Artık belgesi de var: Kontgerilla işte böyle kuruldu

Askeri tarihçi Dr. Erhan Çifci, ABD arşivlerinde ulaştığı belgeleri sosyal medya hesabından paylaştı. İşte DP-ABD işbirliği ile kurulan o örgütün tarihi…

Orhan Gökdemir

Sağcıların ve dincilerin “derin devlet” için sürekli CHP ve İnönü’yü suçlamasına karşı, bu örgütün temelleri Demokrat Parti ve Menderes tarafından atıldı. Artık bu suç ortaklığının belgesi de var. Askeri tarihçi Dr. Erhan Çifci, ABD arşivlerinde ulaştığı belgeleri sosyal medya hesabından paylaştı. İşte DP-ABD işbirliği ile kurulan o örgütün tarihi…

Suikast ve faili meçhul cinayetlerle adı anılan kapitalizmin karşı devrim örgütü Özel Harp Dairesi'nin kuruluş belgeleri ABD'de arşivlerinde ortaya çıktı.

Askeri tarihçi Dr. Erhan Çifci, ABD arşivlerinde ulaştığı belgeleri sosyal medya hesabından paylaştı. 'Gizli' mührü taşıyan belgelerde Genelkurmay Başkanlığı'nın kendi bünyesinde bir psikolojik harp departmanı kurmak istediği ve bunun için Kurmay Albay Emin Çobanoğlu aracılığıyla ABD ordusundan yardım talep ettiği görülüyor. 

Bu talepten memnuniyet duyduklarını belirten ABD makamları, 22 Eylül 1952 tarihinde “Hususi ve Yardımcı Muharip Birlikleri” adıyla kurulacak ve ertesi yıl "Seferberlik Tetkik Kurulu" ismini alacak yapı için ilk önerilerini sunuyor. Yazılı olarak verilen ve şemalarla desteklenen bu önerilerde psikolojik harp işleri ile meşgul olacak teşkilat yapısının siyasi ve askeri boyutları şemalarla anlatılıyor. Genelkurmay Başkanlığı içerisinde yer alacak psikolojik harp yapılanmasının ilk halini de ABD ordusu çiziyor. “Seferberlik Tetkik Kurulu” Türkiye’deki paralel NATO’nun resmi adıydı. 

Belgede adı geçen Kurmay Albay Emin Çobanoğlu 1901 Serez doğumlu. Harp Okulundan 1922’de mezun oldu. 1954’te dönemin “MİT”i olan “Milli Amme Hizmeti Riyaseti”ne katıldı. Ardından ordudan istifa edip “sivil”e geçti. İki kez vekaleten MİT Başkanlığı yaptı. Hüseyin Avni Göktürk MİT Başkanı olduktan sonra teşkilata Mütehassıs Müşavir olarak hizmet etmeye devam etti. 1960’ta MİT'ten emekli olan Çobanoğlu, 1983 yılında öldü.

Çobanoğlu hem ordunun hem de MİT’in soğuk savaşa göre dizayn edildiği yılların baş tanıklarındandı. Türkiye'nin NATO'ya katılmasından sonra istihbarat işinde de Amerikan eğitimine ve dolayısıyla Amerikan sistemine dönüldü. 1953 yılında Genelkurmay İstihbarat Başkanlığından MAH’ın başına getirilen Albay Behçet Türkmen, Kurmay Yarbay Fuat Doğu'nun da dahil olduğu bazı kurmay yarbayları MAH’a aldı. Altı kişilik bu çekirdek kadroyu eğitim görmek üzere Amerika'ya gönderdi. Bu heyet Türkiye'ye dönüp Amerikalılar ile birlikte İstanbul’da Emirgan'da açılan okulda MAH personelini eğitmeye başladı. Bir süre okulun baş öğretmenliğini yapan Fuat Doğu daha sonra İstanbul Merkez Şefliği Operasyon Muavinliğine atandı. MAH, 1965 yılında 644 sayılı MİT Kanunu ile Milli İstihbarat Teşkilatı adı altında yasal bir kuruluşa dönüştürüldü. 

