Netanyahu'nun İsrail yargısına müdahalesi: Protestolar ve olası sonuçları

İsrail'de haftalardır devam eden sokak eylemlerini ve nedenlerini gazeteci Hediye Levent ile konuştuk.

Özkan Öztaş

İsrail'de aşırı sağcı-siyonist koalisyon iktidarının yargı reformu girişimi İsrail'de sokak eylemlerine, grevlere ve protestolara sebep oldu. Başbakan Binyamin Netanyahu, dün gece Meclis tatili sonrasına kadar yargı düzenlemesini ertelediğini duyurdu. İktidarın yargıya müdahalesi olarak okunan ve aylardır devam eden sokak eylemlerine ve nedenlerine ilişkin gazeteci Hediye Levent ile konuştuk. 

İsrail'de son günlerde yaşanan sokak eylemlerini nasıl yorumluyorsunuz? Bardağı taşıran son damla neydi sizce?

Mevcut sokak eylemlerini tetikleyen sebep Netanyahu’nun aşırı sağcıların da yer aldığı hükümetinin yüksek yargıya müdahale girişimi oldu. Kısaca, yüksek yargının yasama üzerindeki denetleyici gücünü bloke etmeye çalışan hükümet yargıdaki atamalara da el atmak istedi. Göründüğü kadarıyla neredeyse 13 haftadır sokaklarda olan on binlerce insan bu girişimi yüksek yargıya müdahale ile aşırı sağcıların yetinmeyeceği ve kişisel hak ve özgürlüklere de açıkça müdahale edebileceği şeklinde yorumladı. 

Ancak genel olarak İsrail içindeki huzursuzluk ve küçüklü büyüklü gösteriler birkaç yıldır devam ediyor ki, Netanyahu hükümeti de yaklaşık 3,5 yıl içinde gerçekleşen 5. seçimlerin ardından geldi.

Netanyahu olmasın da kim olursa olsun motivasyonu ile kurulan ve 1 yıldan az görevde kalan koalisyon hükümeti bir ümit yaratmıştı. İsrail siyasi hareketleri içinde sağdan sola birkaç hareketin ve Arap partilerinin de katıldığı hükümetin beklenenleri verememesi halkın bir kısmının seçim sandığına gitmemesine de sebep oldu. Böylece aşırı sağcıların sandıktan zaferle çıktığı son seçimler gerçekleşti.

Gazeteci Hediye Levent

Peki Netanyahu'nun kurduğu sağcı ittifakın varlığı dayatılan yargı reformu dışında da kaygı yaratıyor mu?

Mevcut hükümet içinde Netanyahu’nun solda kaldığını bile söylemek abartılı olmaz. Aşırı sağcılar daha hükümet kurulmadan kadın hakları, sekülerlerin yaşam biçimi, sol hareketlerin manevra alanları gibi konularda sert açıklamalar yapmaya başlamışlardı. 

Kısacası aşırı sağcılar gönüllerinde İsrail’de günlük hayattan eğitime ve güvenlik birimlerine kadar her alanın dini kurallara göre düzenlendiği bir sistemin yattığını açıkça söylediler.  

Bu durum da ülkede aşırı sağcı olmayan herkesin tedirgin olmasına sebep oldu. 

'Netanyahu olmazsa mevcut koalisyon hükümeti dağılır'

Netanyahu'nun adının karıştığı yolsuzluklardan dolayı ceza alma ihtimali İsrail sağı için bir lider krizi yaratabilir düşüncesi var. İsrail'deki güncel sağcı-siyonist ittifak için Netanyahu bu kadar önemli mi? Ya da Netanyahu olmazsa bu ittifak dağılır mı sahiden?

Netanyahu’nun ceza alıp almayacağı kesin değil ancak her halükarda Netanyahu’nun liderliğini yaptığı Likud partisi en önemli hareket durumunda. Netanyahu’ya yönelik gerek yolsuzluk davalarından ve gerekse yüksek yargıyı blokeye yönelik son girişimlerden dolayı Likud içinde de tepkiler var ancak bu tepkiler parti liderliğinin değişmesi veya Netanyahu’yu zorlayacak bir aday çıkışı boyutuna ulaşmadı henüz.

Mevcut hükümette yer alan aşırı sağcı hareketler Likud’dan küçük ancak mevcut duruma göre Likud olmadan koalisyon hükümetinin ayakta kalması mümkün değil ve yine mevcut duruma göre Likud içinden de Netanyahu’yu koltuğundan kaldıracak bir hareket yok. 

