Tarihe ‘Lyon Kasabı’ olarak geçmiş olan, dünyaya gelmiş en ahlaksız, en zalim insanlardan birisi olarak bilinen SS Yüzbaşısı ve Gestapo (Geheime Staatspolizei - Gizli Devlet Güvenlik Polisi)  üyesi Klaus Barbie (1913-1991), tek başına on dört bin insanı öldürmüş psikopat bir katildi.  Akıl almaz işkence usullerini bulup bizzat uygulamıştı yıllarca. Çeşitli işkencelerin yanı sıra, kadınlara cinsel işkence ve tecavüzler de onun sıklıkla yaptığı barbarlıklardan biriydi.

Aslında aileden miras gelen marazi ruh halleri vardı. Aile, Fransız kökenliydi. Büyük dedesi Barbier soyadlı şahıs, tam bir karşı devrimciydi, 1789 Fransız Devrimini hiç içine sindiremediği için o zamanlar Fransa’dan Almanya’ya kaçmış, oraya yerleşmişti. Artık ailece Alman olmuşlardı ama Katoliklikleri devam ediyordu.

Babası Nickolaus Barbie, savaş meraklısı bir ruh hastasıydı. Katıldığı Birinci Dünya Savaşı’nda canla başla savaşmış, çatışmalarda ensesinden yaralanmış olarak evine dönmüştü. Aksi, geçimsiz, huysuz bir adamdı. Klaus, 1923 yılında babası öldüğünde on yaşındaydı. Utangaç, uyumsuz, asosyal, tuhaf bir çocuktu.

On iki yıl sonra, 1935 yılında bu ruh hastası genç, Nazilere katıldı. Kendisine Nasyonal Sosyalist ideolojiyi uygun görmüştü. Sonrasında da hızla yükseldi. Fransa Nazilerce işgal edildiğinde, SS Hauptsturmführer rütbesine yükseltilmiş bulunan Klaus Barbie de, Fransa’ya, Lyon kentine tayin edildi.  Oradaki Gestapo örgütünün yöneticisi olmuştu.

Bu yıllarda Lyon’da korkunç suçlar işledi. İnsanlara akla hayale sığmayacak işkenceler yaptı. İnsan öldürmekten büyük bir zevk duyuyordu. O arada, kentin köylerinden birinde bulduğu 44 Yahudi çocuğunu tutuklayıp Auschwitz kampına göndermişti. Çocuklar o kampta kısa bir süre sonra katledileceklerdi. Küçücük çocuklar ölümleri masraflı olmasın diye iple asılıyorlardı ve çocuklara birbirlerinin infazı seyrettiriliyordu. Klaus Barbie, o sıralar aktif olan Fransız direniş örgütü üyelerine de bitmek bilmez bir kin besliyordu. Yakalanan direnişçilere her türlü işkence ve insanlık dışı uygulamaları yapıyordu.

Savaş bittikten sonra inanılmayacak bir şey oldu. Klaus Barbie için iyi bir şans doğmuştu. Müttefik kuvvetler onu tutuklayıp yargılayacağına, aralarına kabul ederek çeşitli işlerde görevler verdiler. O, artık İngilizlerle çalışıyordu. Çok zaman geçmedi, ABD Ordusuna çalışmaya başladı. ABD Karşı Casusluk Teşkilatı (U.S. Army Counter Intelligence Corps - CIC) için çalışıyordu artık.

Ne var ki, onun izine de rastlanmıştı bir yerlerde. Peşinde birileri vardı. 1951 yılında Amerikalıların da yardımıyla Arjantin’e kaçtı. Orada Juan Peron iktidardaydı o sıralar. Arjantin’e kaçışında en büyük yardımı bir Hırvat Katolik rahibi Krunoslav Draganoviç yapmıştı. Rahip, Klaus Barbie’ye o kadar candan yardım ediyordu ki, bu durum Klaus’un bile dikkatini çekmişti. Rahibe bu derece gönüllü olmasının sebebini merak ederek sorduğunda rahip; ‘Moralimizi yüksek tutmalı, geleceğe hazırlanmalıyız değil mi?’ diye cevap vermişti.

