Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi Ankara’da temsilcilerini seçti

Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi'nin Ankara temsilcilerini seçtiği toplantıda konuşan TKP Genel Sekreteri Okuyan "Bir araya gelmemiz çaresizliğin değil, ortak tespitin sonucudur" dedi.

Haber Merkezi

Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi’nin (THTM), İzmir ve İstanbul’daki kitlesel hazırlık toplantılarının ardından bugün de Ankara’da temsilcilerinin seçimi için Kocatepe Kültür Merkezi’nde toplanıldı.   

THTM amacını, 2023 milletvekili seçimlerinden sonra oluşan ülkedeki en karanlık, en gerici Meclis bileşimine karşı toplumda oluşan umutsuzluk iklimini dağıtmak olarak ilan etmişti. THTM, laik, bağımsız, egemen bir ülke, devletçi-planlı bir ekonomi, tüm yurttaşların eşitlik ve kardeşlik içinde yaşayacağı bir toplumsal sistemi hayata geçirmek için yola çıktı.

THTM, çağrıcı üyelerinin yanı sıra, Türkiye’nin dört bir yanındaki toplantılarda seçilecek temsilcilerin katılımıyla ilk toplantısını 7 Ocak'ta Ankara’da yapacak. Bugün Kocatepe Kültür Merkezi’nde düzenlenen toplantıda Ankara temsilcilerinin seçimi yapıldı. 

Toplantının birinci oturumunda TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, akademisyen Burçak Özoğlu, akademisyen-yazar Fatih Yaşlı ve akademisyen-yazar Oğuz Oyan birer sunuş konuşması yaptılar. Toplantının ikinci oturumundaysa temsilci seçilmek isteyen adaylar toplantı divanına başvurularını yapıp konuşmalarını gerçekleştirdiler.

Okuyan: Bir araya gelmemiz çaresizliğin değil ortak tespitin sonucudur

Açılış konuşmasını yapan TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, böylesi karartılmış bir ülkede böyle bir toplantıda bulunmaktan, buradaki iradeyi görmekten duyduğu mutluluğu ifade ettikten sonra THTM’nin İstanbul’un iki yakasında yaptığı toplantılara dair bir izlenimi aktardı.

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan

“Solda birlik lazım, hepimiz bir araya gelelim” fikrinin Türkiye’de her zaman kabul gördüğünü ama genelde bunların bir umutsuzluk sonucu ortaya çıkan fikirler olageldiğini belirten Okuyan “Bu tür meclisler ve forumlarla sayısızca bir araya gelindi, ama yol alınamadı. Birlik olalım yetmiyor çünkü. İstanbul’daki bahsettiğim toplantılarda olumlu, güzel olan şey şuydu: İnsanlar belli ortak duyarlılık noktaları nedeniyle yan yana gelmişti. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bugüne yaşadığı sorunlara dair, cumhuriyeti yok oluşa götüren nedenlere dair aşağı yukarı benzer yanıtlar verildi bu toplantılarda ve dolayısıyla bir iddia ile bir araya gelindi. Biz cumhuriyet fikrini de, cumhuriyeti de yeniden ayağa kaldırırız” dedi.

THTM’nin “tam zamanında ve iyi ki” bu yolculuğa çıktığını söyleyen Okuyan “Bu toplantıları yaparken bizim en büyük silahımız; gerçekleri konuşmamız, dürüst, açık ve samimi olmamızdır. Bu girişim TKP’nin girişimiyle başladı ama TKP’nin yeni bir örgüt kurmaya ihtiyacı yok, kendi örgütü var. Türkiye’de 100. yılında cumhuriyetin bir fotoğrafını çektik ve dedik ki: Bu fotoğrafta anlaşıp çözüm yollarında ortaklaşmamız acaba mümkün müdür? Kiminle mümkün müdür? Türkiye’deki cumhuriyetçi birikimden bahsederken Türkiye Cumhuriyeti’nin başına gelenler konusunda aşağı yukarı benzer şeyleri düşünenlerden bahsediyoruz” diye konuştu.

Türkiye’de cumhuriyeti karartan güçlerin kaynağı konusunda değişik kavramlar kullanarak, tarihe biraz farklı bakan ama aşağı yukarı aynı sonuca ulaşan farklı siyasi ideoloji ve geleneklerin olduğunu dile getiren Okuyan “Bir araya gelmemiz çaresizliğin değil, ortak tespitin sonucudur” dedi.

Türkiye Cumhuriyeti’nin bu hâle gelmesinin sorumlusunun holdingler ve tarikatlar olduğunu vurgulayan Okuyan "Bizi yan yana getiren ortak irade holdinglerin ve tarikatların Türkiyesine meydan okumamızdır ve biz bu tarikat ve sermaye düzenini kabul etmiyoruz” ifadesini kullandı.

