Tam Güne Karşı Tam Kamu

Sağlıkta yıllardır uygulanmaya çalışılan Dönüşüm yapısal bir müdahaledir. Türkiye sağlık ortamı finansman, hizmet üretimi, organizasyon, kısaca bütün bileşenleriyle ve bu bileşenlerin birbirleriyle ilişkileri bakımından yeniden düzenleniyor.

Bu müdahale piyasacı, ancak daha da önemlisi ve ötesinde tekelleştirici karakterdedir.

Bugün bütün dünyada sağlık sistemlerinde büyük paralar dönüyor. İlaç ve teknoloji tekellerinin, özel hastanelerin, hastane zincirlerinin bu parada gözü var. Öte yandan tıbbi teknolojinin gelişimi ve bununla ilişkili olarak değişmeyen sermayenin (yani üretim araçları kitlesinin) büyümesi de kendi başına tekelleşmeyi zorunlu kılan bir faktör olarak devreye giriyor. İçinde tomografi, MR, vb cihazlarının bulunması sıradanlaşmış sağlık kurumlarını açıp, işletebilmek küçük sermayenin gücünü aşmıştır.

* * *

Sağlık ortamında tekelleşmeyi yaratmak açısından en önemli müdahale finansman sisteminin tekelleştirilmesidir. Sağlık hizmeti üreten kurumların davranışları artık finansör yapının politikaları üzerinden şekillendirilmektedir. Finansör yapılar ise tekelci devlet yapılarının elindedir.

Türkiye'de bu işi Genel Sağlık Sigortası (GSS) ile kurdukları Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ile gerçekleştiriyorlar.

GSS Yasası'nın bu bakımdan en kritik unsuru özel hekim muayenehanelerinin SGK'nın sözleşme kapsamı dışında bırakılmış olmasıydı. Şimdi yeni bir düzenlemeyle özel polikliniklerin de sözleşme sistemi dışına çıkarılması düşünülmektedir.

Bunun anlamı sağlık ortamında küçük özel işletmelerin kısa süre içinde kapanacak olmasıdır.

* * *

Tam Gün Yasası'nın esas olarak karşılık geldiği nokta da yine burasıdır. Yasayla hekimlerin önüne tam süre kamuda ya da özelde çalışma seçeneğinin konulması, SGK'nın muayenehaneler ve özel polikliniklerle anlaşma yapmayacağı ve özel hastane sektörünün emebileceği hekim sayısının sınırlılığı dikkate alındığında, büyük sağlık sermayesinin özel olarak desteklenmesi anlamına gelmektedir.

Öte yandan, tam gün, hekimlerin "kendi hesabına çalışan" olarak kodlanabilecek küçük burjuva sınıfsal ayrıcalık ve olanaklarının da ellerinden alınması demektir. Esas bu andan itibaren, en azından şimdiki sınıfsal konuma göre, proleterleşme sürecine girileceğini beklemek gerekir. Üstelik Bakanlık hem birinci basamakta hem de hastanelerde hızla norm kadro uygulamasına yönelmektedir. Bu veriler birleştirildiğinde proleterleşme sürecinin işsiz hekimlik statüsüne ulaşacağı kesindir. Sözleşmeli hekim istihdamı ve performansa göre ödeme sistemi ise hekimlerin hem kamuda hem de özel sektörde önemli hak kayıplarına uğramalarına neden olacak, çalışma süreleri uzarken, reel ücretler düşecektir.

* * *

Bakanlık büyük sağlık sermayesinin yararına ve küçük burjuva konumun aleyhine olan bu müdahaleyi gerçekleştirirken halkı ikna etmekte hiç de zorluk çekmiyor. Bunun nedeni hekimlerin ayrıcalıklı sınıfsal konumlarını yıllardır fazlasıyla ve kendi çıkarlarına istismar etmiş olmalarıdır.

* * *

Buna karşılık uzmanlık derneklerinin hemen tamamı ve tabip odalarının bir kısmı yasaya hekimlerin ayrıcalıklı konumlarını sahiplenerek karşı çıkıyorlar. Bu tam anlamıyla lonca türü bir örgütsel duruştur.

Bu anlayışın halkı ikna ve halkın sorunlarıyla temas etme yeteneği hiç yoktur.

Öne çıkarılması gereken nokta toplumsal ayrıcalıkları değil sağlık hakkını savunmak olmalıdır. Küçük burjuva konumun korunmasını talep etmek, tarihin çarklarını geri çevirmeye çalışmaya da benzetilebilir. Yukarıda da andığımız gibi, günümüzde bu üretim biçiminin zemini kalmamıştır ve hem büyük sermayenin sınıfsal çıkarlarının hem de sağlıktaki üretim araçlarının gerektirdiği sermaye birikim düzeyinin büyüklüğünün gereği olarak, dönem büyük mülkiyet dönemidir.

Üstelik büyük mülkiyet ilişkileri içinde sağlık emekçilerinin özlük haklarını, çalışma koşullarını standardize edebilmek, iş risklerine yönelik önlemler alabilmek, küçük ve dağınık mülkiyet yapısına göre çok daha fazla derecede olanaklıdır.

Büyük mülkiyet rejimi tekellerin çıkarına da halkın ve sağlık emekçilerinin sağlık hakkı yararına da oluşturulabilir. Mücadele örgütleri açısından kritik nokta bu ikisinden hangisinin tercih edileceğidir. Ortada durup muayenehanelerin kapanmamasını talep etmek trajikomik bir tercih olur.