebildiği gibi ama bu kez bir standart uygulama olarak araçtan ite kaka aşağı mı atacaksınız? 

Pardon; Saray rejimine karşı oy mu istiyordunuz!

Anlıyorum tabii, yoksullara el uzatmak ile belediyelerin şirketler halinde yapılandırılması birbiriyle çelişiyor. Şirket dediğin kâr edecek! İyi de, sıra kitlelere bırakılan biricik siyaset enstrümanına, oy vermeye geldiğinde, “ben daha fazla sadaka dağıttım” mı diyeceksiniz? Ne yazık ki, dincilerden daha iyi yapma şansınız zaten yok.

Daha önemlisi dinciler kendi tabanlarında “sadaka-ve-karşılığında-biat” kültürünü yerleştirebilirler. Modern siyaset kültürü adına hareket eden muhalefetse bunu yapamaz… İstediğiniz kadar laikliği ağzınıza almayın, AKP muhalefetine oy vermenin en kütlesel güdüsü laiklik ve modernlik olacak.

Masada ne yaptığınızı ne güzel anlatıyorsunuz öyle! Geçtiğimiz bir hafta on gün boyunca ittifak ve liste seçenekleri havada uçuştu durdu. İşin özü daha fazla milletvekili çıkarabilmek olarak ilan ediliyordu. Hem iktidar blokuna karşı muhalefetin sandalyeleri, hem de muhalefeti oluşturan her bir partinin payı. Güzel gündem. 

Paralı bir gündem tabii, ama bunun kitleleri heyecanlandıracağını gerçekten düşünüyor olamazsınız! Beslenmesi gerileyen, ortalama boyu düşen, evsizlik riski kapıya dayanan, artık geri kaçacak köyü de kalmayan bir toplum, milletvekili sayısının çöp olduğunu düşünür. Düşüncesinin ağızdan çıkan ucuna tumturaklı bir küfür ekleyerek!

Kimse aptal değil ve elektrik faturalarındaki patlamanın özelleştirmeden kaynaklı olduğunu herkes biliyor. Özelleştirme imzacısı bir tosunu etrafta gezdirince, AKP’den bunalan halkı arkanızda toplayacağınızı mı zannediyorsunuz? Yoksa bunu istemiyor musunuz?

Göçmenler konusunda muhalefet “geri göndermeci” ya; iyi de göçün bugünlere gelmesinden sorumlu eski bir dışişleri bakanı da altılı masada oturmuyor mu! Geri göndereceğiz dediğiniz nüfusu, buralara yayılmacı, devlet sınırlarını hiçe sayan, İslamcı politikalar getirmedi mi? Kimse aptal değil ve bu da biliniyor.

Söz buraya kadar gelmişken; Türkiye toplumunun Batıya, Amerika’ya, NATO’ya hayran olduğunu mu sanıyorsunuz? Öyle sanmasanız, AKP Rusya ile Ukrayna arasında yüzeysel bir tarafsızlık politikası güderken NATO’yu özgürlük gücü ilan etmezdiniz. Sabah akşam önünüze gelen anketler bile ülkeyi tanımak konusunda size yardım edemiyorsa, yapacak bir şey yok sanırım. 

Bu kadar aptallaşmış olabilir misiniz? Siz herhalde iktidarı istemiyor olmalısınız! 

Kimi uzmanlarınız Kılıçdaroğlu’nun elektrik farkındalığı saçmalığının büyük bir siyasal yaratıcılık olduğunu anlatıyor olabilirler. Gerek var mıydı gerçekten? Halk faturaları, etiketleri görmüyor da Kemal Bey mi gösterecek! Siyaset yol göstermektir. Gösterdiğiniz yol bir hafta karanlıkta oturmak ve memlekette bayağı kalabalıklar zaten karanlıkta; üstelik açlar. AKP’liler kimsenin elektriği kesilmiş birini örnek almayacağını biliyor ve yaşananlara gülüyorlardır.

Aynı parti başkanının Moda Sahnesi’ni ziyaretinden sonra ilçe ve büyükşehir belediyelerinin ne yaptığına hiç girmeyelim! Üç maymunu oynadılar…

“Düzen muhalefeti iktidarı istemiyor mu” sorusu dursun kenarda. Belki bir yerlerden icazet bekliyorlardır, belki yetenekleri bu kadardır, belki de en çok korktukları şey, halk kitlelerinin harekete geçmesine vesile olmaktır. 

Her durumda emekçiler düzenin sadece iktidarından değil muhalefetinden de kopmak durumundadır.