Bir sel hikayesi miydi İstanbul’da yaşanan, bir rant hikayesi mi; birbirine karıştı.
Yüzlerce yılda milyonlarca ton yağmur yağan İstanbul’da, noldu da birkaç saatlik yağmur kentin altını üstüne getirdi? Bu cehennemin yollarını kimler döşedi?
Oklar, ilhamını betondan alan ve inşaata tapan rant iktidarını, AKP’yi gösteriyor!
Hatırlarsınız, eskiden gazete ve dergilerde “İstanbul’da yağmur yağarken keyifle yapılacak şeyler” listelenirdi. Bu “şey”ler vapur keyfinden tutun da yağmurda romantik yürüyüşlere, Kız Kulesi seyrinden boğaz gezintisine kadar onlarca seçenekle çeşitlendirilirdi.
Çünkü yağmur yağar, sular toprağa karışır, tahliye kanallarından boğaza ulaşır, her yan mis gibi toprak kokardı. Yağmur dinince bir de gökkuşağı. Bir sevinçti yağmurlar, bir mutluluk. Tabii bunlar eskidendi.
“KENT” DENİLDİĞİNDE AKLINA “RANT” GELENLERİN İKTİDARI!
Ya şimdi?
18 ve 28 Temmuz günlerinde memleketin gündemi İstanbul’a yağan yağmur değil, yağmurun yol açtığı seldi. Adeta bir “kara salı” yaşadı İstanbul. Çünkü “bir sengine yekpare acem mülkü fedadır” denilen “aziz İstanbul” betona ve inşaata tapan, “kent” denildiğinde aklına “rant” gelen bir iktidarın elinde kent olmaktan çıkmış, bir cehenneme çevrilmişti. Yüzme bilmeyenler sokağa çıkamadı, felakete sokakta yakalananlar boğulmaktan zor kurtuldu.
PATRONLAR YOLUNU BULDUKÇA, SULAR YOLUNU BULAMAZ HALE GELDİ
“Kentsel dönüşüm” adı altındaki rantsal dönüşüm, kentin yandaş müteahhitlere tımar edilmesiyle sonuçlanmış; denetimsizlik, plansızlık, hukuksuzluk, kuralsızlık adeta “kural” haline getirilmişti. İstanbul’un rant, gökdelen, AVM, rezidans, duble yol, köprü odaklı dönüşümü sonucu, kentte bir avuç toprak kalmamış, şehir bir avuç yeşile, bir pencerelik gökyüzüne hasret kalmıştı. İstanbul AKP eliyle “asfalt-kent”, “beton-kent”, “bina-kent” haline getirilmişti.
Sonuç ortada: Yandaş patronlar yolunu bulurken, gökyüzünden inen yağmur suları yolunu bulamayıp sele ve felakete dönüşmüştü.
“İSTANBUL TÜM KIRMIZI ÇİZGİLERİ AŞTI”
İstanbul’da yaşanan felaketi sıcağı sıcağına soL’a değerlendiren İTÜ İnşaat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Haluk Gerçek şunları söylüyordu:
“Yağmur suları asfalt üzerinde akarak sel oluşturuyor. Tüm yapılanlar bu tür manzaraların ortaya çıkmasına neden oluyor. Kent planlaması açısından bu yapılaşmanın durması gerek. İstanbul'daki yapılaşma tüm kırmızı çizgileri aşmış durumda. Özellikle İstanbul'un korunması gereken alanı olarak kabul edilen kuzey bölgesinde ciddi bir yapılaşma var ve bunun durması gerek.”
BİLİMSEL GERÇEK: KENTİ BETONLA SIVARSAN SEL OLUR!
“İklim değişikliği hepimizin meselesi” sloganıyla faaliyetlerini sürdüren 350 Ankara adlı aktivizm imecesi, İstanbul’da yaşanan felaketi şu grafikle gayet net, anlaşılır ve bilimsel bir biçimde açıklıyordu:
NE KADAR BETON, O KADAR FELAKET
Aynı oluşum, dökülen beton ile yaşanan sel felaketi arasındaki doğru orantıyı şu tabloyla açıklıyordu:
FELAKETLERDEN KURTULMAK İÇİN AKP’DEN KURTULMAK ŞART
İstanbul’da yaşanan bir günlük sel felaketi bile, düşünen ve sorgulayan insanları aynı noktaya sevk etti: AKP’den, aynı anlama gelmek üzere kapitalizmden ve gericilikten kurtulmadan kurtuluş yok. Patronlar düzeninden kurtulmadan kurtuluş yok.
(Bu yazı haftalık siyasi dergi Boyun Eğme'nin 84. sayısında yayınlanmıştır.)
twitter.com/_ahmetcinar_