Seferberlik Tetkik Kurulundan Kontgerillaya

Sağcıların ve dincilerin “derin devlet” için sürekli CHP ve İnönü’yü suçlamasına karşı, bu örgütün temelleri Demokrat Parti ve Menderes tarafından atıldı. Sovyetler Birliği her yeri işgal etmek üzereydi, ABD öyle iddia ediyordu. Amerikancı Adnan Menderes hükümeti buna inanmaya pek hevesliydi. Ancak Türkiye bu açıdan henüz pek önemsiz görünüyordu. NATO’ya giriş dilekçesi niyetine 1950'de Kore Savaşı'na asker göndermeye karar verdi. “Amerika’yı yalnız bırakamazdık” diyerek savundu kararını. O askerlerin 712'si hiç bilmediği topraklarda öldürüldü, 175’i kayboldu, 234'ü esir düştü. Sonra ülkedeki bir avuç Komünisti büyük tehlike olarak göstermek için uyduruk davalar oluşturdular. 1951’de ülkede okur yazar kim varsa Komünist diye tutup cezaevine tıktılar. Türkiye, Kore’de ölüme gönderilen evlatlarının ve tutuklanan bir avuç Komünistin yüzü suyu hürmetine 1952'de NATO'ya üye olmayı başardı. Ülkenin en talihsiz en karanlık günlerinden biriydi. 

“Askeri savunma örgütü” NATO II. Dünya Savaşından umulmadık bir zaferle çıkan Sovyetler Birliği’nin etrafını kuşatmak üzere kuruldu. NATO’nun bir de paralel gizli örgütü vardı; buna da “Süper NATO” adı verildi. NATO’ya üye olan her ülke bir de “Süper” Özel Kuvvet sahibi oluyordu. Özel Kuvvetler, batılı deyişiyle “Force Speciale”, NATO üyesi ülkelere komünizmin gelmesini engelleyecekti.

Türkiye’nin bir “Seferberlik Tetkik Kurulu” kurma ihtiyacı duyması ABD’ye ve NATO’ya yanaşmasının bir sonucuydu. Amerika ve müttefikleri Komünizm korkusuyla titriyordu ve bu tehlikenin olduğu ülkelere para ve silah yağdırıyordu. Demokrat Parti iktidarı da bu olanaktan faydalanmak niyetindeydi. 

Ancak Süper NATO komünizmi engellemek üzere harekete geçtiğinde, bunun başka anlamlar da içerdiği dehşet içinde fark edildi. NATO, bu yolla girdiği ülkenin güvenlik aygıtını bütünüyle NATO’nun bir uzantısı haline getiriyordu. Türkiye de NATO’ya girişi ile birlikte yabancı istihbarat örgütlerinin istediğini yaptığı, istemediğinin altını oyduğu bir ülke haline gelmişti. Örneğin CIA MİT’in içinde örgütlenmiş hatta orada bir ofis açmıştı. Amerikan askeri casusluk örgütü JUSMMAT (Joint US Military Mission for Aid to Turkey-Türkiye’ye Yardım için Ortak ABD Askeri Kurulu) TSK’nın içinde faaliyet gösteriyordu. Görünür amacı “Türk Silahlı Kuvvetleri’ne eğitim yardımı”ydı. Özetle Türkiye NATO’ya girmemişti. NATO arkasındaki bütün güçlerle birlikte Türkiye’ye girmişti.

Süper NATO ve paralel örgütlenmeler devlet içinde yaygınlaştı. Sonra bunlar devletin bizzat kendisi haline geldi. ABD Askeri misyonu JUSSMATT, örgütün kuruluş aşamasındaki kampıydı. Kamp aynı zamanda Türk istihbarat örgütünün yeniden yapılandırıldığı, gerekli eğitimlerin verildiği bir üs olarak da kullanılmaktaydı. Faaliyete başlamasından bir süre sonra Türk istihbarat görevlilerinin maaşlarının da bu kuruluş tarafından ödendiği açığa çıkacaktı. Emperyalizm “hedef ülkelerde” bağlarını ve bağlılıklarını böyle de oluşturuyordu.

