ABD ve AB'nin fonladığı rapor: 'Türkiye mafya devleti'

ABD ve AB'nin fonladığı Küresel Organize Suç Endeksi raporunda Türkiye'nin 'mafya devleti' olarak bilinmeye başladığı ve verilerin buna şimdiye dek olduğundan daha fazla işaret ettiği söylendi.

Dış Haberler

İsviçre merkezli "Ulusötesi Organize Suçlara Karşı Küresel Girişim" ABD, AB ve Interpol tarafından fonlanan "Küresel Organize Suç Endeksi"ni yayımladı.

Birleşmiş Milletler’e üye tüm ülkelerin organize suçlarla ilişkisine dair salı günü yayımlanan raporda Türkiye bir "mafya devleti" olarak nitelendi. Ülkelerin organize suçlara ilişkin durumlarını 10 üzerinden puanlayan endekste Türkiye 10 üzerinden 6,89 puanla 193 BM üyesi devlet arasında bu alanda en kötü 12. ülke olarak yer aldı. 

'Mafya devleti'

"Türkiye bir mafya devleti olarak bilinir hale geldi ve kanıtlar bunun şimdi her zamankinden fazla olduğuna işaret ediyor" denilen raporda "Türk hükümeti, altın ve petrol ticareti, insan kaçakçılığı ve silah kaçakçılığı gibi belirli suç pazarlarını sık sık kendi çıkarları ve siyasi amaçları için kullanıyor" denildi.

Raporda şu ifadelere yer verildi:

'Türk hükümeti suç pazarlarını kendi siyasi amaçları için kullanıyor'

"Siyasi koşullara ve diğer ülkelerle olan jeopolitik ilişkilere bağlı olarak, Türk hükümeti organize suç faaliyetleri üzerindeki kontrolünü ya sıkılaştırmayı ya da hafifletmeyi seçiyor. Devlette yerleşik kişilerin, Suriye ve Libya'da savaşan Selefi-Cihatçı gruplara yasadışı yollardan silah aktarmanın yanı sıra Türkiye'deki paramiliter gruplara silah sağlamaya karıştığı düşünülüyor. Organize suç ve devlete gömülü bireyler, onlarca yıl öncesine dayanan ve bugüne kadar devam eden son derece güçlü ve karmaşık bağlara sahiptir. Türkiye'de faaliyet gösteren, geleneksel mafya tipolojisini model alan, baba olarak bilinen aile reisi merkezli güçlü bir hiyerarşiye sahip önemli sayıda mafya tarzı grup vardır. Ancak bunlar Türkiye'de giderek azaldı ve yerini giderek daha gevşek, bölümlere ayrılmış yarı özerk hücre ağlarına bıraktı."

'Üst düzey politikacıları IŞİD'le petrol kaçakçılığıyla bağlantılandıran çok sayıda kanıt var'

Türkiye'nin "yasadışı piyasası"nın kritik bileşenlerinden birini "yenilenemeyen kaynakların yasadışı ticareti" olarak niteleyen raporda "Petrol ve altınla ilgili suçlar en belirgin iki suç" denildi.

Özellikle Suriye, Irak ve İran'dan petrol kaçakçılığı yapıldığı belirtilen raporda "Üst düzey politikacıları Türk ve Irak Kürtlerinin petrolü kisvesi altında milyonlarca dolar değerinde IŞİD petrolünün satın alınması ve bunu takiben yasadışı satışıyla ilişkilendirebilecek çok sayıda kanıt var" ifadesi de yer aldı.

Raporda "altınla ilgili suç faaliyeti" olarak ise İran ve Venezuela'ya ABD yaptırımlarının ihlali ve "kara para aklama"ile ilgili son davalar örnek gösterildi.

Raporda "Ülkenin döviz krizi, Venezuela ile artan ilişkisi ve İran yaptırım rejimini atlatmaya yönelik çabalarla birleştiğinde, yenilenemeyen kaynaklara yönelik yasa dışı pazarın kapsamı ve kapsamının büyümeye devam etmesi muhtemeldir" ifadesine yer verildi.

Kokain detayı

Rapora göre, Türkiye'deki organize suç çeteleri Avrupa'ya toptan eroin ithalatını kontrol ediyor. Türkiye'de eroin üretiminin artmakta olduğunu ve laboratuvarların İstanbul'a ve doğu illerine dağıldığını öne sürülen raporda dikkat çekici bir başka ifade ise kokain kaçakçılığıyla ilgili. Raporda "Kokain piyasası oldukça sınırlıdır. Kokain kaçakçılığının yaygınlığı son zamanlarda artmış gibi görünse de, Türkiye başlıca ulusötesi kokain kaçakçılığı rotaları üzerinde değildir ve kokain için bir geçiş rotası olarak önemli bir rol oynamamaktadır" denildi

'2016'dan sonra DEA ile işbirliği zayıfladı'

2016 yılındaki darbe girişiminden sonra Erdoğan tarafından otokratlaşma eğiliminin zirve yaptığı belirtilen raporda, Türkiye ile ABD Uyuşturucuyla Mücadele Dairesi (DEA) arasındaki işbirliğinin de "2016'dan bu yana önemli ölçüde zayıfladığı ve bunun Türkiye'deki Emniyet Genel Müdürlüğü'nün uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele kabiliyetine zarar verdiği" kaydedildi.

Raporda "Kağıt üzerinde Türkiye, organize suçla ilgili tüm ilgili uluslararası anlaşmaları ve sözleşmeleri onaylamış olmak da dahil olmak üzere güçlü ikili ve çok taraflı işbirliği çerçevelerine sahip görünüyor, ancak bunlar büyük ölçüde ülkenin Batı dünyasının bir müttefiki olarak tarihinin bir kalıntısı" ifadesine de yer veriliyor.

'INTERPOL'un kırmızı bülten sistemi kötüye kullanılıyor'

Çok sayıda ülke ile suçluların iadesi anlaşmaları yürürlükte olmasına rağmen, Türk hükümetinin bunları yalnızca siyasi bir araç olarak kullandığı belirtilen raporda, hükümetin "gazetecileri, aktivistleri ve yurtdışında yaşayan siyasi muhalifleri haksız yere hedef almak için INTERPOL'ün kırmızı bülten sistemini kötüye kullanması" konusunda endişelerin dile getirildiği de ifade ediliyor.

Yasadışı silah ticaretinin yaygın olduğu belirtilen raporda ateşli silahların kullanımının ve trafiğinin son yıllarda arttığı da kaydediliyor. 

Raporda insan ticareti ve kaçakçılığı konusunda Türkiye "ulus ötesi piyasalarda ana oyuncu" olarak niteleniyor. İnsan ticareti Türkiye'de "önde gelen bir suç piyasası" olarak nitelenirken, "ağırlıklı olarak cinsel sömürü ve zorla çalıştırma amaçlı insan ticareti"nin turistik bölgelerde, büyükşehirlerde ve sınırdaki kentlerde yoğunlaştığı dile getiriliyor.