SÖYLEŞİ | 'Konuşulan asgari ücret zammı, işçilerin derdine deva olmaz'

Prof. Dr. Aziz Çelik ile asgari ücretin geldiği nokta, yapılacağı konuşulan ara zam ve önümüzdeki sürece dair olası sonuçları konuştuk.

Sancak Yıldız

Hayat pahalılığı, yoksullaşma alım gücündeki düşüşün her gün daha da ivme kazandığı günlerde, asgari ücrete ara zam yapılacağı resmi ağızlardan daha yüksek sesle duyulmaya başladı. Çalışma Bakanlığı  ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kamuoyuna verdiği demeçler arasında, artışın, Temmuz ayında yapılma ihtimalinin yüksek olduğu net şekilde dile getiriliyor.

Üstelik geçtiğimiz günlerde TÜRK-İŞ genel başkanı Atalay’ın Erdoğan ile konu üzerine yan yana gelmesi de milyonlarca insanın gözlerini iyice ‘ara zam’ açıklamalarına çevirmiş oldu.

Asgari ücrete yapılması gündemde olan ara zam tartışmalarının oldukça yoğunlaştığı şu günlerde, sosyal bilimci Prof. Dr. Aziz Çelik ile asgari ücretin geldiği nokta, yapılacağı konuşulan ara zam ve önümüzdeki sürece dair olası sonuçları konuştuk.

'Tartışmaya yer yok; asgari ücretin çok önceden yeniden tespit edilmesi gerekirdi'

Asgari ücrete yapılacak zammın hala tartışılır olmasının büyük bir garabet olduğunu söyleyerek söze başlayan Çelik, Asgari Ücret tespit Komisyonu’nun toplanmamış olmasının ciddi sonuçlarına işaret ediyor.

‘'Yüksek enflasyon dönemlerinde işçi, memur, emekli gibi sabit gelirlilerin alım gücü hızla düşer. Bu nedenle yüksek enflasyon dönemlerinde yıllık veya 6 aylık zamlar yetersiz kalır. Örneğin asgari ücretin 5 aylık toplam alım gücü kaybı 5 bin lirayı aştı. Yüksek enflasyon asgari ücreti daha ilk aylarda bitirdi.  Bu nedenle bunun tartışılacak bir yönü yok. Geçim şartları olağanüstü zorlaştığı için asgari ücretin yeniden tespit edilmesi gerekirdi.’’

'Asgari Ücret Tespit Komisyonu, hükümet ne derse ona onay verecek'

Ücretlerdeki kaybın her ay düzenli hale geldiğini ancak asgari ücretin ise senede yalnızca bir kez zam alıyor olmasının seçim endeksli bir ücret artışı niyetine dayandığını da sözlerine ekliyor.

‘’Asgari ücret neden yılda bir kez artıyor? Bunun bir izahı yok. Yüksek enflasyon dönemlerinde 6 aylık artışlar bile yetersiz kalır. Ancak hükümet asgari ücret artışında son ana kadar belirsiz kalmayı tercih etti. Bunun nedeninin seçim endeksli asgari ücret artışı olduğunu düşünüyorum. AKP sonbaharda seçim düşünmediği için asgari ücret artışı aralık ayına bırakmayı. Aralıkta yüklü bir asgari ücret yapmayı ve seçimlere böyle gitmeyi hedeflemiş olabilir. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. Asgari ücret konusunda kamuoyunda artan duyarlılık ve beklenti görmezden gelinemez hale geldi. Bu nedenle temmuz ayında kısmi bir asgari ücret artışı gündeme geldi. Asgari ücrette artış olması kaçınılmaz görünüyor. Ancak bunun ciddi bir artış mı olacağı yoksa Numan Kurtulmuş’un ifade ettiği gibi sadece bir “dokunuş” mu olacağı belli değil. Dahası artış yöntemi de belli değil. Normal olarak Asgari Ücret Tespit Komisyonunun toplantıya çağrılması ve müzakerelerin orada yapılması gerekirdi. Şimdi asgari ücret mevzuatı rafa kaldırılmış durumda. Hükümet asgari ücreti netleştirecek komisyona da bunu onaylamak kalacak.’’