'Cumhuriyet meselesi sınıfsal bir meseledir'

Okuyan THTM’ye “herkesin gelmesini beklemediklerini” dile getirdiği konuşmasında sürekli olarak “Komünistler ne zamandan beri cumhuriyetçi oldu, size mi kaldı cumhuriyeti savunmak?” gibi sorularla karşılaştıklarını belirterek şunları kaydetti:

Biz her zaman cumhuriyetçiydik. Modern dünyada cumhuriyet meselesini gündeme getiren Fransız Devrimi idi. Eşitlik, özgürlük, kardeşlik fikriyle yola çıkanlar sadece kralı göndermek için ayağa kalkmadılar. Fransız Devrimi ‘eşitlik’ diyen baldırı çıplakları arkasına aldı. İspanya’da da faşist Franco rejimine karşı cumhuriyete yine komünistler sahip çıktı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda da bütün devrimcilerin olduğu gibi komünistlerin de kanı vardı. Yani cumhuriyet meselesi sınıfsal bir meseledir.”

'Bu meclise herhangi bir etnik topluluğa ilişkin düşmanlık giremez'

Okuyan, Türkiye’nin cumhuriyetçi birikiminin önemli bir sınavının da kardeşliğin tesisi olduğuna işaret etti:

Türkiye birtakım şablonlarla, kimlik edebiyatıyla, siyasetiyle aslında parçalanmamış ama gereksiz bir biçimde halkın, yoksulların, emekçilerin birbirine diş sıktığı ve birbirini anlamadığı bir tablo yaratılmış durumda Türkiye’de. Türkiye’nin cumhuriyetçi birikimi Türkiye’de yaşayan Kürt emekçilerini anlamalı ve Türkiye’de milliyetçilikler doğuran ve aslında Türkiye’nin yoksullarını, halkımızı bölen bir meseleyi başka bir açıdan çözmesi gerekir. Dolayısıyla, bu meclise herhangi bir etnik topluluğa ilişkin düşmanlık giremez. Cumhuriyet fikrinin yeniden ayağa kalkmasının bir koşulu da bu. Evet, bu zor çünkü tabular var, dokunulmazlıklar var, herkesin kendi kutsalı var ama bunları sabırla aşmamız gerekiyor.”

'Bu meclisin bir görevi de Kürt halkımızı Şeyh Saitlerden korumaktır'

“Bir yandan cumhuriyetimizin kuruluş sürecinde bu topraklara ihanet etmiş Vahidettin’e laf edemiyoruz, ecdadımıza küfrediyorsunuz deniyor. Beri tarafta Şeyh Sait’e laf edemiyoruz” diyen Okuyan sözlerine şöyle devam etti:

Orada anlamamız gereken şu: Bir ülkede nüfusun bir bölmesi çaresizliğe ittirilirse, ‘sen kendini unut, burada çaresizsin, susmakla yükümlüsün’ denirse bir yerlere tutunursunuz; Şeyh Saitlere tutunmak zorunda kalırsınız. Bu meclisin bir görevi de Kürt halkımızı Şeyh Saitlerden korumaktır.” 

THTM’nin Türkiye’de eşsiz bir deneyim olmaya aday olduğunu belirten Okuyan “Gelin hep birlikte yarattığımız bu güzel örneği, bu güzel  çocuğu büyütelim ve Türkiye’deki dengeleri değiştiren bir odak, platform hâline getirelim. Türkiye’deki cumhuriyetçi birikim illaki ayağa kalkacaktır. Selam olsun Türkiye’nin ve dünyanın aydınlık geleceğine!” diyerek sözlerini sonlandırdı.

Özoğlu: Ankara bizimdir ve cumhuriyetimizin başkentidir

Okuyan’ın ardından akademisyen Burçak Özoğlu kürsüye geldi.

Ankara’nın cumhuriyetin başkenti olduğunu dile getiren ve kentin barındırdığı ikiliğe dikkat çeken Özoğlu “Bir yandan cumhuriyet tarihinin kültürel anıtlarını, sembollerini görürsünüz, diğer yandan aynı sokaklarda o tarihî mekanların, sembollerin yanında bugünün görgüsüzlüğünü karşınızda bulursunuz. Örneğin cumhuriyetin kurucu projelerinden biri olan AOÇ arazisinin hikâyesini okursunuz, cumhuriyetin kuruluşunun heyecanına kapılırsınız ama sonra kafanızı kaldırırsınız aynı arazi içerisinde o görgüsüz, hadsiz sarayı bulursunuz” dedi.

