AKP yargıdaki krizi 'yeni anayasa' için kullanıyor: Kriz bir günde mi çıktı?

AKP'li Ömer Çelik, Yargıtay ile AYM arasında süren krize reçete olarak ‘yeni anayasa’yı gündeme getirdi. Çiğdem Toker’in yazısı, Çelik’e neredeyse yanıt niteliğinde.

Haber Merkezi

Cumhur İttifakı’nın uzun süredir dilinden düşürmediği yeni anayasa, yargı krizinin merhemi olarak gösterilmeye çalışılıyor.

AKP Sözcüsü Ömer Çelik, Yargıtay 3. Ceza Dairesi ve Anayasa Mahkemesi (AYM) arasında süren yargı krizine çözümün "yeni anayasa yapılması" olacağını ileri sürdü.

Çelik, milletvekili seçilmesine rağmen tahliye edilmeyen, AYM’nin iki kere verdiği hak ihlali kararı uygulanmayan Can Atalay dosyasında Yargıtay’ın Anayasa hükümlerini çiğnemesini değerlendirdi. Çelik’e göre krizin sebebi "Anayasa’da birbirine muhalif hükümler" olması.

Çelik şöyle diyor: “Bütün bunlardan uzaklaşacağımız mesele Türkiye'de yeni bir anayasa yapmak. Yeni bir anayasa yapılmadığı sürece devlet organları arasında bu çelişkilerin ortaya çıkması mukadderdir. Yeni anayasa olmadığı müddetçe siyasetle devlet hayatının önüne bu ve şimdi tahmin edeceğimiz bir sürü kriz gelecek.”

Anayasa taslaklarını anlatan Çelik “ideolojik kavgaların parçası olmamak için yeni anayasa” dedi ve “Cunta anayasası diyoruz, bir sürü müdahale yapılmış. Siyaset yapanların borcu yeni bir anayasayı yeni nesillere hediye etmektir. Bir anayasanın sahip olması gereken temel niteliklere sahip metnin her ortamda çıkarılabileceğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

Peki anayasa mı eksik, yoksa uygulanmıyor mu?

T24’teki köşesinde Anayasa’nın çiğnendiği örnekleri köşesinde ele alan Çiğdem Toker’in yazdıkları, Çelik’in ifadelerine neredeyse yanıt niteliğindeydi. Toker, “Anayasal düzene her düzeyde sahip çıkamadığımız her gün, ülkemizi daha büyük bir açmaza sürükleyecektir” dedi.

Toker sırasıyla hatırlattı:

  • Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Mayıs 2023'te yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olamaması gerekiyordu. Anayasa maddesi çok açıktı. "Bir kimse en fazla iki kez cumhurbaşkanı seçilir"di. etmedi; Erdoğan'ın üçüncü kez aday olmasının Anayasa'ya aykırılığı biline biline, halkı temsil eden muhalefet siyasetçisi sustu. Seçimler yapıldı Erdoğan üçüncü kez cumhurbaşkanı seçildi.
  • Bir seçimde kullanılan oy pusulasının konulduğu zarf, yasa gereği mühürlü olmalıydı. 2017 yılında yapılan referandumda yaklaşık 2,5 milyon mühürsüz oyun geçerli sayılmasına karar verildi. Üstelik oy kullanma işlemi sürerken. Bu sayıdaki oy, bir seçimin sonucunu değiştirirdi. Ama değişmedi.
  • Anayasa gereği TBMM Başkanlarının üyesi bulundukları siyasi partinin faaliyetlerine katılamaması gerekiyor. Bu hüküm, Binali Yıldırım başkanlığı döneminde ihlal edildi. Yıldırım, 2019 yerel seçimler öncesinde AKP aday tanıtım toplantısına gayet rahat ve çekincesiz bir biçimde katıldı. İstifa dahi etmeden İBB adayı ilan edildi.
  • Türkiye'nin, kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi bünyesindeki AİHM; yani Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uyması gerekiyordu. Çünkü bütün Avrupa Konseyi üyeleri gibi Türkiye de 71 yıl önce yürürlüğe giren Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne taraftı. Ama ne Osman Kavala kararına (2019) uydu Türkiye, ne Selahattin Demirtaş kararına (2020). Bir Konsey üyesi ülkenin, AİHM ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi kararlarına uymadığında neler olacağı yazılıydı ve belirlenmişti ancak Türkiye'ye yaptırım uygulanmadı. Bol bol sert açıklamalar yapıldı.

Listeyi uzatacak yüzlerce örnek olduğunu söyleyen Toker, “Yargıtay 3. Ceza Dairesinin Can Atalay dosyasında Anayasa Mahkemesi kararı için ‘hukuki değeri yok’ dedirtebilen ortam ve süreç, bir günde oluşmadı yani” dedi.