'NATO bir adım geri atabilir, göreceğiz. Ama asla doğuya doğru NATO’yu genişletme fikrinden vazgeçmeyeceklerini her iki taraf da biliyor olacak.'

Rusya NATO’dan garanti alabilecek mi?

Suat Derviş 1937’de İstanbul’dan Odessa vapuruna bindi. Sovyet vapuru ile Karadeniz’i aştılar, Odessa’da bir gece kaldıktan sonra Moskova treninde kompartmanına yerleşti. Tıpkı aynı yolculuğu yapan 1930’lu yıllardaki Türkiye’den heyetler, 1960 sonrası Sovyetler Birliği’ni ziyaret eden Yaşar Kemal, Melih Cevdet Anday ve birçok sanatçı gibi. Hepsi sosyalizmin yayıldığı toprakların uçsuz bucaksızlığına şaşırarak ilerlediler yataklı vagonlarında.

Artık bu kıskandırıcı yolculuğu yapmak mümkün değil!

Belki zorlansa bir vapur bulunabilir Odessa’ya giden, ama Sovyetler Birliği yok ortada. O dönemde Rusya ve Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri bir bütünleşme içindeydi. Milliyetçilik sapkın bir burjuva ideolojisi olarak mahkûm edilmişti. Sanayi, tarım, ulaşım, bilim üretimi ortak bir merkezi planlamaya bağlıydılar. Nehirler burjuva mülkiyetinin dar bakışından uzak sınırlar boyunca sundukları olanaklarla coğrafyaları birleştiriyordu.

Şimdi şu hale bakın!

Tüm emekçilere ait olan mülk yağmalanmış, tekrar sömürücü sınıflar ortaya çıkmış, milliyetçilik utanılacak bir ideoloji olmaktan çıkıp genç nesillerin beynine işlemiş.

Artık emperyalist rekabetin fay hatlarından başlıcasını Ukrayna ve Rusya sınırı oluşturuyor.

Ukrayna çıkardığı yeni bir yasayla Dinyester, Dinyeper ve Dunabe nehirlerini Rus gemilerine yasakladı. İki ülkenin komşuluğun getirdiği doğal bütünleşmesi suni bir şekilde kırıldı. İki ülke arasındaki ticaret hacmi ise yok oluşa doğru gidiyor.

Bu ekonomik bütünlüğün kırılmasının Rusya üzerinde de etkisi olmalı ama Ukrayna halkı ağır bir ekonomik krizin ürünü olan yoksullukla boğuşuyor.

Öte yandan Ukrayna Batı emperyalizminin kullanışlı bir aracı durumunda. Kentlerinde Neo-Nazilerin gövde gösterileri yapılırken Batı’nın silah ve askeri uzmanları Ukrayna’ya yığılıyor.

AB Dış İlişkiler sorumlusu Borrell’in geçen hafta Donbass’ta cepheyi ziyaret etmesine ne diyorsunuz? Bir ülkenin siyasileri cepheye gidebilirler tabi, ama başka bir siyasi oluşumun dış işleri sorumlusunun cepheye doluşmuş Ukrayna ordusunu ziyareti ne kadar kötü niyetli bir kışkırtıcılık.

Hep bir ağızdan Rusya’ya “Eğer Ukrayna’ya saldırırsan büyük bir bedel ödeyeceksin” diye bağırıyorlar. İlk kısmının yalan olduğunu bildikleri için kafalarında “büyük bir bedel ödeyeceksin” büyüyor, “Ah keşke bir hata yapsalar ve Ukrayna’ya saldırsalar”a dönüşüyor.

Bu koşullarda Rusya NATO’ya bir ültimatom verdi. NATO’nun daha fazla doğuya doğru genişlemeyeceğine veya Ukrayna’ya balistik füzelerin yerleştirilmeyeceğine ilişkin garanti istedi. Aksini savaş nedeni sayacağını bildirdi. İşler ciddiye bindi neresinden bakarsanız.

Askeri uzman olmaya gerek yok, aşağıdaki haritaya bakılırsa neden Rusya’nın kırmızı çizgi çektiği anlaşılıyor:  

Ukrayna ve Rusya’nın bir kısmının görüldüğü haritada Ukrayna sınırının Moskova ve Volgograd'a (Stalingrad) ne kadar yakın olduğu fark ediliyor. Balistik füzelerin Ukrayna’dan atılması durumunda hedeflere dakikalar içinde ulaşacağı ve Rusya’yı yumuşak karnından vuracağı bildiriliyor.

Okuyucu haritaya baktığı zaman Rusya’nın NATO’dan istediği garantiyi daha iyi anlayacaktır. Ukrayna sınırından Moskova’ya 800 km, bir sanayi bölgesi olan Volgograd’a 400 km kadar bir mesafe var. Eğer Ukrayna’ya Batı emperyalizmine ait balistik füze yerleştirilirse bunun 7-8 dakikada, eğer füzeler hipersonik ise 5 dakikadan az bir zamanda hedeflere ulaşacağı öngörülüyor. Anladığımız kadarı ile bu önlem alınması çok zor bir süre ve bu nedenle füzelerin yerleştirilmesi veya Ukrayna’nın NATO’ya girmesi baştan savaş nedeni olarak görülüyor.

Volgograd okuyucu için özellikle seçildi, Hruşçev tarafından işçi sınıfı tarihi kirletilmeden önce Stalingrad olarak anılan bu Sovyet sanayi kenti Nazi Ordusunun kuşatmasına 150 günden fazla dayanmış ve Alman faşistlerinin 6. Ordusu burada yok edilmişti.

Ayrıntıya gerek yok, Rusya’nın istediği garanti koşulları Rusya ve NATO arasında 9 Ocak’ta başlayıp 13 Ocak’a kadar çeşitli kent ve kurumlarda müzakere edilecek.

NATO burada bir adım geri atabilir, göreceğiz. Ama asla doğuya doğru NATO’yu genişletme fikrinden vazgeçmeyeceklerini her iki taraf da biliyor olacak. Hemen bütün eski sosyalist devletler bu karşı-devrimci ve emekçi sınıfların düşmanı örgüte katıldılar. 1999’da Macaristan, Çekya ve Polonya ile başlayan süreç, 2004’te Bulgaristan, Romanya, Letonya, Litvanya, Slovakya, Slovenya, 2009’da Arnavutluk, Hırvatistan, 2017’de Karadağ ve 2020’de Kuzey Makedonya’nın katılması ile devam etti. Şimdi sırada Ukrayna ve Gürcistan bulunuyor.

Tabi ki Batı emperyalizmine bağlı tekeller Orta ve Doğu Avrupa’ya hâkim olmak istiyorlar. Bu kuşkusuz, ama daha önce yazdığımız Rusya’yı Avrupa ve Karadeniz’de oyalayıp Çin’i Pasifik’te yalnız bırakma taktiğini unutmayalım.

Bir gün İstanbul’dan Odessa’ya, oradan lokomotifi kızıl yıldızlı bir trenle sosyalizmin uçsuz bucaksız coğrafyasında yolculuk etme umuduyla…