İşsizliğin Çözümü Kamulaştırmada İLKER BELEK

Kapitalizm olağan dönemlerinde bile işsiz büyüme rejimidir. Teknolojik yatırım büyümeyi sağlarken istihdamı daraltır. Teknoloji emek gücünü ikame eder.

Teknolojik yenilenme, burjuvalara hem rekabet avantajı sağlar hem de emek gücünün değerini düşürür. Kapitalizmin yasasıdır bu.

Kriz dönemlerinde işsizliğin toplumsallık kazanmasının nedeni öncelikle böyle bir alt yapının miras alınmasıdır. Bunun üzerine talebin daralması biner.

İşsizlik sınıfsal bir sorundur. Sorunun sınıfsal niteliğini gizlemek amacıyla burjuva ideologlar uzlaşı önerirler: Biraz işveren, biraz da sendika ödün versin türünden... Oysa ortada uzlaşılacak bir şey yoktur. Burjuvaların kaybı karlarının büyüme hızının düşmesi ya da servetlerinden yemeleridir. İşçi sınıfı ise açık biçimde ekmeğini kaybediyor.

O nedenle, böyle bir ortamda kamucu, eşitlikçi, sosyalizm propagandasını yapmanın olanakları ileri derecede genişliyor. DİSK başkanı, geçenlerde katıldığı bir programda krizin nedeninin işçi sınıfı olmadığını, faturasını da üstlenmeyeceğini söyledi. Doğru, ancak eksiktir.

Tamamlamak için başka bir dünyanın olanaklı olduğunun propagandasını yapmak gerekir. Başka bir dünya, hem işçi sınıfı, ezilenler hem de insanlık için.

Çözüm yolu işletmelerin kapatılması, işçilerin kapının önüne koyulması değildir. Çözüm yolu kamulaştırmadır. Böylece büyük bir kaynak israfı önlenmiş olur. Günlük çalışma süresinin kısaltılmasıyla, hafta sonu çalışmasının iptaliyle istihdam hacmi genişletilir. Stoklardaki malların kamulaştırılarak ucuz fiyatla piyasaya sürülmesiyle meta fiyatlarının yükselmesinin, hayat pahalılığının, enflasyonun da önüne geçilir, toplumsal gereksinimler karşılanır.

Çalışma sürelerinin kısaltılmasının ücretlerde de düşüşe neden olacağı varsayımı yanlıştır. Toplumsal artığın eşitlikçi paylaşımı daha az süre çalışmaya karşılık ücretlerin yükseltilmesini bile sağlayabilir.

Her kriz döneminde kitlesel işsizlik bir kader değildir. Kapitalizmin bir kuralıdır, tamam, ancak o kadar. Tüm ekonomiyi tamamen farklı bir mantıkla örgütlemek olanaklıdır.

Daha da önemlisi, bütün dünyada epey uzun süreceği şimdiden anlaşılan kriz ve arkasından gelecek daralma koşulları, ortada başka bir seçenek de bırakmıyor. Ya işletmeler kapanacak, işçiler yığınlar halinde işten atılacak, özel sektör başka çaremiz gerekçesiyle emek sömürüsünü olmadık yollarla artırmaya yönelecek, TÜSİAD işçi çıkarma tehdidi üzerinden devletin elindeki bütün kamusal fonların kendisine verilmesini talep edecek ya da tamamen farklı bir dünya istenecek.

Kilit kavram bu: Farklı bir düzen.

O düzende fabrikalar kamunun olacak. Üretim toplumsal gereksinimlere göre merkezi olarak planlanacak. Toplumsal artık emeğin niteliği dikkate alınarak eşit olarak paylaşılacak. Toplumsal ve doğal afet durumlarına karşı artığın bir kısmı ortak fonlarda biriktirilecek. Gelirin eşit dağılımı, ihracatın azaldığı kriz koşullarında iç talep üzerinden üretimi sürdürmenin, sermayenin değersizleşmesini önlemenin olanaklarını verecek. Toplumsal yedek fonlarımız insanlarımızın reel gelirlerinin düşmesini engellemek üzere devreye girecek. Kapitalist sistemde bunların yapılamayışın nedeni servetin eşitsiz dağılımıdır. Bankalar 11 milyar dolarlık karlarını kamusal alana açsalar sanayi kurtulur.

Farklı dünya sosyalizmdir. Bunun için öncelikle bugünkü düzeni reddetmek ve eşitlik talebini yükseltmek gerekir.

Üretim, şimdi, sermaye sınıfı üzerinde bir külfet mi ? Tamam, zaten kamulaştıracağız. Kamulaştırıp üretimi sürdüreceğiz. İşçiyi işten atmak, fabrikaları kapatmak yerine, kapitalistlerin fabrikalarına ve bankalardaki hesaplarına el koyacağız. Özel kasalardaki servetleri kamulaştıracağız.

Kamulaştırma talebi işten atılma gerçekliğini yaşayan işçi sınıfının duyarlılıklarına temas etmenin, o duyarlılıkları sola çekmenin en önemli aracıdır.