'Konuşulan senaryolardan biri asgari ücretin SGK prim yükünde bir destek sağlanması yönünde'


- Peki konuşulan rakamları ve bu rakamların çözüm olup olmayacağı meselesini biraz açar mısınız?

’Konuşulan senaryolardan biri asgari ücretin SGK prim yükünde bir destek sağlanması yönünde. Şu an işverenlere sağlanan 5 puanlık desteğin işçilere de sağlanması yönünde. Bunun Hazineden veya İşsizlik Sigortası Fonunda karşılanması gündeme gelebilir. İşsizlik sigortasından karşılanması kabul edilemez. Bu işçinin parasıyla asgari ücreti artırma hilesi olur. Dahası yaklaşık 250 TL olacak bu adım kabul de görmez. Bir diğer seçenek ise asgari ücretin 5 bin lirayı aşmasına yönelik beklentiler. Bu durumda asgari ücrete yaklaşık 750 TL zam yapılmış olur. Bu artışında yaşanan pahalılık karşısında derde deva olmayacağı açık. Hükümetin asgari ücrette esaslı bir artışı şimdi yapması doğrusu beklenir bir durum değil.’’

- Zam başlığını gündeme getiren elbette hayat pahalılığı oldu. Çalışanların alım gücü daha dibe gidiyor. Bu zam, sene sonu, aralık ayına kadar nasıl bir tabloyu işaret ediyor?

‘’Pahalılık daha önce de belirttiğim gibi bütün emek gelirleri için söz konusu. Sadece asgari ücretlinin değil, memurun ve emeklinin de alım gücü dibe vurdu. Temmuz ayı bu nedenle çok önemli Temmuzda enflasyon farkları gündeme gelecek.  Ancak bu konuda bir yanılsama var. Temmuz ayındaki enflasyon farkları sadece ermiş ücretleri 6 ay önceki düzeyine getirmiş olacak. Arada yaşanan kayıp gitmiş oldu. Üstelik enflasyonun ölçümünden kaynaklı sorunlar nedeniyle, enflasyonun düşük hesaplanması nedeniyle emekçilerin kaybı asla karşılanmış olmayacak.’’

- Bu kısım da ayrıca merak edilenler arasında. Zira kamu emekçileri de bekleyiş içinde. O yüzden biraz daha açar mısınız bu kısmı?

‘’Asgari ücret dışındaki emek gelirlerinde temmuzdaki enflasyon farkı nedeniyle bir artış gündeme gelecek olsa da yüksek enflasyon bu artışı kısa sürede tekrar süpürecek. 

Öte yandan yüksek enflasyon nedeniyle işçi ücretleri ve memur maaşları üzerindeki vergi yükü yılın ikinci yarısında daha da artacak. İşçiler ve memurlar daha çok vergi ödeyecekler. 

Çünkü hükümet vergi dilimlerini 2022’de sadece yüzde 33 artırdı.  24 bin lira olan ilk vergi dilimi 32 bine çıkarıldı.

 Enflasyon nedeniyle alınacak farklar nedeniyle çalışanlar hızla 2. ve 3. dilime girecekler. Alınan enflasyon farkının önemli bir bölümü vergiye gidecek.

Asgari ücret dışındaki emek gelirleri için enflasyon farkı hukuksal zorunluluk ancak asgari ücret için bu zorunluluk yok. Asgari ücretin ne kadar artacağı kâğıt üzerinde Komisyona bağlı olsa da esas karar verici hükümet.  

Asgari ücrette ciddi bir artış olmaması halinde yıl sonuna kadar kayıplar ciddi biçimde artacak.’’

'Enflasyon gayet sınıfsal bir mekanizmadır; patrona ayrı, işçiye ayrı işler'

- Ücretler erirken patronların kar oranları da oldukça hızlı yükseliyor. Bu açının artmasını şu günlerde nasıl okumalıyız peki?

‘’Bunun en önemli nedeni enflasyonun gelir dağılımını bozucu etki yaratması. Enflasyonun aslı bedelini emekçiler, dar gelirliler öder. 