Akademisyen Burçak Özoğlu

Özoğlu “Ama dediğim gibi Ankara eninde sonunda bizimdir ve cumhuriyetimizin başkentidir. İşte biraz da bu yüzden THTM’nin hem bu toplantısı hem de 7 Ocak’ta yapacağı genel toplantı büyük bir heyecan kaynağı benim için. Çünkü artık bu bahsettiğim ikilikte sıra bize geçecek ve biz belki de Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en gerici meclisinin karşısında tam da Ankara’da gerçek halk temsilcilerinin meclisini dikeceğiz” diye konuştu.

Bu mecliste yer almayı iradesi, aklı ve vicdanıyla önemsediğini ve bir görev bildiğini vurguladığı konuşmasında Özoğlu “Bu görevi ülkemin tüm aydınlık yüzleri, emekçileri, gençleri, çocukları için üstleniyorum belki ama biraz da öncelikle, fazlasıyla kadınları için üstleniyorum” dedi.

'Tarihsel kız kardeşlerimize, yoldaşlarımıza sözümüz olduğu için direneceğiz'

Özoğlu bugün kadınların ölüm kalım mücadelesi vermek zorunda kaldığı bir toplumsal sistemin olduğunu ifade ettiği konuşmasında şunları söyledi:

Cumhuriyetin kadınlar için tepeden baktığını, haklarını tepeden verdiğini, toplumun geleneklerine, inanışlarına karşı dayatmalar yaptığını iddia ettiler. Bu safsatalara dayanarak da kadınların eşit yurttaşlık kazanımlarına saldırıyorlar, buna cüret ediyorlar. Laiklik ve aydınlanma savunucusu kadınları cumhuriyetçi teyzeler diye karikatürleştirmeye, tek başına türbana karşı olmayı insanların inanışlarına ve ibadetlerine karışmak olarak çarpıtmaya çalışıyorlar. Biz buna izin vermeyeceğiz, veremeyiz. Yüz yıl geriye gitmeye direneceğiz. Buna, tarihsel kız kardeşlerimize, yoldaşlarımıza, Kara Fatmalara, Şerife Bacılara, Maria Suphilere, Suat Dervişlere, Zehra Kosovalara, Behice Boranlara sözümüz olduğu için direneceğiz.

Bu tarihsel kız kardeşlerimiz yoldaşlarımız da yetmez. Biz şimdi cumhuriyet kurumlarında yetişmiş, laik değerlerle, dürüstlükle, adaletle aydın birer yurttaş olmuş büyüklerimize, onurlu, dürüst, aydın geçmişlerini saygıyla geri verme borcumuz yüzünden; gözümüzden sakındığımız genç kızlarımıza, çocuklarımıza aydınlık bir gelecek kurma sorumluluğumuz yüzünden direneceğiz. THTM işte bu mücadeleyi örgütlediğimiz, bu vicdanı bir araya getirdiğimiz, bu aklı büyüttüğümüz bir kürsü olacak.”

Yaşlı: Cumhuriyetin yıkıldığını söylemek ne umutsuzluk ne karamsarlıktır

Daha sonra kürsüye akademisyen-yazar Fatih Yaşlı geldi. “İktidarıyla muhalefetiyle sakladıkları sır şudur 100. yılında Cumhuriyet çökertilmiştir” diyen Yaşlı, bu tespitten umutsuzluk veya karamsarlık sonucu çıkmaması gerektiğini vurguladı:

Bu sırrı yani cumhuriyetin sermaye ve gericilik aracılığıyla yıkıldığını söylemek ne umutsuzluktur ne karamsarlıktır. Bir durum tespitidir. Tarih boyunca her devrimci mücadele, her devrimci önce içinde bulunduğu duruma dair tespitler yapar ve yola öyle çıkar.”

Akademisyen-yazar Fatih Yaşlı

Ekim Devrimi öncesinde Lenin’in Çarlık Rusyası’nın, 1919’da Mustafa Kemal’in Osmanlı İmparatorluğu’nun, Küba’da devrimden önce Fidel ve arkadaşlarının Küba’nın durumunu tespit ettiğini ifade eden Yaşlı “Bizim bugün yapacağımız durumun tespiti şudur: Cumhuriyetin 100. yılında yeniden kurulması gereken, sermaye ve tarikatlar, cemaatler, dinci gericilik tarafından çökertilmiş bir cumhuriyet vardır” dedi.

