Opera dinlemek isteyenler için düzenlediğim aşağıdaki besteci ve operaları ile ilgili bilgiler, 1998 tarihinde yayınlanan ve operayı tarihsel bir çizgide ele alan bir radyo programımın metinlerinden derlenmiştir. Operaları dinlemek için verilen link sadece örnek amaçlıdır. Dileyen, internet ortamında, o günün ulaşılması mümkün olmayan koşullarından daha fazla bilgi ve birden çok yorum bulabilecektir.
Opera Dinlemek dizimizin dördüncüsüne kadar gelen okurlarımızı kutlarız. 16.yy.dan başladığımız opera tarihindeki yolculuğumuzda bazı meraklı okuyucularımızın zaten bildiği ama bazılarımızın belki de ilk kez duyduğu isimlere ve eserlere kulak verdik. 18.yy.ın ikinci yarısına geldiğimiz bu bölümden sonra artık daha tanınmış besteciler ve eserlerle karşınızda olacağız.
Joseph Haydn: L'incontro improvviso Operası’ndan "Mi sembra un sogno’’ başlıklı trio, L’isola Disabitata Operası ve Armida Operası.
1732-1809 yılları arasında yaşamış olan Avusturyalı besteci Haydn, aşçı bir anne, araba tamircisi bir babadan dünyaya geldi ve 11 kardeşe sahipti. Ailede müzikle uğraşan hiç kimse olmamasına karşın Haydn’ın müzik yeteneğini babası keşfetti ve onu Viyana’da bir kilisenin korosuna yazdırdı.
Bestecinin böylece başlayan müzik yaşamı, 1761’de hizmetine girdiği Prens Esterhazi’nin Sarayı'nda yüzlerce eser besteleyeceği bir döneme uzanır.
18.yy.ın ikinci yarısında, senfonik müziğin gelişmesinde etkisi olan ve Almanya’da kurulan Mannheim Okulu, Klasik Dönem'in müzik anlayışına da yön verir. Çalgı ve orkestra için yeni uygulamaların görüldüğü bu anlayış, Viyana’da ilk olgun örneklerini gösterdiğinden dönem; “Viyana Klasikleri” olarak anılır. Dönemin üç büyük bestecisi; Haydn, Mozart ve Beethoven’dır.
Haydn, müzik tarihindeki önemli yerini operalarına değil sonatlarına ve senfonilerine borçludur. Öyle ki besteci yüzü aşkın senfonisiyle “Senfoninin Babası” olarak kuşaklar sonrasına kalmıştır.
18.yy.ın ikinci yarısında Türklerle ilgili opera yazmak çok yaygındı. Avrupa’ya kadar gelen Osmanlı Türkleri’nin Viyana için gösterdikleri barışçı tutum üzerine Mozart ve Haydn gibi dönemin önemli müzikçileri, Türkleri konu alan eserler verir.
Daha çok şarkılı-oyun tarzında yazılmış olan Haydn’ın operalarından L’incontro Improvviso- Beklenmedik Karşılaşma'nın konusu Osmanlı İmparatorluğu sınırlarında geçer.
Basra Prensi Ali, Mısır’daki Türk Sultanı'nın gözdesine aşık olur. Sevgililer kaçarken yakalanır. Aşıkların iyi niyetlerine inanan Sultan, onları birleştirirken, ihbar eden dervişin de canını bağışlar. 1775 yılında sahnelenen üç perdelik eserin librettosunu Karl Friberth yazmıştır. Eserden "Mi sembra un sogno" başlıklı trio’ya yer vereceğiz.
