İzmir'in HAYIR'ı...

Ne diyorduk?

16 Nisan’da sadece padişah bozuntusuna, saltanat özentisine, hilafet özlemlisine değil; patronların yağmasına, yobazların kuşatmasına da HAYIR dersek, gerçekten HAYIR demiş oluruz.

AKP’nin ve patronların uzun süredir bir hayali var: İzmir’i kendilerine “kâr” etmek, “rant” eylemek… Bu hedeflerini gizlemiyorlar da: “İzmir’i İstanbullaştıracağız” diyorlar, “İzmir’in Manhattan’ı Bayraklı olacak” diyorlar, İstanbul burjuvazisine "Haydi izmir'e" diyorlar, Karaburun’u, Çeşme’yi RES tarlası, kenti bir beton çölü haline getiriyorlar, İzmir’in kimliğini ve karakterini silip yerine geçmişsiz, geleceksiz, sınırsız, şekilsiz, çerçevesiz bir ucube inşa ediyorlar… İzmirliler ve İzmir’de yaşayanlar elbette buna da “HAYIR” diyecek.

Hafta geçmiyor ki, İzmir’de birkaç kamu arazisi ya da kamuya ait bir kupon arsa herhangi bir sermaye grubuna peşkeş çekilmesin… Hem de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı eliyle imarı değiştirilmiş halde: Kılçıksız balık, dikensiz gül imar revizyonları…

Bir yer mi satılacak? Hemen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı devreye giriyor, imar değişikilikleri anında yapılıyor: Toplu iş yeri ve konut alanı, turizm alanı, ticaret alanı, akaryakıt istasyonu alanı… Sonra gelsin adrese teslim satışlar…

Bir yere AVM, RES, tower mı dikilecek; taş ocağı, maden ocağı, balık çiftliği mi açılacak? Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yine devrede. Plan, proje, imar, ÇED… Tertemiz! Arada bir mahkemeler iptal ediyor ya, dinleyen kim? Yargı kararı artık bu ülkede davulcu yellenmesi… İptal edilen ÇED’in yerine itinayla yenisi veriliyor… Sonra gelsin paralar, kârlar, rantlar…

Eskiden hukuk yoktu, artık kanun da yok! Bu keyfiliğe, bu denetimsizliğe, bu yağmaya, bu talana da “HAYIR” demeyeceksek, ne işe yarar o hayır?

(Nazlı Kılıç - "Kalabalıkla Gelen" - Kente Karşı İşlenen Suçlar Fotoğraf Yarışması 2015)

BİR "SATIŞ" HİKAYESİ

Bu vesileyle size İzmir’den bir “satış” hikayesi anlatayım.

Kentin göbeğine Folkart adlı iki hançeri saplayan Sancak’tan söz açmak gerekecek… Hani şu “Tayyip Bey’e aşığım” diyen Ethem Bey’in -AKP diktası boyunca kârına kâr, rantına rant, zenginliğine zenginlik katan- sülalesi… İzmir’de hangi taşı kaldırsan altından bu aile çıkıyor.

Her daim çiçekler açan İzmir’in dağlarına, utanmasalar Sancak, Çalık, Doğuş yazacaklar!

İşte bu sülale geçtiğimiz günlerde bir iş daha kotardı, onu anlatacağım…

İzmir’in orta yeri Alsancak, bilenler bilir. Alsancak’ın göbeği de TRT binası… Yıllarca TRT’nin en büyük stüdyoları olarak kullanılan binalar, Mehmetçik Orduevi yapılsın diye askeriyeye aktarılmıştı. O proje gerçekleşmedi, TRT arsası Milli Emlak’a geçti. İzmir’in kritik noktasında çok değerli bir arsa… Tüm değerli arsalar gibi burası da satışa çıkarıldı AKP tarafından… İhaleye çıkıldı.

