Seçim Stratejisi

Seçimlerdeki strateji sosyalizm propagandası olmalı.

Bu açıdan elde bol malzeme de var. Bunlardan bazıları antikapitalist ve sosyalist propagandayı daha doğrudan gerçekleştirme olanağı veren makro ölçekli sorunlar. Diğerleri ise, daha mikro ölçekli olup, emekçilerin ve ülkemizin gündelik yaşamlarındaki karmaşayı sosyalizme bağlamak açısından dolayım olarak işlev görecek olanlar.

* * * * * * * * * *

Makro ölçekli sorunlar Türkiye'nin onursuz dış politikası ile kriz üzerinden ortaya çıkan sosyoekonomik çalkantılar. Resmi dış politika bir yandan NATO, IMF, Dünya Bankası gibi kurumlarla olan ilişkileri sorgulama fırsatı sunuyor. Öte yandan, Türk dış politikasının ABD'nin her dediğini ikiletmeden yerine getiren, AB'ye üyelik açısından atmadık takla bırakmayan doğrultusu, bağımsızlık ve bir ülkenin ayakta kalabilmesi açısından antiemperyalizmin ne denli vazgeçilmez olduğunu bir kez daha gösteriyor.

Bugün antiemperyalizm, ABD'ye, dünyayı yağmalamayı hedefleyen politikaları nedeniyle karşı durmayı, bunun için anlamlı siyasal kararları yaşama geçirmeyi ve en önemlisi bağımsız ve halkçı bir ekonomik yeniden yapılanmayı gerektirir. Aslında Latin Amerika ülkelerinin İsrail büyükelçilerini kovabilmelerinin, ABD'ye kafa tutabilmelerinin ve bunları yaparken de arkalarına çok güçlü halk desteği yığabilmelerinin nedeni, içe dönük eşitlikçi politikaları ile kendi aralarında giderek güçlendirdikleri ekonomik ilişkileridir.

O halde, sosyalist ekonomik alt yapının antiemperyalizmin garantisi olduğunu gösterebilmek bugün her zamankinden daha fazla oranda olanaklıdır. Daha da önemlisi Türkiye'de var olan anti Amerikancılığın İslami versiyonunun soldan dengelenebilmesinin koşulu da sosyalizmin yaratacağı olanaklara işaret etmektir.

* * * * * * * * * *

Kriz ise, bugün, kitleler tarafından da tamamen dünyaya ilişkin bir olgu olarak tanımlanıyor. Bundan öncekiler, örneğin 1970'lerin sonlarındaki, 1994'teki, 2001'deki hemen tamamen Türkiye'ye özgüydü. 2007'deki kapitalizmin merkezinden kökenlenmiş, sonra Avrupa'ya yayılmış, ardından da daha çok bu coğrafyalardaki kriz dinamiklerinin yansımaları sonucunda (örneğin ABD ve AB'nin ithalatının daralması, bunun üzerinden petrol fiyatlarının gerilemesiyle) emperyalist ülkelere ihracat yapan diğer coğrafyaları etkisi altına almıştır.

Tamam, bu gerçek, AKP tarafından krizden aklanmanın aracı olarak kullanılmaktadır. Ancak sosyalistlere de kapitalizmi tümüyle reddetmenin ve sosyalizmi gerekçelendirmenin olanaklarını vermektedir. Daha da ötesinde kamucu, kendine yeter, kalkınmacı, planlamacı, spekülatif mali araçlarla değil sanayiye dayalı bir ekonomik modelin, ne denli akılcı, halkçı, eşitlikçi, bir ülkeyi kendi ayakları üzerinde tutmaya muktedir olduğunu kanıtlamak için olumlu bir pozisyona sahibiz.

* * * * * * * * * *

İkinci grupta, yani gündelik yaşamı sosyalizme dolayımlayabilecek sorunlar arasında ise yerel yaşama özel olanları yer alıyor. Üstelik bu seçimler yerel yönetim seçimleri ve bu gruba bu nedenle de daha özel dikkat sarf etmek zorundayız.

Kapitalizm, 1980'lerden beri içine girdiği kumarhane dinamikleri gereği aynı zamanda bir rant kapitalizmidir. Türkiye geniş bir coğrafyadır, kalabalıklığı henüz genişliğini dolduramamaktadır. Bunun kapitalistler ve onların yerel yönetimlerdeki işbirlikçileri açısından anlamı, yağmalanacak kentsel alanların bolluğudur. Özellikle 2000'lerin başlarından beri bunun bol örneklerini de verdiler.

Kentin arsalarını yağmaladılar. Ulaşım hakkını yağmalayarak kent merkezini tam bir trafik keşmekeşi içine soktular. Bunu çözeceğiz diyerek, kentlerin içini köprülerle, üst-alt geçitlerle doldurdular. Bu bitmek bilmez inşaat rantından kendi yandaşlarını yararlandırdılar. Dağıttıkları rantın bir kısmına ise gecekondulara dağıtılacak sadaka için yeniden el koydular.

Görüldüğü gibi, rantın yandaşlara sunulması anlamına gelen yolsuzluklar bu tablo içinde yalnızca bir ayrıntıdır. Böyle olduğu için AKP CHP'de, CHP AKP'de bol miktarda yolsuzluk bulabilmekte ve partilerin seçim stratejisi yalnızca karşı tarafın yolsuzluklarını ortaya dökmek üzerine kurulmaktadır. Bir yerden sonra yolsuzlukların kamuoyuna duyurulmasının da bu nedenle hiçbir anlamı kalmıyor. Çünkü tümünün altında kapitalist kent yağması yatıyor.

* * * * * * * * * *

O halde sosyalistlerin seçim stratejisi yalnızca makro ölçekli sorunlar üzerine değil, yerel ölçekli sorunlar üzerine de odaklanmalıdır. Sosyalistler bu yerel seçimlerde gerçek anlamda yerel seçim çalışması yapabilecekleri bol malzemeye sahiptirler ve bunun hakkını vermelidirler.

Hak vermek yalnızca eleştirmekle sınırlı kalmamalı, sosyalistlerin kendi yerel yaşam anlayışlarını somutlayacak bir düzleme de oturmalıdır: Yerelin merkezi yönetimin politikalarından beslenen ve o politikaları besleyen bir yaşam alanı olduğunu unutmadan.