Dolayısıyla Netanyahu olmazsa mevcut koalisyon hükümeti dağılır gibi görünüyor.

'Yüksek yargının denetleyici özelliği ortadan kalkarsa Netanyahu’dan çok daha sert ve aşırıcılık yanlısı hareketler Filistinlilerin durumunu çok daha ağırlaştırır'

Tüm bu yaşananlar (sokak eylemlerini kastediyorum) aynı zamanda Filistin sorununu nasıl etkiler?

Mevcut sokak eylemlerinin başarısı ya da başarısızlığı elbette Filistinlileri doğrudan etkiliyor. İsrail’in devlet olarak Filistinlilere yönelik sert ve güvenlikçi politikalar yürüttükleri açık. 

Ancak yüksek yargı az da olsa bu politikaları dengeleyici, çok sert girişimleri yumuşatıcı bir unsur.

Ayrıca yüksek yargının denetleyici özelliği ortadan kalkarsa Netanyahu’dan çok daha sert ve aşırıcılık yanlısı hareketler Filistinlilerin durumunu çok daha ağırlaştırır. Ki, yerleşim birimlerinin inşasından Filistinlilerin bireysel haklarına ya da güvenlikçi politikaların çerçevelerinin belirlenmesine kadar birçok girişim Filistin sorununu doğrudan etkiliyor. Ancak genel olarak Filistin sorununun çözümü veya çözümsüzlüğü İsrail devletinin çeşitli aygıtlarının ortak kararı ile mümkün. Bu noktada yüksek yargının gücünü koruması pek etki etmez.

'Netanyahu hükümetine ve aşırı sağcılara geri adım attırılması elbette Filistin meselesi konusunda olumlu bir hava yaratabilir'

Haftalardır sokaklarda olan göstericilerin en azından bir kısmının Filistin meselesinin çözümünü istediği, aşırı güvenlikçi politikalara karşı oldukları söylenebilir. Dolayısıyla gösterilerin nihai bir başarı elde etmesi, Netanyahu hükümetine ve aşırı sağcılara geri adım attırması elbette Filistin meselesi konusunda olumlu bir hava yaratabilir.

Ancak şunu da unutmamak gerekir ki, Filistin meselesinin bir tarafı İsrail ise diğer tarafı da Filistin. Filistinli gruplar arasındaki bölünmeler, karizmatik ve bütün taraflara nüfuz edebilen liderlerin veya hareketlerin çıkmaması, Filistinli siyasi ve askeri grupların yol haritalarının olmaması gibi sebepler bu meseleyi daha da çözümsüz hale getiriyor.

İsrail son zamanlarda Filistin'de 1000 kadar bina için yerleşim-yapılaşma ve inşaat kararı almıştı. Mevcut sağcı koalisyonun Filistin sorunu konusunda kalıcı yıkımlar yaratması mümkün mü?

Mevcut sağcı koalisyonun önünde dengeleyici unsurların olmaması halinde oldukça mümkün.

'Çok radikal bir gelişme olmadığı sürece İsrail’in de Arap ülkelerinin de anlaşmalarla ilgili kısmı ilişkilerinden ayrı tutacağını düşünüyorum'

Son olarak Trump döneminde başlayan İbrahim Anlaşması ile birçok Arap ülkesinin İsraille normalleşme adımları atmasına şahit olmuştuk. Bu bir ittifakın sizce bu normalleşme sürecini başarılıyla devam ettirmesi mümkün mü?

Anlaşmaya taraf olan Arap ülkeleri İsrail ile normalleşme süreçlerinin devam edeceğini duyurmuştu. Bu yönde adımlar atılıyor, İsrail ile çeşitli Arap ülkeleri arasında temaslar ve anlaşmalar yapılıyor. Netanyahu da göreve geldiğinde İbrahim Anlaşmaları’na dair sürecin aksamadan süreceği garantisini vermişti. 

Ayrıca bu anlaşmalar ABD’nin büyük desteği ile gerçekleşti, ABD’yi bir çeşit gölge garantör olarak görmek mümkün. ABD’nin Netanyahu’yu aşırı sağcılar konusunda sürekli uyardığı ve İbrahim Anlaşmaları’na gölge düşürülmemesi konusunda sık sık uyardığı biliniyor.

Açıkçası çok çok radikal bir gelişme olmadığı sürece İsrail’in de Arap ülkelerinin de anlaşmalarla ilgili kısmı ilişkilerinden ayrı tutacağını düşünüyorum.