Laik, ayağa kalk!

Tekellere ve tarikatlara dayalı islâmofaşist AKP diktatörlüğü, sizi tutuklamak için herhangi bir hukuki gerekçeye ihtiyaç duymaz.

Gözaltına alınmanız ya da tutuklanmanız için bir suç işlemeniz gerekmiyor artık… (Bkz: Laikliği savundukları için önceki gün tutuklanan yurttaşlar.)

Elinizi kolunuzu sallayarak gezmeniz de masum olduğunuzu göstermiyor… (Bkz: Adalet Bakanı’nın CHP’li Sezgin Tanrıkulu’nun soru önergesine verdiği yanıta göre 2011’den beri IŞİD’ten gözaltına alınan 7 bin kişiden sadece 7’si hüküm giydi.)

Tablo ortada…

Tutuklanmak için bir suça ihtiyacınız yok: Diktatörlük, sizin için en uygun suçu bulur ve yaftayı yapıştırır.

Muhalif olmanız, AKP’yi eleştirmeniz, “Erdoğan’a çay vermem” demeniz, laikliği savunmanız, hayatın her ânının ve alanının dinsel referanslarla dizayn edilmesine itiraz etmeniz, ilerici değerlerden yana tavır koymanız, tarikatların, cemaatlerin, imam hatiplerin kapatılmasını istemeniz… Bunların her biri artık birer suçtur bu ucube düzende…

Neye göre? Hukuka, hukukun temel ve evrensel ilkelerine göre değil elbette… AKP diktatoryasının gayri meşru, hukuk dışı, keyfi ve islâmofaşist anlayışına göre...

Gericiliğe Karşı Aydınlanma Hareketi, 2016’nın Şubat ayında yola çıkarken “Türkiye'nin bir İslam Devleti olarak ilan edilmesine ramak kalmıştır. Parlamentoda laikliği savunan tek bir parti bulunmamaktadır. Tehlike büyük, görev acildir. Gericiliğe Karşı Aydınlanma Hareketi bu göreve taliptir” demişti.

Bu tespitten iki ay sonra, TBMM Başkanlığı koltuğunda oturan İsmail Kahraman “Yeni anayasada laiklik olmamalı, yeni anayasa dindar bir anayasa olmalı” diyerek gerçek bir suç işledi. Kahraman bu sözleriyle, yeni anayasanın bir şeriat anayasası olması gerektiğini söylüyordu aslında. İsmail Kahraman’ın sözünü ettiği “dindar anayasa” kavramı, Anayasa Hukuku literatüründe olmayan bir kavram. Kahraman “dindar anayasa” derken, aslında kastettiği, şeriatın anayasa haline getirildiği bir islamcı dikta rejimiydi. Kahraman’ın kılına zarar gelmedi.

Aynı akşam İsmail Kahraman’ı protesto için sokağa çıkanlara polis biber gazı, cop ve tazyikli suyla saldırdı, kimi yurttaşlar gözaltına alındı. Bir arkadaşımın beli kırıldı.

Aradan bir yaz, bir güz geçti.

Halkevleri üyeleri bazı mekânlarda şu metni okudu: "Bundan sonra mahallelerimizde IŞİD'çilere, cihatçı çetecilere geçit vermeyeceğiz. Gericiliğin karşısında yükseltilmesi gereken bir bayrak vardır. Bu bayrağın adı da laiklik bayrağıdır. Bugün laiklik demek, özgürlük demektir, kardeşlik demektir, insanca bir yaşam mücadelesi demektir. Bizler herkesi bu mücadelenin birer neferi olmaya çağırıyoruz. Gericilerden, faşistlerden, başkanlık sevdalılarından hesap sormaya çağırıyoruz."

Hepsi bu...

Ve bu metin “suç” sayıldı, okuyanlar tutuklandı! Hem de “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek” iddiasıyla…

Eğer bu açıklama, tutuklama nedeni olabiliyorsa, o ülkede şeriat devleti fiilen ilan edilmiş demektir zaten.

Dedik ya: Tutuklanmanız ve yaftalanmanız için gerçek bir suç işlemeniz gerekmiyor. Örneğin laikliği savunmanız yeter!

