Türkmenistanlı ve Kırgızistanlı iki göçmenin hikayesi: 'Hayvan yerine konulmuyorduk...'

Göçmenlerin göç idaresi binalarında kaldığı koşullar ve yaşadıkları zorluklara örneklerden biri de Türkmenistanlı A'nın yaşadıkları.

soL - Çanakkale

Çanakkale İl Göç İdaresi Müdürlüğü'nün 400 kişi kapasiteli binasında göçmenler yaklaşık bin kişi kalmak zorunda bırakılıyor.

Söz konusu yerde yaşamak zorunda kalan Türkmenistanlı A. ile Kırgızistanlı Z. neler yaşadıklarını soL'a anlattı.

A. ve  Z. zikir çeken ve ibadet zorlamasında bulunan grupların baskısı, kaldıkları yerin koşulları nedeniyle kendilerini sokağa atmak zorunda kaldıklarını dile getiriyor.

İl Göç İdaresi'ni "cezaevi"ne benzeten, giriş çıkışın jandarmanın denetimi altında olduğunu söyleyen Türkmenistanlı A. ile Kırgızistanlı Z. her yerin dikenli tellerle çevrili olduğuna işaret etti.

Buradan sonra sırasıyla İstanbul, Tekirdağ ve Gökçeada'da çalışan, ardından Ayvacık'daki İl Göç İdaresi Müdürlüğü'ne gönderildiklerini ifade eden ve buradaki yaşam koşullarının da oldukça kötü olduğunu vurgulayan göçmenler, çıkmak istediklerini söyledikten sonra pasaportlarına el konulduğunu dile getirdi. Bir süre sokakta yaşamak zorunda bırakılan A. ve Z. yiyecek bulmakta dahi güçlük çektiklerini anlattı.

'Gurbette sürünmüyorduk'

Askerliğini 1989'da Kızıl Ordu'da yaptığını söyleyen A., Sovyetler Birliği'nden söz ederken, ''Eskiden çok iyiydik, çok... Her şey çok çeşitli değildi ama her temel ihtiyaç mevcuttu. Gurbette sürünmüyor, hayvan yerine konulmuyorduk'' diyor.

Tekirdağ'da çalıştığı işyerinde çöplükten bozma bir barınakta yaşamaya zorlanan göçmenler, mutfaktan nakliyeye, çöp temizliğine çok sayıda işte çalıştıklarını anlatıyor.

Gökçeada'da çok düşük ücretlere çalıştığını ifade eden göçmenlerden A., "Türkmenistan yaşanılır bir yer olmaktan çıktı" derken, Kırgız Z. da aynı şeyi Kırgızistan için tekrar ediyor. "Türkiye nasıl?" sorusunu ise ''Burada hayvandan aşağıyız'' diye yanıtlıyorlar.

Yaşadığı insanlık dışı koşulların ardından komünistleri aradığını söyleyen A., İstanbul Okmeydanı'nda TKP ile tanıştığını ve "Ben de komünistim" diyerek gönüllü olduğunu belirtiyor.

A. ve Z.'nin hikayesi içinde bulunulan bu düzen değişmeden dünyanın hiçbir yerinde emekçiler için, göçmenler için bir 'cennet' olmayacağını da gösteriyor aynı zamanda.