Sağlıkta Burjuvazinin İç Hesaplaşması

Bugün yine sağlıkla ilgili yazalım. Konu önemli. Sağlık finansman sisteminde yine bir değişiklik yaşanıyor.

Birkaç yıl önce, sağlık hizmetlerinin üretimi ile finansmanını ayırdılar. Örneğin, SSK hizmet üretmekten vazgeçti, bütün hastanelerini Sağlık Bakanlığı'na devretti. Dışarıdan, tıp fakültelerinden, özel kurumlardan, Sağlık Bakanlığı'ndan hizmet satın almaya başladı. Ödemelerde de hizmet başına ödeme sistemine geçildi. Hizmeti üreten kurumlar, hastaya yaptıkları her işi ayrı ayrı sosyal güvenlik kurumlarına fatura ediyorlardı. Muayene, büyük çiş, küçük çiş, film, vb hepsinin fiyatı ayrı ayrı finansör kuruma bildiriliyor ve parası tahsil ediliyordu.

Açıkçası bu, burjuvazinin sağlık alanını boş bulan kesiminin, sağlık burjuvazisinin ve hekimlerin çıkarına işleyen bir mekanizmaydı. Sağlık kurumları gelirlerini maksimize etmek için bol keseden tetkik istiyorlar, gereksiz müdahaleleri yapıyorlar ve karlarının bir kısmını da hekimler başta olmak üzere sağlık personeline, döner sermaye katkı payı olarak dağıtıyorlardı.

Sonucu hep birlikte bir ay önce gördük. Sağlık harcamalarında hiç kimsenin tahammül edemeyeceği bir patlama gerçekleşti. Hatta hükümet bunu "beklemiyorduk" diye kamuoyuna duyurdu. Öngörülemeyen artış yaklaşık 1.3 milyar dolardı. Bunun üzerine IMF heyeti geldi ve kulakları çekti. Arkasından önlemler açıklandı: Kolesterol ve diyabet ilaçlarının yazımı zorlaştırıldı. Ancak esas önlem sona saklanmıştı.

Birkaç gün önce o da açıklandı: Artık hizmet başına ödemeden, vaka başına ödeme sistemine geçiliyor. Bundan böyle, sosyal güvenlik kurumları, sağlık ocaklarına başvuran hastalar için 11, özel polikliniklere başvuranlar için de yaklaşık 15 YTL sabit bir ödeme yapacaklar. Sağlık kurumu hastaya ne yaparsa yapsın bu miktar değişmeyecek. Aynı ödeme mekanizması yataklı tedavi işlemleri için de yaşama geçirilecek. Bu bir tür her şey dahil sistemi oluyor. Hastanızı yalnızca muayene ederek de 11 YTL alabilirsiniz. Ama, onlarca tetkik yapmanız durumunda da yine aynı parayı alacaksınız. Buradaki amaç, sağlık hizmeti üreten kurumları maliyet muhasebesine ve harcamaları kısmaya yönlendirmek. Başarırlar. Ama...

Hizmet başı ödeme, sağlık kurumlarını, kar maksimizasyonu için fason işlere, abartıya yönlendiriyordu. Açıkçası kamu kurumları soyuluyordu. Bu sistemle hastaneler iyi para kazandılar. Benim hesaplarıma göre, 2005 yılı içinde yalnızca SSK'dan yaklaşık 8 milyar dolarlık bir para çok önemli oranda 300 tane özel hastaneye aktarıldı. Vaka başı ödeme ise, sağlık burjuvazisinin ve hekimlerin bu saadet zincirine dur diyor.

Olacak olan şudur. Sağlık kurumları, bu her şey dahil sistemi içinde, bu kez hastaları yalnızca muayene edecekler, gerekli müdahaleleri ve tetkikleri erteleyecekler, yapmayacaklar. Ne yapılırsa yapılsın ödenen para aynı olacağı için. Sonuçta, hizmet üreticilerinin elde edebilecekleri gelire de bir üst sınır çizilmiş oluyor. Dolayısıyla, vaka başına ödeme, devlet inisiyatifinin, burjuvazinin sağlık alanı dışındaki bölmeleri lehine kullanıldığına işaret ediyor. Bu arada, tabi ki hekimler de olumsuz etkilenecek. Kurumların geliri maksimize etme mekanizmaları sınırlanınca, muhtemelen personele aktarılan döner sermaye katkı payları azaltılacak, hatta kesilecek.

Kapitalizm böyledir. Her şey parayla ölçülür. Motivasyonun kaynağı paradır. Ancak bu, kaçınılmaz biçimde, harcamaları artırır. Esas burjuvazi homurdanır. Sonuçta makara tersine sarılır ve harcamaların kısılması gerektiğine hüküm verilir. Ama bu kez de personelin ve kurumların "motivasyonu" düşer. Ortası yoktur. Olan halkın sağlığına olur.

Mali kriz derinleşince burjuvazinin tabakaları bile birbirlerine girerler. Türkiye'de henüz sağlık burjuvazisinin tüyü yeni bitmektedir. Bu nedenle büyük burjuvazimizin düdüğüyle hizaya gelmek zorundadır. Ben böyle zamanlarda, biraz da, kıs kıs gülmenin keyfini çıkarıyorum.