Açık artırma yapıldı. Kenan Kalı-Murat Akdemir-Sabri Memur’un oluşturduğu konsorsiyum, 56 milyon 100 bin TL teklif verdi. Arsayı isteyen diğer firma Folkart (Sancak) ilk turda çekildi.

Sonra bir şeyler oldu: Yeterli rekabet koşulları oluşmadığı gerekçesiyle o ihale iptal edildi, yenisi açıldı.

Folkart (Sancak) bu kez hazırlıklıydı. Karşısındaki rakibini daha rahat eleyebilmek için ihaleye hem Folkart olarak kendisi katıldı, hem de kendilerine ait Saya Grup’un alt şirketi Volt Elektrik Motorları şirketini sahaya sürdü. İhale gerçekleşti: İptal edilen önceki ihalede 56 milyon 100 bin TL teklif veren konsorsiyum ile Folkart’ın sahaya sürdüğü Volt Elektrik Motorları yarıştı. Rekabet kızıştı. Volt şirketi adına Murat Başer 92 milyon TL’ye arsayı kaptı. Böylece Sancak ailesi, ilk ihalede kaybettiği TRT arsasını, ikinci ihalede sahaya sürdüğü yan firması Volt aracılığıyla almış oldu!

Sonra bir garip iş daha döndü: Fiyatı 92 milyona kadar çıkaran Volt firması (Saya/Sancak), yasal yükümlülüğü olan teminatı yatırmadı. Yatırmayınca ihale ikinci en yüksek teklifi veren konsorsiyuma kaldı. Yani iptal edilen ilk ihaleyi kazanan konsorsiyum, ikinci kez kazanmış oldu. Gitti halkın arsası bir grup komisyoncuya!

Karanlık bir hesap belli ki: Yoksa 92 milyona kadar fiyatı yükselten Sancak sülalesinin Volt firması, neden bile isteye yaksın ki kazandığı ihaleyi… Henüz burası bir muamma ama vardır patronların bir hesabı… Kimi duyumlar var: Aile kavgası diyorlar… Ethem Sancak ile Mesut Sancak arasında bir huzursuzluk olduğu, Erdoğan’ın, kendisine ilan-ı aşk eden Ethem’den yana tavır aldığı, Folkart’a (Mesut’a) ise “İzmir’den çekil” işareti verdiği yönünde… Bu bir iddia… Dedik ya, karanlık ve kirli bir dünya… Hepsi olabilir… Bir sermaye grubu yeterince ihya edildikten sonra, ihya edilme sıra yeni sermaye gruplarına gelebilir… İzmir bu: Tüm patronlara yetecek rant ve kâr vardır nasıl olsa!

Görüldüğü üzere İzmir bir talanın, yağmanın hedefinde… Komisyoncuların elinde kaldı 8 bin yıllık kadim şehir... Halka ait kamu alanları patronlara devredildi. Kamusal arsaların, arazilerin üstünde binlerce işçinin kanı ve teriyle AVM’ler, rezidanslar, towerlar, RES’ler yükseldi, yükselmeye devam ediyor. Kamu varlıklarını iç etmekle kalmıyorlar, tekeller ve tarikatların ördüğü ağlarla kamusal hayatı ve kamusal insanı da yok ediyorlar.

İşte 16 Nisan’da bu tabloya da HAYIR diyecek İzmir.

Sadece padişah bozuntusuna HAYIR demek yetmez; yandaşına, yancısına, hınk deyicisine, çanak yalayıcısına, kemik bekleyenine, el etek öpücüsüne, ön ilikleyicisine, payanda olanına, kolonuna, kirişine hepsine birden örgütlü, bilinçli, öfkeli bir biçimde HAYIR demedikçe o HAYIR’dan hayır gelmez.

Soru tek, seçenek de tek…

Soru şu: Patronun yağmasına, yobazın kuşatmasına evet mi hayır mı?

Yanıt tek: HAYIR!

twitter.com/_ahmetcinar_