Kırlangıçlar. Ömür biçen kırlangıçlar. Bacakların daraçısında yuva yapanlar değil. Belki onlar da. Kısacık ömürlü kırlangıçlar. Cemal Süreya. Son söz söyleyici. Elif. Lâm. Mim. Sonra, gereği düşünüldü: Yedi kırlangıç ömrü ve son.
Menzil hatası: Yedi kere dokuz. Hesap hatası: Kırlangıç başına bir yıl. Muamma: Sevinç sürsün diye ömrünü uzatan bir kırlangıç. Ya da: Yedi bölü üç fazla ömürlü kırlangıçlar... Ve: Üstü kalsın!
Doğum gününü hiç kimse bilmiyor. Gittiği günü bilmeyen bir tek o...
1931'de doğdu. Bir kırlangıç dokuz yıl yaşar sandı, yedi kırlangıç ömrünü yeterli buldu. "Mezarı başında konuşmamı isteyen, 1994'ten önce ölmeli" dedi. Öyle ki, "1994 Eliyle, Samanyolu'na" bir "not" bile bıraktı. "Yaşadım, Tanrım, / yarım ve uluorta, / bir dahaki hayatta, / varsa öyle bir hayat, / şiir yazar mıydım, / bilmiyorum." Ne ki, bir kırlangıç, sekiz yıl yaşıyordu. Maliye uzmanıydı. Hesabı kontrol etti. Kırlangıçlara borçlu kalamazdı. Kırlangıçlara bile. Son söz söyleyiciydi. Minnet duymadı, bahşişini attı, sustu. 1994'ten önce. "Not"unu güncellemişti! "Ölüyorum Tanrım / Bu da oldu işte..." Bir ağacın gövdesine sarılmadı...
Düşünmedi belki de, vurulduktan sonra da bir süre uçabileceğini bir kuşun. Bir mezarın doğurduğu iştahlı çocuğa, Anadolu şiirine tutkun bir kırlangıcın... 9 Ocak 1990'da, Emekli Maliye Müfettişi Cemalettin Seber sustu. Cemal Süreya, "binlerce, onbinlerce görüntünün anlatamadığı bir laf etmeyi" sürdürdü... "En inceldikten sonra, ilkel sözcüklerle"... Yırtılan ipek sesiyle!
59 yıl saatleri yaşadı. Hadi onu kum saatleri açıklıyordu diyelim. Açıklanamayan en büyük hastalığı, en büyük sağlığı, açıklanamayan tek şeyi de yaşadı ama her saat. Hani, denetçi anlamaz, tarihçi atlar, terzi bir araya getiremez, sanatçı elden kaçırır bir şey vardı ya? Aşk. Yaşadı, açıkladı: "Kuşlar toplanmışlar göçüyorlar... Keşke yalnız bunun için sevseydim seni..." Her aşkta en az on kişi vardır!
Kedi resmini bile cetvelle çizen mühendislerin kenti öyle bir yıkıldı ki aşksızlıktan, onun yokluğunda. Hırka ilikleyecek yazlık sinemalar kapandı Cemal Süreya gideli. Cemal Süreya gideli, yabanördekleri kanat vurma nöbetlerini sıklaştırdılar biraz daha, su donmasın diye. Hep bir çift kanadın eksikliğini duyarak. "Acı hiçbir zaman bu kadar söz sahibi olmamıştır."
"Belirsizlik"ti son okuduğum yazısı. "Her şey belirsizleşti aslında. Bugün kesinliklerle tıkabasa, ama yarın belirsiz... Yapaylıklar da var..." Öyle. Bu yüzden bir koca boşluk duygusu, bir eksilmişlik hüznü her 9 Ocak'ta, her yabanördeğinin kanadında. Bu yüzden göçebelik.
Gitti gideli, bir ilkokul bahçesi geçmiyor cıvıl cıvıl sulardan. Taşıran damla sevilmiyor. Jandarma nesirden çıktı. Yok, çapraz asılmış silahlar da eşkıya türkülerinde. İnmedi şairler, çağlar öncesi destanlardaki atların sırtından, bozuk para telaşıyla abonman bilet bulup binmedi otobüse. Ötelerden geliyor bir sarı tef sesi zurnanın ucu, yepyeni bir çingene bekliyor. Borsada kâr senetleri, omuzlarda sırma, gitti gideli.
Olsun ama&hellip Hava, her 1 Mayıs'ta güzel hâlâ, anılar düş değeri kazansın diye. Hem, "şelaleye düşmüştür zeytinin dali" bir kez&hellip Ve "bugün kayda değer bir şey yok" yazmamış mıydı defterine XVI. Louis, 14 Temmuz 1789 akşamı?
"Her yüz bir memlekettir" diyen, çehresinde alıp gitti, tanrıların çocukluk günlerinde yarattığı Anadolu'yu. Gurbete düştük: Garb! Uçurumda açan çiçeğin yurdunu severliği, ne az dillendirilir oldu, "Lokman Şair" gideli.
Gitti gideli, mısralara hasret artıyor. Mısralara, balyozla vurulan. Vurulsa soylu, büyük, mavi bir demir sesi yükselen mısralara...
Şimdi, her 9 Ocak'ta, ipi kopmuş bir uçurtma hızla uzaklaşır bir çocuğun bakışlarından&hellip Elinde ölümün lacivert çıngırağı&hellip Gitti gideli&hellip