Haydn’ın operalarında modern anlamda canlanma ya da yenileşme Almanya’da sahnelenen Lo Speziale-Eczacı, L’infidelta Delusa, L’incontro İmprovviso-Beklenmedik Karşılaşma, İl Mondo della Luna-Aydaki Alem, L’isola Disabitata-Issız Ada ve Orlando Paladino ile kendini gösterir. Ancak yine de Haydn’ın operalarında senfonileri gibi başarılı olamadığı, belirtilir. Her ne kadar aralarında neredeyse çeyrek asır (24 yaş fark) olsa da çağdaşı olarak değerlendirilen ve Mozart’la karşılaştırılan Haydn’ın operaları, Mozart’ın olgun operalarında olan dramatik öykü ve insan davranışını içeren psikolojik anlayıştan yoksundur. Diğer taraftan 18.yy’ın ikinci yarısında sevilen İtalyan operalarıyla kıyaslandığında, Prens Esterhazi’nin Sarayı'nda oynanmak üzere yazdığı eserleri, doğuştan gelen yeteneğinin en takdire layık örnekleridir. Haydn’ın İtalyan çağdaşlarına göre operalarında az bulunan melodideki bireysellik ve özellikle armonik içerik senfonilerinde daha çok görülmektedir. Bu dizinin önceki bölümünde yer verdiğimiz Alman besteci Gluck’un reform operalarının etkisi, Haydn’ın özellikle iki ciddi operası L’isola Disabitata ve Armida’da açıktır. Haydn bu operalarında eşlikli reçitatiflere(konuşur gibi söylenen bölümlere) sıkça yer verir. Haydn’ın operalarında perde finallerindeki yapı, sahnelerin uzunluğu açısından ilginçtir. Ana yapıya bağlanan art arda gelen sahneler 10’un üzerindedir. Dramatik devamlılık için çok önemli olan bu durum heyecanı tırmandırır ve güçlü bir duygu oluşturur.
Bestecinin L’isola Disabitata-Issız Ada adlı iki perdelik ciddi operasının librettosunu Pietro Metastasio yazmıştır. İlk kez 1779 yılında sahnelenen eser; Hindistan’a giderken güçlü bir fırtınayla ıssız bir adaya düşen Gernando, eşi Costanza ve kızları Silvia’nın 13 yıl bu adada yaşamaları ve korsanlarla mücadelelerini konu alır.
Haydn’ın opera-seria, ciddi-opera türünde yazdığı bir diğer operası da Armida'dır. İlk kez 26 Şubat 1784’de Esterhazi’nin Sarayı'nda sahnelenen eser, Haydn’ın Prens Esterhazi için verdiği eserlerin sonuncusudur. Haçlı Seferleri zamanında geçen opera üç perde olarak düzenlenmiştir ve librettosunun Nunziato Porta’ya ait olduğu sanılmaktadır.
Esere ve eserin birinci perdesinden Rinaldo ve Armida'nın düetine yer verelim: “Cara, saro fedele" : ‘’Sevgilim, ben hep senin olacağım".
Wolfgang Amedeus Mozart : La Finta Semplice Operası, Mitridate Re di Ponto Operası ve Lucia Silla Operası ve bu operalardan seçilmiş aryalar.
18.yy.ın ikinci yarısında “Viyana Klasikleri” olarak da anılan dönemde Haydn ile yer alması gereken bir besteci de Wolfgang Amedeus Mozart’tır. Müziğin pek çok türünde eserler vermiş olan Mozart’ın opera tarihindeki yeri ise Haydn’dan farklıdır.
35 yıllık yaşamına 24 opera sığdıran müzik dünyasının en tanınmış dahisi Mozart’ın bu bölümümüzde yer vereceğimiz La Finta Semplice, Mitridate Re di Ponto ve Lucia Silla ilk operalarıdır.
27 Ocak 1756’da Salzburg’da doğan Wolfgang, müzisyen bir babanın oğludur. Babasından aldığı keman ve klavsen dersleriyle, iyi bir klavsenist olma yolundaki ablasıyla birlikte küçük Mozart, henüz altı yaşındayken çeşitli ülkelerde konserler vermiştir. 1768 yılında ilk operası La Finta Semplice: Sözde Saf Yürekli Kız’ı Viyana için besteledi.
Dönemin sanatçılarının on iki yaşında bir çocuğun yazdığı bir eserde rol almak istememeleri üzerine La Finta Semplice ancak bir yıl sonra Salzburg’da sahnelendi. Mozart öylesine şaşırtıcı bir yetenekti ki, Napoli’de bir klavsen konseri verdiği sırada, seyirciler yeteneğinin büyülü bir yüzükten gelmediğini kanıtlaması için Mozart'tan parmağındaki yüzüğü çıkarmasını istemişlerdi.