Bir süre Arjantin’de kaldıktan sonra, kendisini daha rahat hissedeceği Bolivya’ya göç etti, oraya temelli yerleşerek ‘Klaus Altmann’ adını aldı. Burada kokain şebekelerine girdi, onlarla çalıştı. Güney Amerika’nın narkotik baronlarının trafiğini de idare ediyordu. Bunlardan biri, otuz milyar dolar servetli kokain kıralı Pablo Escobar binlerce Kolombiyalının katiliydi ve işlerini Klaus Barbie ile birlikte görüyordu.

Ama Kalus Barbie’nin talihi hep devam ediyordu. 1965 yılında bu kez teklif Almanya’dan, Batı Almanya Yurtdışı Haberalma Dairesi (Bundesnachrichtendiennst - BND)’den geldi. Şimdi de Almanya adına çalışıyordu. Kendisine iyi bir maaş da bağlanmıştı. Bolivya’daki tüm politikacılar ve üst düzey devlet görevlileri ile çok yakın ilişkileri vardı. Bölgenin en tanınmış antikomünistlerindendi. Bugün artık, zamanında ona ödenmiş olan maaşların belgeleri, banka hesap detayları hep eldedir, kanıtlanmıştır. Ne var ki, kamuoyu nezdinde bunlar hep iddialar olarak kalmıştır çünkü hiçbir yerde yüksek sesle seslendirilmemiş, resmi bir açıklama yapılmamıştır.

Klaus Barbie’yi 1966 ve 1967 yılında güney Amerika’daki sol hareketlere karşı savaşan birisi olarak görüyoruz. Güney Amerika’da sol hareketlerin yükselmesi sebebiyle, o sıralar Bolivya’da yaşayan Klaus Barbie ruhsal bunalıma girmiş, çılgına dönmüştü. ABD İstihbarat Teşkilatı CIA’nın Che Guevara’yı arama ve yakalama operasyonlarında önemli görevler almış olduğu, Che Guevara’nın öldürülmesinde de rolü olduğu, öldürülmesi sırasında onun da orada bulunduğu biliniyor artık. Kendisi de sonradan bunları anlatarak öğünmüştü.

1971 yılında, Nazi avcıları Beathe ve Serge Klarsfeld tarafından teşhis edildi. Yakalanarak Fransa’ya getirilmesi 1983 yılını bulmuştu yine de. Bolivya’da yeni kurulan Hernán Siles Zuazo kabinesi onu tutuklayarak Fransa’ya iade etti. Lyon kentinde kurulan özel mahkeme, onu ‘İnsanlığa Karşı Suç İşleme’ gerekçesiyle yargılamaya başladı. Klaus Barbie’nin tüm masraflarını Nazi hayranı zengin bir İsviçreli ödüyordu. Ona ünlü ve pahalı bir avukat tutmuştu. Avukat davayı olanaklı olduğu kadar uzatmaya çalışıyor, duruşmalarda hep Fransa’nın da daha önce işlemiş olduğu çeşitli insanlık suçlarını konu ediyordu. (Mahkeme bu yönüyle de faydalı olmuştu). Klaus Barbie bir süre sonra artık duruşmalara katılmak istememiş, hücresine dönmüştü. Son sözü sorulduğunda da bir şey söylemedi.

Mahkeme Sonunda ömür boyu hapis cezası aldı. 1991 yılında 25 Temmuz günü hücresinde, çok büyük, korkunç suçlar işlediği hayatını noktaladı. Almanya’da, Fransa’da işlediği suçlardan sonra güney Amerika’ya da yetişmiş, oralarda da son zamanlara kadar barbarlıklarına devam etmişti. Ernesto’muza kadar uzanmıştı pis elleri.

Kaynaklar:

-Mirror, 13.11.2015 / How Nazi butcher Klaus Barbie helped kill Che Guevara and unleash global cocaine scourge. Warren Manger.

-The Guardian 23.12.2007 / Barbie 'boasted of hunting down Che'. David Smith.
-Klaus Barbie: Nazi butcher and CIA Agent. LALKAR -- http://www.lalkar.org/article/849/klaus-barbie-nazi-butcher-and-cia-agent
-Klaus Barbrie, Wikipedia, the free encyclopedia