Padişah bozuntusundan ODTÜ çıkartması: Son teknoloji ürünü faşizm

Erdoğan'ın Göktürk-2 uydusunun fırlatılması nedeniyle düzenlenecek törene katılmak için ODTÜ'ye gitmesi, polisin tüm okulu adeta işgal etmesiyle sonuçlandı. AKP hükümeti ise, yaşanan rezaleti görmezden gelip, bilimde ne kadar ilerlediklerini anlatmakla meşgul.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Göktürk-2 adlı uydunun Çin'den uzaya fırlatılması nedeniyle düzenlenen törene katılmak için, dün ODTÜ yerleşkesindeki TÜBİTAK Uzay Teknolojileri Araştırma Enstitüsü'ne gitti. Erdoğan'ın daha önceki ziyaretinde de olduğu gibi, Başbakanı okullarında istemeyen ODTÜ'lü öğrenciler ise, bu ziyareti protesto etmek ve Erdoğan'ı okullarında istemediklerini göstermek amacıyla toplandılar.

Ancak okula 2500 kişilik bir ordu ve çok sayıda panzerle çıkartma yapan polis, ODTÜ'yü adeta savaş alanına çevirdi. 200'den fazla gaz bombasının atıldığı, ses bombası ve plastik mermilerin kullanıldığı saldırı sonucunda birçok öğrenci yaralandı. Polisin yakın mesafeden ve hedef gözeterek attığı gaz bombası kafasına isabet eden bir öğrencinin ise hayati tehlikesi bulunduğu bildiriliyor.

Son yılların en şiddetli saldırılarından biri olan bu olayla, AKP hükümetinin ve Başbakanın önümüzdeki dönemin nasıl geçeceğine dair bir sinyal verdiğini söylemek mümkün. Dış politikadan ekonomiye kadar birçok alanda çuvallayan ve şimdi zevahiri kurtarmak için şov yapmakla uğraşan Erdoğan, kendisine yönelik en ufak bir tepkiye dahi izin vermeyeceğini göstermiş oldu. ODTÜ öğrencilerine yönelik faşist saldırı, Erdoğan'ın önümüzdeki dönem izleyeceğimiz icraatlarının örneklerinden biri olarak değerlendirilebilir.

Uzay çağından barbar istilasına
Yerli yapım uydu olduğu için büyük reklam ve tantanayla pazarlanan Göktürk-2 Çin'den uzaya fırlatıldı. Ancak AKP hükümeti için hiçbir şey, Göktürk-2'nin bir hükümet reklamına dönüşmesinin önüne geçmemeliydi. Bu nedenle, başta Erdoğan olmak üzere, AKP hükümeti, ODTÜ TÜBİTAK Uzay Teknolojileri Araştırma Enstitüsü'nde gerçekleştirilecek töreni bir şova dönüştürmeye kararlıydı.

Ancak bu şovu bozabilecek bir unsur olarak öğrencilerin varlığına dair de önlem alındığı belli oluyor. Tören sırasında herhangi bir protestoyla karşılaşma ihtimalini değerlendiren AKP, okula bir çevik kuvvet ordusuyla gelmeyi tercih etti. Zira ODTÜ'lü öğrenciler daha önce de Tayyip Erdoğan'ı protestolarla karşılamış ve dünkü ziyaret öncesinde de ODTÜ'ye gelmemesi yönünde Başbakanı uyarmıştı.

ODTÜ'de istenmediğini bilen Başbakan, ODTÜ'de bulunmanın tek yolu olarak kampüsü işgal etmeyi buldu. 2500 polis, birçok panzer ve sayısız gaz bombası tedarikiyle okula giren polis, hiçbir uyarıda bulunmadan öğrencilere saldırdı. Daha önce görülmemiş bir biçimde ses bombası da kullanan polis, ODTÜ öğrencilerini yıldıramadıkça plastik mermi de dahil, teknolojinin verdiği tüm imkanlarla saldırmaya devam etti.