Üç perdelik La Finta Semplice bir komik operadır ve librettosu Carlo Goldani’ye aittir. Operanın konusu tipik bir komik opera örneğidir ve karakterler de buna göre düzenlenmiştir; zengin ve yaşlı Bey, genç ve güzel eşi ile genç ve yakışıklı aşığı, evin hizmetçisiyle flört eden Küçük Bey gibi. Mozart’ın La Finta Semplice: Sözde Saf Yürekli Kız operasına ve eserden Fracasso'nun aryasına yer verelim: "Nelle guerre d'amore": "Aşkın Savaşında...."
Mozart’ın opera sanatına katkısı kimi çevrelerce, İtalyanların opera alanındaki yenilikçisi ve aynı zamanda Alman müzikli dram sanatının kurucusu olarak da tanınan Gluck’un(Bkz Opera Dinlemek-3) öğretileriyle şekil bulduğu üzerinden de değerlendirilir. Kimi müzikçilere göre Mozart, Gluck’un başarısına erişemeyeceğini düşündüğünden, ciddi opera türünde pek çalışmamış, Gluck’un denemediği bir türde; komik-opera türünde yoğunlaşmıştır. Mozart doğuştan gelen yaratıcılığını çalışkanlığıyla birleştirerek doğal ve içten üslubuyla evrensel eserler vermiştir. Bu nedenle kimseyle kıyaslanamayacak bir müzik dehası olarak tarihe geçmiştir.
Mozart, konserleri sırasında geldiği İtalya’da Milano için operalar besteler. 1770 yılında, 14 yaşında bestelediği Pontus Kralı Mitridate, nadir ciddi konulu operalarının ilkidir. Librettosu Vittorio Santi’ye aittir. Opera, savaşa giderken tahtını oğullarına bırakan bir kralın müstakbel eşine aşık olan oğullarıyla olan öyküsünü anlatır. Babasının savaşta öldüğünü sanan oğul Farnace, Mitridate’nin müstakbel eşi Aspasia’ya aşkını ilan eder. Ne var ki Kral Mitridate oğluna bir gelin bularak çıka gelir. Farnace’nin yaptıklarını öğrenir ve öldürülmesine karar verir. Aslında Aspasia’nın sevdiği diğer oğul Sifare’dir. Ancak Aspasia Mitridate ile evlenmek zorundadır. Farnace’nin babasına gerçek rakibinin Sifare olduğunu söylemesiyle iki aşık ölümle cezalandırılır. Mitridate’nin oğluna getirdiği gelin Ismene, buna engel olur ve Kral oğullarını savaşa gönderir. Bu savaşta kendisi de yaralanan Mitridate artık oğullarının bağlılığından emindir ve onları krallığına geri çağırır. Böylece opera mutlu sonla biter.
Mozart operalarında bazı rolleri castrato sesleri düşünerek yazmıştır. Bu operasında da castratolar için üç rol vardır. Bunlardan biri Mitridate’nin küçük oğlu Sifare’dir. Günümüzde bu rolleri countertenorlar ve sopranolar seslendirmektedir.
Mozart’ın Pontus Kralı Mitridate operasından Sifare’nin ünlü aryası: “Lungi da te, mio bene” : “Keşke sen de benimle gelsen” ve eserde yer alan tek düete de kulak verelim: Ölüme mahkum olduklarını öğrenen Sifare ve Aspasia’nın düeti. “Se viver non degg’io”: “Eğer yaşayamazsam…’’
Mozart, Pontus Kralı Mitridate’den sonra yazdığı opera seria-ciddi opera türündeki ilk çalışmalarından Lucia Silla’yı ise 1772 yılında, iki ay gibi kısa bir sürede bestelemiştir. Librettosu Giovanni de Gamerra’ya ait olan eser, İsa’dan Önce 138-178 yılları arasında yaşayan Romalı diktatör Lucius Cornelius Sulla’nın umulmadık bir şekilde zulümlerinden vazgeçmesini konu alır. Mozart’ın Lucia Silla’dan sonra bir ciddi opera daha yazması sekiz yılı bulacaktır. Bu anlamda Lucia Silla, haftaya yer vereceğimiz Idemeneo Operası'na doğru atılan büyük bir adım olarak görülür. Mozart, çocukluktan ergenliğe geçiş döneminde yazdığı Lucia Silla’da orkestraya neredeyse İtalyanlardan daha çok yer vermiştir. Özellikle birinci perdenin sonunda sahneler arasındaki orkestral geçişler ve armoni zenginliği dikkate değerdir.