AB-İran ticaretinde sermayeye risksiz 'arka kapı'

İran'a yönelik yaptırımların enerji ve finans sektörlerini kapsayan ikinci bölümünün yürürlüğe girmesine kısa zaman kala Avrupa Birliği (AB) ülkeleri dolaylı ancak 'güvenli' farklı yolların peşinde. İran ile oluşturulan yeni ödeme sistemi petrol ve doğalgaz ithalatını korumayı amaçlarken ABD'nin olası cezalarını bertaraf etmeye çalışıyor.

Dış Haberler

ABD Başkanı Donald Trump’ın İran ile 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmasından çekilmesinin ardından yeniden gündeme gelen İran’a yönelik yaptırımların ikinci bölümü 4 Kasım’da yürürlüğe girecek. Enerji ve finans sektörünü kapsayacak yeni yaptırımlar İran'la ticaret gerçekleştiren üçüncü taraflara da bu yaptırımlara uyma zorunluluğu getiriyor. Geçtiğimiz yıllardaki örneklerden farklı olarak yaptırımlardan “muafiyet talebini” görmezden gelen ABD’ye karşı Avrupa ülkelerinin farklı yollar denediği görülüyor.

TAKAS SİSTEMİ YAPTIRIMLARIN ETRAFINDAN DOLAŞIYOR

İran ile ekonomik ilişkilerini ABD yaptırımlarından etkilenmeden sürdürmek isteyen Avrupa Birliği (AB) bu ülke ile ticareti sürdürecek yeni “ödeme sisteminin” altyapısının hazır olduğunu açıkladı. Yeni plan sayesinde İran ile yapılan ticaretin küresel finans sisteminden ayrılması öngörülüyor. AB Komisyonu'nun taslak planında "sadece bu amaçla İran'a ve İran tarafından yapılan ödemelerin denkleştirileceği bir şirket kurulması" öneriliyor. Bu şirket kanalıyla ticari bankaların ödeme sistemine ihtiyaç duymadan ya da ticari bankaların asgari katkısıyla İran ile AB şirketleri arasındaki para transferinin ABD yaptırımlarından etkilenmemesi sağlanacak.

Şirketlerin mevcut operasyonlarını meşru hale getirecek  “takas sistemi” ile örneğin İran İspanya'ya petrol sattığında ve bir Alman şirketi İran'a makine teslim ettiğinde, İspanya'nın İran'a ödemesi gereken para Alman makine imalatçısının alacağını kapatmakta kullanılabilecek.

KRİTİK SEKTÖR ENERJİ

İran ile varılan yeni finans sistemi anlaşmasının Avrupalı tekeller için kritik noktası ise mekanizmanın petrol satış gelirlerini de kapsaması. AB ile İran arasındaki 25 milyar avroluk ticaret hacminin önemli bir kısmını ham petrol oluşturuyor. Dünyanın dördüncü büyük petrol rezervine sahip ülkesi olan İran’ın en büyük on alıcısı arasında İtalya, İspanya, Fransa ve Yunanistan yer alıyor. AB'nin kuracağı yeni yapı, enerji şirketlerinin Amerikan Doları'na ve ABD'nin öncülük ettiği küresel finansal sisteme bağlı kalmadan İran ile petrol ticareti yapabilmesinin önünü açacak.

Yaptırımların ilan edildiği Mayıs ayından bu yana petrol fiyatları 85 dolara yükselerek son 4 yılın zirvesine çıkarken, arz açığını kapatma üzere yapılan hamlelerin etkisi sınırlı kalıyor. Taşıma maliyetleri de göz önünde bulundurulduğunda İran petrolünün “alternatifleri” AB ülkeleri için ek yükümlülükler doğuruyor. Yaptırımların yürürlüğe girmesine bir ay kala yalnızca Japonya ve Güney Kore İran’dan petrol alımını durdurduğunu açıklarken, İranlı yetkililer petrol satışlarında şimdiye kadar neredeyse hiçbir düşüş yaşanmadığını belirtiyor.

KÜÇÜK KÂR BÜYÜK RİSKE 'FEDA' EDİLİYOR

Yeni “ödeme sistemi” AB’nin İran ile ticareti korumaya yönelik ilk girişimi değil. ABD’nin nükleer anlaşmasından çekildiğini duyurduğu Mayıs ayında Avrupalı firmaları ABD yaptırımlarından korumak için 1996 yılında kabul edilen “Engelleme Mevzuatı” adlı yasa tekrar etkin hale getirilmişti.  Bu düzenleme ile Avrupalı şirketlerin ABD yaptırımlarına uyması yasakladığı gibi, yabancı mahkemenin Avrupalı şirketlere ilişkin verdiği kararın etkisi, cezayı kompanse etme taahhüdünde bulunarak, sıfırlanıyor.

