Şimdi alay edenler, eskiden örnek gösteriyorlardı

Türkiye medyasında, Yunanistan’ın ekonomik krize girmesi ile birlikte sık sık bu ülke ile "dalga geçen" veya "aşağılayan" haberler görülmeye başlandı. Oysa aynı medya, henüz birkaç sene önce, Avrupa Birliği’ni Türkiye’ye pazarlamak için, Yunanistan’ı örnek olarak gösteriyordu.

Yunanistan’ın içinde bulunduğu mali kriz Türkiye medyasında alay konusu olmuş durumda. Özellikle Yunanistan’ın adalarını satacağını açıklamasıyla başlayan aşağılama ve dalga geçme süreci devam ediyor. Oysa bundan birkaç sene önce, Avrupa Birliği süreci gündemin birinci maddesi iken, bu kalemler Türkiye’nin Yunanistan’ı örnek alması gerektiği konusunda haberlere imza atıyorlardı.

Yunanistan'ı alay konusu yaptılar

Yunanistan’ın Formula 1’i ülkesinde düzenlemeye talip olması bile, liberal basının düzeysiz haberleri için fırsat oldu. Örnek olarak, Sabah Gazetesi’nin 21 Eylül günü, haberi şu şekilde verdi:

“Yunanistan'ın Ayranı Yok İçmeye, Hedefi Formula 1…

Kemer sıkma tedbirleriyle uğraşan Yunanistan Formula 1'e aday olmaya hazırlanıyor. Komşu'nun planı Almanya'dan kaynak sağlayarak Formula 1'i ülkesine çekmek. Türkiye'nin elinden kaçırdığı Formula 1'e talep yağıyor. Üstelik krizdeki komşu Yunanistan bile Formula'yı ülkesinde düzenlemek istiyor. Kemer sıkma tedbirleri alan Yunanistan, talip olduğu Formula 1'in parasını ise Almanya'dan sağlamayı planlıyor.”

Benzer bir başka haber bugün Milliyet Gazetesi’nde yer aldı. Yunanistan’ın Maliye Bakanı Venizelos’un, krizden çıkış için ‘saç tıraşı’ diye bilinen, yatırımcıların yüzde elliye varan para kaybına razı olduğu, kontrollü temerrüt olarak tariflenen yöntemi önermesini Milliyet gazetesi şu satırlarla verdi:

“Yunanistan saç tıraşıyla kurtarmaya çalışıyor”

Yunan hükümetinin adaları satışa çıkarmasını medya, “yatırım fırsatı” olarak sundu ve ekonomik krize girmiş, üstelik komşu bir ülkenin, topraklarını satmak zorunda kalması “kelepir ada” başlığı ile karşılandı. 9 Haziran 2011 tarihli Sabah ve Takvim gazetelerinde yer alan ’12 Yunan adası satışa çıktı’ başlıklı haberde emlakçıların Yunan adalarını “kelepir” olarak nitelediği vurgulandı:

“…Krizdeki Yunanistan tek tek adalarını satmaya başladı. 12 Yunan adası internetten satışa çıktı. Türk emlakçılar fiyatları 'kelepir' buldu.”

Sabah Gazetesi aynı haberde “Hangi ada kaç para? Tıkla kesene göre seç” cümleleriyle, adaların fiyatlarını gösteren bir linke de yer verdi. Aynı gün Akşam ve Milliyet gazetelerinde de ‘Şimdi yeni moda: İstanbul'da ev fiyatına Yunanistan'da ada’ başlıklı bir haber yer aldı.