Patronlar enflasyonu fiyatlara yansıtırlar ve kendi üzerlerinden tüketiciye atarlar. Enflasyondaki artıştan görüleceği gibi kendileri her ay ürünlere zam yapabilirken işçilere 6 ayda veya yılda bir zam yaparlar. Özellikle fonksiyonel gelir dağılımının bozulmasının temel sebebi budur.  

Enflasyon sınıflar arası gelir eşitsizliğini daha da bozuyor.  Söylendiği gibi herkes aynı gemide değil. Aynı gemide olsa bile oldukça farklı mevkilerde seyahat ediyor. Enflasyon gayet sınıfsal bir mekanizmadır çünkü sermayedarlar ekonomik güçleri nedeniyle işçilerin, emekçilerin dayanabileceğinden çok daha uzun süre dayanabilirler. İşçilerin, emeklilerin ise ay sonunu getirme derdi vardır.’’

'Temmuzda açıklanacak enflasyon şimdiden şaibeli hale gelmiştir'

Söyleşinin sonunda ise son aylarda iyice tartışmalı hale gelen ve toplumda oldukça büyük bir güvensizliğe sebep olan TÜİK verilerine dair güncel gelişmeleri değerlendiren Çelik, oldukça uzun süredir verilerinin sorunlu olduğunu söylediği TÜİK’İN, siyasal iktidarın aygıtı işlevini görmesinin sonuçlarını ise kapsamlı bir bağlamda ele alıyor.

- TÜİK’in son veri paylaşımında usulü değiştirmesi de tam da zam tartışmalarının yoğunlaştığı aya denk geldi. Değişen usul sizce neden sorunlu ve bu değişim zamanı açısından manidar değil mi?

‘’TÜİK uzun zamandır kurumsal kapasitesi ve kamusal sorumluluklarından uzak hareket eden bir yapıya dönüştü. TÜİK kendinin enflasyonla mücadele görevi olduğunu sanıyor veya siyasal iktidar ondan böyle bir işlev bekliyor. 
Enflasyonla mücadele hükümetin işidir. Maliye Bakanı da bunun öncelikleri olmadığını ve mevcut ekonomik sistemde dar gelirliler hariç herkesin kazandığını söyleyiverdi. 

TÜİK’in enflasyon ve işsizlik hesaplama verileri uzun zamandır sorunludur. Bu nedenle kamuoyunda bu verilere güvensizlik vardır. TÜİK bu güvensizliği azaltmak için daha şeffaf davranmalı ve daha fazla detayı kamuoyu ile paylaşmalıydı. Madde fiyat listesini karartarak bunun tam tersini yaptı. Halkın fiyatları yegâne kontrol aracı olan madde fiyat listesini yayından kaldırdı. Bunun hiçbir izahı yok. Bu veri zaten ellerinde var.  Bunu gizlemek niye? Vatandaş bu listeye bakarak 400 küsur malın fiyatını görebiliyor ve bu fiyatlara itiraz edebiliyordu. Bu imkân ortadan kalktı. Madde fiyat listesinin enflasyonun bu kadar tartışmalı olduğu bir ortamda yapılması adeta tüy dikmektir. TÜİK fiyat endekslerini daha da güvenilmez yapmaktır. 

Değişen usul şeffaflığı ve TÜİK verilerinin kontrol imkanını azaltmıştır. Vatandaşın enflasyonu sınırlı da olsa kontrol etme imkanını ortadan kaldırmıştır. 

Bu değişikliğin temmuz ayından hemen önce yapılması TÜFE’ye olan güvensizliği daha da artıracak ve haklı olarak enflasyonu daha düşük hesaplama operasyonu olarak okunacaktır. Bunu bilmiyor olamazlar. Bilerek bunu yapıyorlarsa şüphe daha da büyüyecektir. TÜİK madde fiyat listesini kaldırarak Temmuz ayında açıklayacağı enflasyonu iyice şaibeli hale getirmiştir. Neredeyse bütün emek gelirlerinin TÜFE’ye göre belirlendiği bir ortamda bu işlemin başka türlü okuması mümkün değildir. Bu değişiklik “iş bilmezlikten” yapıldıysa vahim, “iş bilmekten” yapıldıysa daha da vahim. İzahı yok."