Cumhuriyetin çökertilmesinin gerisinde çok açık bir şekilde sermaye sınıfının bu ülkeye dair projeleri ve her şeyden önce sol düşmanlığı olduğunu dile getiren Yaşlı şunları söyledi:

Bizler, sosyalistler 1923’ün tarihsel bir ilerleme olarak asla gerisine düşmeyeceğimizi en başından beri belirtmiş, en başından beri anlatmıştık. Bugün geldiğimiz nokta ise şudur: Özellikle 1946’dan itibaren Soğuk Savaş’la birlikte antikomünizmi siyasetin merkezine yerleştirenler, IMF’ye ve Dünya Bankası’na, NATO’ya üyelik başvurusu yapanlar ve bu başvurularla birlikte tarikatları, cemaatleri, Saidi Nursileri tekrar siyaset sahnesine çıkaranlardır. Bakın, onların açtığı kapıdan giren gericilik Menderes’le, Demirel’le, Özal’la devam etti, 90’ların koalisyonlarıyla, askerî darbelerle, 12 Mart’la 12 Eylül’le devam etti.

Oralardan açılan kapılarla AKP iktidar oldu yani Türkiye’de cumhuriyetin yıkılmasına yönelik proje sadece AKP ile başlamadı. Bu işin bir tarih öncesi var. O tarih öncesini de iyi bir şekilde bilip değerlendirmek zorundayız.”

Bir ülkede saray varsa cumhuriyetin olmayacağını dile getiren Yaşlı “Bir ülkede Somali Cumhurbaşkanının oğlu bir motokurye emekçisini öldürdükten sonra yukarıdan gelen bir telefonla elini kolunu sallayarak bu ülkeden çıkabiliyorsa o ülkede cumhuriyet yoktur” dedi.

'Sermaye düzenine karşı çıkmadan cumhuriyet mücadelesi verilemez'

Bugün Türkiye’nin sermaye sınıfının TÜSİAD’ıyla, MÜSİAD’ıyla laik bir cumhuriyetten yana olmadığını ifade eden Yaşlı “Bugün geldiğimiz noktada bu sermaye düzenine karşı çıkmadan, bu sermaye düzeninin ne olduğunu doğru bir şekilde görmeden bırakın sosyalizm mücadelesini cumhuriyet mücadelesi dahi verilemez. Bu nedenle geleceğin Türkiye’sinde Cumhuriyet mücadelesi ile sosyalizm mücadelesi iç içe geçmiş durumdadır. Cumhuriyeti savunanlar sosyalizmi savunmak zorundadır, sosyalizmi savunanlar cumhuriyeti savunmak zorundadır” diye konuştu.

Oyan: Bu Meclis Türkiye’nin gündemine solun ağırlığını koymayı başarırsa amacına ulaşmış olur

Daha sonra akademisyen-yazar Oğuz Oyan kürsüye geldi. THTM’yi “tam zamanında gelmiş bir girişim” olarak niteleyen Oyan “Çünkü Türkiye’nin her şeyden önce gerçek bir sol seçeneğe şiddetle ihtiyacı var. Bunun da Türkiye’nin siyasi birikimlerini yansıtan geniş tabanlı bir oluşum olarak kurulması gerekiyordu” dedi.

Akademisyen-yazar Oğuz Oyan

Oyan şöyle konuştu: 

Sosyalistleri, Kemalistleri, cumhuriyetçileri aynı hedefler doğrultusunda buluşturmak belki yeni bir girişim değil ama toplumun dinci, despotik bir sermaye rejimi tarafından kuşatıldığı bugünkü koşullardaki kadar elzem olmamıştır. THTM girişimcisi olan TKP yönetimi bu Meclis bir kere oluştuktan sonra kendi yoluyla kendi gündemini belirleyecek şekilde kendi inisiyatifiyle devam edecek mekanizmayı da kurmak isteyerek iyi bir başlangıç yapmıştır. Bu hem bu Meclisin daha geniş kitleleri temsil etme iddiasının bir sonucudur hem de toplumsal sorunların daha geniş ölçekte paylaşılmasını kolaylaştıracak bir adımdır.”

Üç yıl önce kurulan Dayanışma Meclisi'ne de değinen Oğuz Oyan Dayanışma Meclisi’ne katkı koyan arkadaşlarını da şükranla selamladığını belirtti. 

“Bu Meclis Türkiye’nin gündemine solun ağırlığını koymayı başarırsa amacına ulaşmış olur” diyerek sözlerini sürdüren Oyan, bu ağırlık koymanın salt iktidara karşı değil, aynı zamanda sahte sol söylemlere karşı olması gerektiğinin altını çizdi. 

32 temsilci seçildi

Dört konuşmacının ardından oturuma ara verildi ve THTM’ye aday olmak isteyenler için son bir çağrı daha yapıldı. İkinci oturumda Ankara için 32 aday belirlendi. Adaylar sırayla konuşmalarını gerçekleştirdiler. Adaylar arasında Türk ve Kürt işçiler, öğrenciler, avukatlar, emekliler yer aldı. 

Adayların konuşmasının ardından salonda bulunan herkesin ortak kararıyla tüm adaylar THTM’nin Ankara temsilcileri olarak seçildi.