Sonuç olarak, en son teknoloji olduğu söylenen ve AKP hükümeti için bir gurur kaynağı haline getirilen uydu fırlatma töreni, padişahın polisinin barbarca saldırısıyla birlikte gerçekleşebildi. Ülkeyi demokrasi, ekonomi ya da bilimde en ileri noktalara taşıdığını iddia eden AKP hükümeti, böylece bilimden ne anladığını da ortaya koydu. AKP'nin bilimden anladığının, Türkiye'nin en büyük ve köklü üniversitelerinden birini silah, gaz bombası ve ses bombalarıyla işgal etmek, birçok öğrenciyi yaralamak ve bir öğrenciyi ölümle burun buruna getirmek olduğu görüldü. Kısacası, Erdoğan'ın niyetinin, ülkeyi son teknoloji ürünü faşizme götürmek olduğu meydana çıktı.

Padişahın façası bozuluyor
Erdoğan'ın ülkeyi bir padişah gibi yönetmek isteği son günlerde daha açık belli olmaya başladı. Başkanlık sistemi tartışmalarında da görülen bu padişahlık sevdası, en son Erdoğan'ın kuvvetler ayrılığı ilkesi konusundaki şikayetiyle tekrar gündeme gelmişti. Bu sevdanın altında ise, Başbakanın kendisini hiçbir koşulla sınırlandırılmamış bir muktedir olarak görme isteği yatıyor. Kuşkusuz, Başbakanın padişahlık arzusunda, emperyalizme ve sermayeye daha fazla ve engelsiz biçimde hizmet etme kaygısı da bulunuyor.

Başbakanın son aylardaki sert ve saldırgan üslubunun altında yatan nedenlerden biri de, padişahlık konusundaki arzusunun giderek bir zorunluluğa dönüşmesi. Yani Erdoğan, padişah olamazsa içine girdiği durumun hesabını vermek zorunda kalacağını biliyor. Bu nedenle, kendisine karşı çıkan tüm kesimleri şiddetle susturmaya çalışıyor.

Ancak tüm saldırılara karşın, Başbakan Erdoğan'ın "façasının bozulmasının" önüne geçilmeyeceği de belli olmaya başladı. Türkiye'yi Ortadoğu'da kanlı bir savaşın eşiğine getiren, komşu halklar nezdinde nefret edilen bir ülke konumuna düşüren, ABD emperyalizmine uşaklık konusunda hiçbir sınır tanımayan AKP, son adım olarak ülkemizi yabancı askerlerle ve Patriot füzeleriyle doldurmaya karar verdi.

Yabancı askerlerin ve füzelerin Türkiye'ye yerleştirilmesini Meclis'te bile tartışmaya cesaret edememesi, esasında AKP'nin ve Erdoğan'ın içinde bulundukları durumdan ne kadar endişeli olduklarını gösteriyor. Kamuoyu önünde inandırıcılığı giderek zedelenen, parti içinde dahi çatlak seslere muhatap kalan, gerici dayatmaları halkın tepkisiyle karşılaşan, çok güvendikleri birçok konuda geri adım atmak zorunda kalan ve son olarak da dış politikada içine düştüğü batağı gizlemeye çalışan AKP, kendisine yönelik her türlü tepkiyi şiddetle bastırma yoluna gidiyor.

Dolayısıyla, parti olarak AKP'nin, kişi olarak ise başbakan Erdoğan'ın tıynetine de uygun bir biçimde, hoşa gitmeyen tüm seslerin üzerine gaz bombaları, plastik mermiler ve faşist saldırılarla gidilmesi, AKP hükümetinin öncelikli politik tarzı haline gelmiş bulunuyor. Ancak dün ODTÜ'lü öğrencilerin tüm saldırılara karşın yılmayarak Erdoğan'ın karizmasını yerle bir etmeleri gibi, halka saldırarak ayakta kalmaya çalışan AKP'nin gerici, faşist ve halk düşmanı iktidarı da önümüzdeki dönem halkın tepkisiyle baş etmekte zorlanacak gibi görünüyor.

(soL - Haber Merkezi)