Halka karşı Soğuk Savaş

Bu organizasyonları halka karşı kullanma fırsatı 1960’lı yılların ikinci yarısında doğdu. Bu yıllarda sokaklar şenlenmiş, bilinen deyişle politik gelişme ekonomik gelişmenin önüne geçmişti; sol hareketlerin görülmemiş bir hızla büyümesi ülke yönetenlerini ürkütmekteydi. 12 Mart Askeri Darbesi bu organizasyonların yardımıyla planlandı, sol yükseliş acımasız bir biçimde bastırıldı. Kızıldere’de, Fatsa’da, İstanbul ve Ankara’daki baskınlarda, Ziverbey işkence hanesinde dersini almış bir istihbarat teşkilatı vardı artık. 12 Eylül’den sonra MİT’te ve Emniyet’te ünlenen “kahramanlar” da o baskınların içinden çıkıp gelecekti.

12 Mart darbesinin ardından kurulan işkence hanelerde devletin yeni deneyimleri olmuş, tecrübe sahibi elemanlar yetişmişti. Bunlardan biri de dönemin İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Faik Türün’dü. Ziverbey İşkence Köşkü Türün’ün emriyle kuruldu ve Tümgeneral Memduh Ünlütürk tarafından yönetildi. Türkiyeli muhalifler, İkinci Savaş’ın ardından kurulan “Kontrgerilla” ile ilk kez bu işkence hanelerde tanıştılar. Ziverbey’e getirilenlere getirildikleri yer şöyle tarif edilmekteydi: Burası Genelkurmay’a bağlı kontrgerilla örgütü! Ki, Susurluk kazası ile anılan bütün isimlerin tarihi o köhne köşkten başlıyordu.

İlk büyük eylem: Kanlı Pazar

Kontrgerillayı sağcılar kurmuş, kurulur kurulmaz islamcılar da asker yazılmıştı. İlk kontrgerilla eylemini de onlar gerçekleştirdi. 

1969 yılı. Cuma günü MTTB ve Komünizmle Mücadele Dernekleri tarafından ortaklaşa yapılan “Bayrağa Saygı” mitingi İslamcılığın büyük gövde gösterisine dönüştü. Daha Pazara iki gün vardı. Mitingin konuşmacıları düşmanın Amerikan donanması değil, onu protesto eden işçiler ve öğrenciler olduğunu söyledi. Alanda toplananların Boğaz’da demirlemiş Amerikan donanmasını protesto eden solcu gençlere duydukları öfke dizginlenebilecek gibi değildi. Komünizmle Mücadele Dernekleri Başkanı İlhan Darendelioğlu, MTTB’nin İstanbul Cağaloğlu’ndaki merkezinde, “Pazar günü komünistler miting yapacak, biz bu mitingde savaşacağız. Silahı olan silahıyla, olmayan baltasıyla gelsin” dedi. Pazar günü geldiler. Meydanda Amerikan filosunu protesto etmek için toplananlara silahı olan silahıyla, olmayan baltasıyla saldırdı. TİP üyesi iki işçi ilk saldırıda düştü, yüzlerce gösterici yaralandı. Menderes’in dediği gibi yine Amerika’yı yalnız bırakmamışlardı.

Türkiye’nin İslamcılarının ABD ve NATO ile ilgili kayda geçmiş ilk eylemi “Kanlı Pazar”dır. Hedefi Amerika’ya ve NATO’ya kafan tutan yurtseverlerdir. Çıkışlarında Kore’de Amerikan jandarmalığı ve Taksim’de Amerikan donanması yancılığı vardır. O gün bugündür genleri Amerikancı ve Natocudur. Necip Fazıl Amerikancıdır; “Ya Amerika’yı tutacaksınız ya Sovyet Rusya’yı; ya demokrasiyi ya komünizmayı…” der. Fethullah Gülen Amerikancıdır, Komünizmle Mücadele Derneklerinin içinden gelir. Nurettin Topçu, Sezai Karakoç, Abdullah Gül, Mehmet Ali Şahin, Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç, Beşir Atalay, Ömer Dinçer, Abdülkadir Aksu, Hüseyin Çelik; Siyasal İslamcılığın tarihinde sembol olmuş kim varsa antikomünisttir, Amerikancıdır. Kariyerlerini emperyalizme, NATO’ya karşı çıkanlarla savaşarak yapmışlardır.