AKP diktatoryasında en büyük suçlardan biri laikliği savunmak.

Erdoğan rejiminde laiklik savunusu, resmi olarak değilse de fiili olarak “katalog suçlar” kapsamına alınmıştır! Artık laikliği savunanlar, laiklik için mücadele edenler, aydınlanmacı değerleri yükseltmek isteyenler, AKP ve Erdoğan rejimi nezdinde toptan, mutlak ve kategorik olarak suçludur!

Çünkü...

Zorbalıkla, despotlukla, sömürüyle mücadele etmenin olmazsa olmaz koşuludur laiklik mücadelesi. Laikliği içselleştirememiş bünye, zorbalıkla da mücadele edemez, sömürüyle de… Bize düşen, bu mücadelenin sınıfsal mücadeleden ayrılamayacağı bilinciyle laiklik mücadelesi vermek. Laikliğin, insan aklını ve yaratıcılığını her türlü vesayetten kurtarma hamlesi olduğunu bilerek. Laikliğin, insan aklının ve yaratıcılığının yegâne güvencesi olduğunu görerek.

***

Polis, gözaltı, mahkeme, tutuklama, birer korkutma ve yıldırma mekanizmasıdır despotik rejimde. Ben değil, 328 yıl önce doğan Montesquieu söylüyor.

Bakalım başka neler diyor “Kanunların Ruhu Üzerine” adlı kitabında Montesquieu…

“Nasıl ki bir cumhuriyete fazilet gerekiyorsa, istibdat hükümetine de korku gerekir; fazilete lüzum yoktur orada; onur ise tehlikeli bir şey olur.”

“İstibdat devletlerinde, hükümetin niteliği aşırı bir boyun eğmeyi gerektirir; hükümdarın iradesi bir kere belli oldu mu, bir bilye başka bir bilyeye doğru fırlatıldığı zaman nasıl bir etki yaparsa öylesine yanılmaz bir etki elde etmeli. Ilımlılık, değişiklik, anlaşma, süre, eşdeğerlik, uzlaşma, itiraz diye bir şey yoktur orada; teklif edilecek eşit ya da daha iyi bir şey olamaz; kişi, buyuran başka bir kişiye boyun eğen varlıktır. Kişinin nasibi orada, hayvanın nasibi gibi içgüdü, boyun eğme ve cezadır.”

“İstibdat hükümetinin ilkesi korkudur. Şu halde, korkak, bilgisiz, boynu bükük insanlar için fazla kanuna lüzum yoktur. Her şey orada iki üç fikir üzerine dayanmalı ve olup bitmeli. Şu halde yeni yeni fikirlere de lüzum yok demektir. Bir hayvanı eğitmeye kalktınız mı, eğiten insanı, eğitim şeklini ve tarzını değiştirmeye gerek görmezsiniz. İki üç defa kafasına vurursunuz, olur biter.”

“Despotik devletlerde dinin, başka herhangi bir devlette olduğundan çok daha fazla etkisi vardır; korkuya eklenen başka bir korkudur o. Müslüman devletlerinde halk, hükümdarına karşı duyduğu olağanüstü saygının çoğunu dinden alır.”

“Eziyet etmekten çekinmezler; çünkü yalnız çalabildikleri ya da gizleyebildikleri altın ya da paranın sahibi olabileceklerini sanırlar.”

***

Eskiden yeni yıla girerken iyilik, sağlık, mutluluk, huzur mesajları gelirdi. Bu yıl gelen mesajlar arasında “hukuk güvenliği içinde bir yıl geçirmem” de dileniyordu.

Haklı bir dilek… Çünkü AKP rejimi, ülkemizi dünyanın en güvenliksiz yeri haline getirdi. Yalnızca can güvenliği değil, artık hukuk güvenliği de yok.

Her an ölebilir, bir bombayla can verebilir; her an gözaltına alınabilir, tutuklanabilirsiniz.

Yakın bir gelecekte AKP rejiminin mahkemelerinde “Suçlu, ayağa kalk” yerine “Laik, ayağa kalk” sözünü işitmek istemiyorsanız eğer…

Laik, ayağa kalk!

[email protected]

twitter.com/_ahmetcinar_