Ankara'da Beşevler’de eğitim alanın Diyanet Akademisi ve cami yapımı için planlanması bir süredir kentin gündeminde. Beşevler semtindeki geçmişte Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı'nın kullandığı yerleşkeye yapılmak istenen Cami ve Diyanet Akademisi projesinin planları Melih Gökçek dönemine kadar gidiyor.
Proje daha önce Melih Gökçek tarafından hayata geçirilmek istenmiş ve mahkeme, bu hukuksuz kararı reddetmişti. Zira hukuka göre eğitim için ayrılan bir alanın dini bir nedenle dönüştürülmesi ya da değiştirilmesi kamu yararı ilkesiyle uyuşmuyordu. Ancak ilerleyen zamanlarda bu sorunu çözmek adına meclise sunulan Diyanet Akademisi önerisi ile eğitim alanının dini bir alana değil yine içinde cami olan bir tür "eğitim" alanına dönüştürüleceği ifade ediliyordu.
Ve mecliste eğitim alanlarının dini yerleşkelere dönüştürülmesine ya da dini merkezlerin kendi bünyesinde eğitim vermesinin hukuken önünün açılmasına muhalefet cephesinde tek bir "hayır" oyu dahi çıkmamıştı.
Süreci en başından beri takip eden ve gerek hukuki gerek siyasi alanda Diyanet Akademisi ve Beşevler Cami projesine karşı mücadele eden Türkiye Komünist Partisi Ankara İl Örgütü'yle bu süreci konuştuk. TKP Ankara İl Komitesi adına, Parti Meclisi üyesi Burçak Özoğlu, Diyanet Akademisi projesiyle kentte yapılmak istenen değişimi ve dönüşümü ve TKP'nin buna karşı verdiği mücadeleyi soL okurları için anlattı.
Ankara Büyükşehir Belediyesinin, Cumhuriyetin simgeleşmiş semtlerinden Beşevler’de, eğitim alanı olarak tahsis edilmiş bir araziyi cami yapılması için Diyanet’e devretme kararı aldığını biliyoruz. Başkent açısından Cumhuriyetin ve aydınlanmanın simgesi olan bir bölgenin dinselleştirilmesi noktasına nasıl gelindi?
Öncelikle şunu belirtelim, TKP Ankara İl Örgütü olarak biz bu süreci basit bir imar planı değişikliği olarak değil, kökü Melih Gökçek karanlığına uzanan, Cumhuriyetçi ve laik değerlere açıktan gerici bir saldırı olarak görüyoruz. Önce, Anıtkabirin hemen yanı başında bulunan bu arazideki Hacettepe Üniversitesi, Ankara Devlet Konservatuarı ve yanındaki Turizm ve Otelcilik Meslek okulu binaları boşaltıldı ve yıkıldı. Yıkılan konservatuarı kent merkezinin dışındaki kampüse “sürdüler”. Söz konusu bölgenin gericilik anlamında aldığı ilk darbe bu oldu.
2019 yılında Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) Meclisi, bu araziyi ibadet alanı olarak kullanılmak üzere Diyanet’e devretmek anlamına gelen bir imar planı değişikliği kararı aldı. Böylece bu saldırının daha da karanlık bir planın parçası olduğu anlaşılmış oldu. ABB Meclisinin karara bağladığı bu imar planı değişikliğine itiraz edildi, ancak Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi, Ankaralıların plan değişikline karşı tüm itirazlarına kulaklarını tıkarken sadece Diyanet İşleri Başkanlığının itirazını değerlendirerek daha büyük bir cami inşaatına imkan verecek şekilde planı değiştirdi. Devamında açılan davalarda önce 2020’de yürütmeyi durdurma kararı alındı ve sonra 2022 Nisan ayında da imar planı değişikliği iptal edildi. İptalin gerekçesini de ayrıca not etmek iyi olur. Mahkeme, başka görece “teknik” gerekçenin yanı sıra açıkça söz konusu arazinin eğitim alanı olarak tahsis edilmiş olduğu ve ibadet alanı olarak kullanılmasının uygun olmadığını gerekçe göstererek imar planı değişikliğini iptal etti.
Ama Ankara Büyükşehir Belediyesi bu kararı tanımadı sanırım değil mi?
Evet. Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi bu yargı kararını da tanımadı. Bu yılın Haziran ayında tekrar ısrarla, Mansur Yavaş başkanlığında, CHP’li, AKP’li, MHP’li, İYİP’li eksiksiz tüm bileşenleriyle, söz konusu alana cami yapma kararını güncelledi.