Yunanistan’ı öve öve bitiremiyorlardı
Şimdilerde Yunanistan’la dalga geçmek için fırsat kollayan medya, birkaç yıl önce Avrupa Birliği’ni pazarlamak için Yunanistan’ı öve öve bitiremiyordu. Liberal köşe yazarları, AB’yi övmek için AB üyeliğinin Yunanistan’ı nasıl geliştirdiğinin örneklerini verirken, Yunanistan’ın Türkiye’yi fersah fersah geride bıraktığını anlatıyordu. Bu konuda başı çeken isim elbette Mehmet Altan’dı. Mehmet Altan 30 Ekim 2006’da Sabah gazetesindeki köşesinde şu ifadeleri kullanıyordu:

“Soru şu: BM'nin üç yüz kriteri tarayarak vatandaşın yaşam kalitesini belirlediği "insani gelişmişlik endeksi" nde Türkiye neden Yunanistan'dan 69 basamak aşağıda? Türkiye vatandaşının ortalama ömrü neden Yunan vatandaşından on yıl daha az? Bir Yunan vatandaşı bir Türk vatandaşından neden sekiz yıl daha fazla okumuş? Cevap gayet net ve açık: Çünkü Yunanistan 1981'den beri AB tam üyesi...”

Altan, Mayıs 2006’da Türkiye gazetesine verdiği röportajda da “mesele AB’li gibi yaşayabilmektir” diyordu ve örnek olarak Yunan vatandaşlarını gösteriyordu:

“İnsanoğlu iyi yaşamaya layıktır ve AB kriterlerinin hakkıyla uygulanması bireyin hayat kalitesinin yükselmesi, zenginleşmesi ve özgürleşmesi demektir. Burada önemli olan husus, bireylerin hayatlarının nitelik kazanması ve iyi yaşamalarıdır. Zaten AB standartlarının ülkelerdeki ortalamasına baktığımızda da bunu açık bir şekilde görüyoruz. Mesela Yunanistan, AB’ye 1981 yılında girdi ve bugün bir Yunan vatandaşı, bir Türk vatandaşından ortalama on yıl daha fazla yaşıyor. Ya da bir Yunan vatandaşının geliri bir Türk vatandaşının gelirinden altı kat daha fazla. Yine bizden ortalama eğitim yılları sekiz yıl daha fazla. Bizim insanımız buna layık değil mi?”

Eser Karakaş ve Deniz Gökçe de AB pazarlamacılığında önde gelen isimlerden. Karakaş ve Gökçe de birkaç yıl önce, bugün dalga geçilen Yunanistan’ın AB üyeliği sayesinde her başlıkta sorunlarını hallettiğini ve Türkiye’yi geride bıraktığını söylüyordu. Eser Karakaş 19 Eylül 2007 tarihli, Star gazetesinde yer alan köşe yazısında şunları kaydetmişti:

“Yunanistan tam 27 senedir AB tam üyesi ve bu nedenden bizim hala çözemediğimiz temel sorunlar bu ülkede artık tarih olmuş Yunanistan AB ekonomik istikrar paktının tarafı, Euro sisteminin parçası olduğu için bütçe açıkları, cari açık, kur riski gibi tartışmalar ancak çok küçük marjlar içinde yapılabiliyor zira hiçbir partinin keyfi popülizm ve kur politikası uygulama olanağı ‘de facto’ mevcut değil.

Siyasal rekabet, yarışma artık temel konularda ayrışma değil, tam tersine belirli ilkelerde kimin daha performans göstereceği üzerinden yürütülüyor ve bu yapıcı rekabet ortamı da zaten bu ülkeyi, biz hala 94. sırada kalırken, Birleşmiş Milletler insani kalkınmışlık sıralamasında 24’e taşımış durumda ve bu muazzam sıçramanın temel nedeni de hiç kuşkusuz bu ülkenin 27 seneyi geride bırakan AB üyeliği.

Bizim ülkemizde yaşayan AB karşıtlarının bir kez olsun Yunanistan’ı görmelerini ya da bu ülkede son yıllarda yaşananları yakından bilmelerini ciddi biçimde öneriyorum”

Bugün Yunanistan’ın ekonomik durumuyla dalga geçen Akşam Gazetesi’nin köşe yazarı Deniz Gökçe de 2007’de Yunanistan’ın Türkiye’ye fark attığını söylüyordu:

“Özetle 1962 yılında benzer makroekonomik durumu olan Yunanistan ve Türkiye’den, Yunanistan AB üyesi olduktan sonra sosyal ve ekonomik anlamda birçok alanda bize fark atmış bulunuyor.”

(soL -Haber Merkezi)