ABD'nin 1996 yılında Küba, İran ve Libya ile ticaret yapan yabancı firmaları cezalandırmak istemesi üzerine kabul edilen Engelleme Statüsü, ABD’nin geri adım atması ile uygulanmamıştı. Ancak bugün, firmaların ABD’nin tüm dünyadaki operasyonlarını etkileyecek yaptırımları karşısında İran pazarından çekilerek AB düzenlemesini fiilen işlevsiz kıldığı görülüyor. Mercedes-Benz'in üreticisi Alman otomotiv devi Daimler, İran pazarından çekildiğini duyurduğu açıklamasında, "İran'daki, zaten sınırlı olan, faaliyetlerimizi, uygulamaya sokulan yaptırımlar doğrultusunda, ikinci bir duyuruya kadar askıya aldık" ifadelerine yer vermişti. Fransız devi Total, Volkswagen, Airbus, Renault, Peugeot, ve Siemens gibi pek çok Avrupalı şirketler benzer açıklamalarla İran’daki faaliyetlerine son verdiklerini açıklamıştı.

MUAFİYET YOK

Avrupalı şirketlerin ticareti “kolaylaştırıcı” düzenlemelere rağmen çekilme kararlarının bir sebebi de ABD’nin geçtiğimiz yılların aksine muafiyet konusunda geri adım atmaması. Haziran ayında İran’a yönelik yaptırımlardan muafiyet talebini Washington’a ileten Almanya, İngiltere ve Fransa, “bize saygı gösterin” dedikleri mektuplarında İran'ın uluslararası para transfer sistemi SWIFT'ten de hariç tutulmaması gerektiğini belirtmişti. ABD’nin kabul etmediği muafiyet istekleri neticesinde Avrupalı şirketler uluslararası alanda izole olma riski ile karşı karşıya.

FİNANS SERMAYESİ 'GÜVENLİ' YOLDA

Bir diğer izolasyon riski ise finans sermayesi için bulunuyor. Ancak yeni ödeme sistemi ile kurulacak şemada merkez bankası ve ticari bankalara yer verilmemesi, bu riski bertaraf etmeye yönelik bir girişim olarak okunuyor. İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, "Özel Amaçlı Araç" (SPV) olarak adlandırılan yeni şirketin, bir tür arayüz olacak yapının Avrupa’dan 7 farklı merkez bankasınca onaylandığını belirtirken, bu bankaların hangi ülkelere ait olduğuna ilişkin ayrıntı paylaşmadı. (soL'un notu: SPV, özelleştirmeler, şirket satın almaları ya da birleşmelerinde sıkça başvurulan, devralınan şirketle ilgili yükümlülüklerin bir bölümünden muafiyet, bazı risklerden kaçınmak için başvurulan "sıfırdan yeni bir şirket kurma"yı ifade ediyor.)

Dolar merkezli finansal yapının merkezinde yer alan Avrupa için bu yeni kanal, dolaylı da olsa “güvenli” bir yol olarak görülüyor. AB’nin İran ile nükleer anlaşmasına sadık kalacağını açıklamasına rağmen Alman bankaların İran’da gelen ödemeleri kabul etmediği basına yansımıştı. İhracat karşılığını alamayan küçük ve orta ölçekli kimi şirketler ise iflasın eşiğine gelmişti.

ALMANYA'NIN ÖZEL ROLÜ

İran ile yeni sistemin oluşturulmasında en büyük aracılar arasında yer alan Almanya ile İran arasındaki dış ticaret hacminin 2017 yılında 3,5 milyar avro civarında gerçekleştiği görülüyor. Nükleer anlaşmasının imzalandığı 2015 yılından bu yana artan ikili ticaretin Almanya için en büyük avantajı petrol ve doğalgaz ithalatını kolaylaştırması olmuştu. Yılın ilk altı ayında İran ile ticareti nispeten azalan Almanya’da, 2014’te yaptırımları ihlal ettiği gerekçesiyle Commerzbank ABD’ye 1,45 milyar dolar ceza ödemişti.

ABD Başkanı Donald Trump, 2015 yılında İran ile beş daimi BM Güvenlik Konseyi üyesi ve Almanya arasında imzalanan nükleer anlaşmayı tek taraflı iptal etmişti. Trump, 6 ülkenin imzaladığı nükleer anlaşmadan çekildikleri için İran'a yönelik yaptırımların yürürlüğe sokulacağını açıklamıştı.