ABB Meclis kararının grubu olan tüm siyasi partilerin oybirliği ile alındığını söylediniz, sizce bu durumu siyasi olarak nasıl yorumlamalıyız? Bu gündemin yerel seçimlere bir yansımasının olacağını söylemek mümkün mü?
ABB Meclisinde AKP’den 85, CHP’den 27, MHP’den 18, İYİP’den 11, ve CHP’den seçilmiş 2 bağımsız üye var. Kararın altında imzası olan tüm bu üyelerin isimleri geçtiğimiz günlerde kamuoyu ile paylaşıldı. Tümünün de bu karanlığın parçası olduğunu görüyoruz.
Bu kişilerin nasıl bir rant ve çıkar ilişkisi içerisinde olduklarını detayıyla bilmek olanaklı değil. Ancak Cumhuriyet tarihinin en gerici iktidar ve muhalefetinin oluştuğu bir siyasal düzlemde yerel yönetimlerde de benzeri bir tabloyu görmek şaşırtıcı değil açıkçası. Yerel seçimler açısından baktığımızda da düzen siyasetinin bu bütünleşmiş ve iç içe geçmiş halini göstermesi açısından bir önemi var bu gündemin. Yani seçim gündemi önümüze geldiğinde bugünleri unutmayacağız, unutturmayacağız.
Bu süreç karşısında nasıl bir mücadele planlanıyor? Bildiğimiz kadarıyla geçtiğimiz günlerde Ankaralılar ABB Meclisine yüzlerce itiraz dilekçesi iletti? Bunun karşısında ABB’nin kararında ısrarcı olacağını düşünüyor musunuz? Sürecin nasıl ilerleyeceğini ön görüyorsunuz?
Ankara’da Melih Gökçek döneminden beri karanlık kent suçlarına yönelik bir mücadele çeşitli çevrelerce sürdürülüyor. Özellikle Mimarlar Odası Ankara Şubesi, yıllardır, önce Melih Gökçek şimdi de Mansur Yavaş başkanlığındaki ABB ve ilçe belediyelerinin kent suçlarına karşı izlemeyi ve hukuki mücadeleyi sürdürüyor. Beşevler'de söz konusu araziye cami yapılma planı karşısında da Mimarlar Odası Ankara Şubesi başta olmak üzere Ankaralılar çeşitli örgüt ve gruplarla direnmeyi sürdürüyorlar. Sizin de değindiğiniz gibi 25 Ağustos’ta ABB’ye yüzlerce itiraz dilekçesi iletildi. Biz de TKP Ankara İl Örgütü olarak bu mücadelede yerimizi aldık.
Ancak anlaşılan konu sadece rant ya da bilinen manasıyla bir kent suçundan ibaret değil sanırım?
Evet başta da belirttiğim gibi bizim açımızdan bu gündem sadece bir kent suçu, ya da rant gündemi olmanın da ötesinde anlam taşıyor. Cumhuriyetin temel değerlerine, laikliğe ve aydınlanmaya karşı açıktan bir meydan okuma ile karşı karşıyayız.
25 Ağustos’ta ilettiğimiz itiraz dilekçelerini çok kısa bir süre içerisinde Ankara’nın çeşitli semtlerinden, söz konusu semtteki üniversite kampüslerinden, mahallelilerden, işyerlerinden topladık. Bu dilekçeler için çalışırken gördük ki Ankaralılar hem kentlerine hem de Cumhuriyet değerlerine, aydınlanmaya, laikliğe sahip çıkmakta kararlılar. Biz de, başkentin göbeğinde, Anıtkabir arazisinin burnunun dibinde, eğitim alanı olarak tahsis edilmiş bir arazide, boşaltıp yıktıkları Devlet konservatuvarı enkazı üzerine karanlıkla çökmelerine izin vermemeye kararlıyız.
Yarın Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi toplanıyor. Biz de TKP Ankara İl Örgütü olarak itiraz dilekçelerimize sahip çıkmak ve ABB Meclisinin toplantısını izlemek için orada olacağız. 11 Eylül Pazartesi günü saat 17:30’da bu mücadelede bir arada olduğumuz Ankaralılarla birlikte ABB binasının önünde toplanıyoruz.
ABB Meclisi bu sefer de Ankara halkının itirazlarını dikkate almazsa biz hukuksal ve siyasal zeminlerde mücadelemize devam edeceğiz. Aydınlanmaya ve laikliğe karşı bu açıktan saldırıda biz de doğrudan tarafız. Buradan açıkça ilan ediyoruz, kararlıyız Ankara’yı karanlığa terk etmeyeceğiz.