Kürt Oyları ve Amerika'nın Planı

DTP'nin bölgesel oylarındaki artış net bir anlam ifade ediyor: AKP'nin gerçekleştirdiği "demokratik" açılımlar Kürtler tarafından tatmin edici ve güven verici bulunmamıştır.

AKP'nin en önemli oranda gerilediği bölge Kürt illeri olduğuna göre, bu tablo AKP'nin ve AKP'de cisimleşen düzen siyasetinin geriletilmesi olarak mı algılanmalıdır? Siyasal koşullar, Kürtlerin AKP'ye gösterdikleri tepkinin, objektif olarak başka bir zemine oturduğunu da düşündürmektedir.

* * *

Şöyle ki: Erdoğan'ın ifadesiyle Kürtlerin "hizmet siyaseti"ne değil de "etnik siyasete" teveccüh göstermiş ve bildiklerini okumuş olmaları, bir yanıyla AKP'yi rahatlatan bir sonuç da yaratacaktır.

AKP'nin yapmak istediği etnik kimlik yerine İslami kimliği koymak, Kürt hareketini düzen içi kanallara bu yolla çekmekti. Arkasında uluslar arası güçlerin desteği vardı, ama, yeri geldiğinde içerideki Kemalist çevrelerle, orduyla ve devlet bürokrasisiyle karşı karşıya gelmeyi de göze almayı gerektiren bir misyondu bu.

Kürt sorunu her iktidar için olduğu gibi AKP için de gerilim yüklüydü: Dış güçlerle içerideki geleneksel odaklar arasındaki sıkışma hali.

Kürtlerin DTP'deki ısrarı bundan sonraki süreçte AKP'yi bu gerilimden kurtaracak bir tercih olarak işlev görebilecek, daha doğrusu AKP Kürt illerindeki yenilgisini geriliminden sıyrılmanın aracı olarak kullanacaktır. Ne de olsa yapılması gerekenler en üst düzeyde yapılmış, yine de oradaki tepki giderilememiştir. Salt askeri önlemlerle bir şey elde edilemeyeceği geçmişin deneyimlerden ortaya çıktığına, bunu ordunun kendisi bile kabul ettiğine göre, artık emperyalist güçlerin dediklerine göre davranmaktan başka çare kalmamıştır.

Türkiye'deki iç siyasal atmosfer, yılların bindirdiği yorgunluğun da etkisiyle, bu senaryonun kabulü açısından hazırdır.

* * *

Kürt sorununda Amerikancı çözümün seçim sonuçlarıyla birlikte daha gerçekçi bir seçenek halini almış olmasının esas nedeni güçlenen DTP'nin düzen dışı bir misyonunun olmamasıdır.

DTP, Kürt sorununda "barışçı" çözüm adına yerel bir kapitalist düzen talep etmektedir. Büyük güçlerin belirleyici olduğu bir coğrafyada bu talebin bağımlılık üstüne bağımlılıkla sürgülenmiş bir sömürü düzeni olacağı kesindir. Bu "barışçı" çözümün tam anlamıyla Amerika'nın desteğine, onayına, koruyuculuğuna gerek duyacağı, Obama görüşmesi için hazırlandığı belirtilen özerklik talebinden anlaşılmaktadır.

Kürt sorununda "yenen"in de "yenilen"in de kıblesi Amerika'dır. Kürt oylarındaki artış, AKP'nin de DTP'nin de ellerini, çözüm arayışlarını uluslar arası düzleme taşımak açısından güçlendirmiştir.

* * *

ABD'nin planı neydi : PKK'nın tasfiyesi ya da birkaç yüz kişilik bir silahlı güce indirilmesi, PKK önderliğinin Avrupa'da bir yerlerde ikamet ettirilmesi, Türkiye'deki Kürt illeri ile Barzani bölgesi arasında siyasal, sosyal, ekonomik ilişkilerin geliştirilerek sınırın şeffaflaştırılması, dağdakileri ve içeridekileri kapsayacak bir af.

Bu plan çok önemli derecede DTP'nin talepleriyle uyumludur ve DTP'nin vizyonu bu plan çerçevesinde pazarlıkla sınırlıdır.

Önümüzdeki dönemde Kürt sorununda, ABD ve Barzani daha çok ağırlık koyacak, DTP etnik siyasetin esas aktörü olarak öne çıkacak ve taraflar, "demokratik haklar" ve af gibi başlıklarda kah yarışıp, kah kapışacaklardır.

Amerikancı senaryoyu Kürt hareketi tümüyle içine sindirebilir mi, bunu da göreceğiz. Ancak "çıkmayan candan umut kesilmez" deyişi diyalektiğin dile getirilişidir ve yaşam diyalektiktir.