Eskişehir’de binlerce ağacın kesileceği maden projesine ilişkin verilen ÇED olumlu raporuna itirazın ardından bilirkişi raporu da madencilerin lehine çıktı.
Söz konusu bilirkişi raporu, köyleri saldırı altında olan yurttaşların tepkisini çekerken, rapora itirazda bulunuldu.
Söz konusu itiraz dilekçesi Eskişehir 1. İdare Mahkemesi’ne sunulurken, hem ÇED raporu hem de bilirkişi raporundaki çarpıcı eksiklere ve hatalara dikkat çekildi.
Öyle ki, yaklaşık 400 bin ağacın kesileceği projenin bitki örtüsü ve yaban hayatına zarar vermeyeceği dahi iddia edilmiş durumda.
'ÇED raporu hazırlanırken orman alanı ve mera gizlenmeye çalışılmış'
Köylülerin avukatlığını yapan ve söz konusu bilirkişi raporuna itirazda bulunan Avukat Özgür Öngel, soL'a yaptığı açıklamada, "Hemen her konuda eksiklikler olduğu belirtildikten sonra 'işletmecinin yasalara uyacağı taahhüdü' gerekçe gösterilerek olumlu görüş bildirilmiş. 400 bin ağaç kesilecek. Bu Kazdağı'ndakinin iki katı. ÇED raporu hazırlanırken yanlış ve eksik haritalar kullanılarak orman arazileri ve bir MERA gizlenmeye çalışılmış" dedi.
'Tahribat süresiz devam edecek'
ÇED'e ve bilirkişi raporuna göre, rezerv miktarının yaklaşık 400 milyon ton olduğunu belirten Öngel, "Bu rezerv işlendikten sonra üretime son verilip rehabilitasyona başlanacağı söyleniyor. Planlanan yıllık üretim ise 1 milyon ton. Yani üretim faaliyetleri 400 yıl sürecek. Bu rehabilitasyon hiç yapılmayacak, tahribat süresiz devam edecek demek" diye konuştu.
400 bin ağacın kesileceğine dair açık tespit yapılmış olmasına rağmen, buna dair hiçbir bilimsel veri ortaya konmaksızın bitki örtüsünün olumsuz etkilenmeyeceği, çevreye bir zararın söz konusu olmayacağı gibi son derece şüphe uyandırıcı görüşler bildirildiğine işaret eden Öngel, "Biyoçeşitliliğin olumsuz etkilenmeyeceği yönünde görüş bildiren bilirkişi, bölgedeki yaban hayatıyla ilgili tek bir veri bile belirtmemiş. Bölgede hangi tür yaban hayvanlarının yaşadığından bahsedilmemiş bile. Oysa bölgede ciddi çeşitlilik ve popülasyonlarda yaban hayvanı yaşamakta" ifadesini kullandı.
Öngel'in mahkemeye sunduğu itiraz dilekçesinden bazı başlıklar şöyle:
Tedbir yerine patronun ‘taahhüdü’ yeterli görüldü
”Bilirkişi raporunun çok önemli kısmında, dava dilekçemizde ileri sürdüğümüz eksikliklerle ilgili değerlendirmeler yapılırken, ÇED Raporunda yer alması gereken objektif tedbir ve uygulamalar yerine, proje sahibinin "taahhütlerinden" bahsedilmiş, adeta projenin çevre üzerindeki olası etkilerine karşı alınması gerekli bilimsel tedbirler yerine bu "taahhütler" yeterli görülmüştür.
Hava kirliliğine çözüm: Yine şirket taahhüdü
ÇED'de ve Bilirkişi Raporunda hava ile ilgili olası etkiler yer almamıştır. Kazı sırasında hava kirliliği, toz bulutları yayılacak mıdır? Bu konuda proje verileri dikkate alınarak basit bir hesapla durumun vehameti rahatlıkla anlaşılabilir. ÇED Raporunda yılda 1 milyon ton üretim yapılacağı ifade edilmektedir. Bir kamyonun 30-40 ton kadar yük alabildiği düşünüldüğünde, günlük ortalama 80-100 cevher yüklü kamyonun trafiği söz konusudur. Ayrıca en az bu miktarda kamyon trafiğinin de dekapaj ve pasa çalışmaları için olacağı düşünüldüğünde günlük ortalama 160-200 kamyon hareketi vuku bulacaktır. Patlatma, kazı ve doldurma gibi faliyetler ise bunun cabasıdır. Bu kamyon trafiği nedeniyle havaya yükselecek toz miktarına dair birkaç satır yukarıda yaptığımız basit hesap dahi ne ÇED raporunda ne de Bilirkişi Raporunda vardır. Raporda, çalışmalar sırasında havaya yükselecek toz miktarına dair hiçbir hesap yapılmadan, "tozun günlük ortalama 46,5 m3 sulama ile engelleneceğinin taahhüt edildiği" gibi tarafımızca anlaşılması güç bir tespite yer verilmiştir.
Porsuk Çayı tehlike altında
“Bölgede, ÇED konusu faaliyetten etkilenmesi beklenecek yerüstü sularından ilki tabii olarak Porsuk Çayı'dır. Porsuk'u etkileyecek temel olumsuzluk metal konsantrasyonlu tozdur. Ancak, Hava Kirliliği yönünden yapılan tamamen yetersiz değerlendirme, yerüstü sularının hava kirliliğinden nasıl etkileneceğinin belirlenmesini de gündem dışı bırakmış ve rapor bu hususta da tamamen eksik kalmıştır.”
Tarım arazileri de patronun insafına kaldı
Raporda ÇED alanı içerisinde tarım arazilerinin bulunduğu, tarımsal üretim yapıldığı belirtilmekte önlemler alındığı takdirde zararının olmayacağı ileri sürülmektedir. Bu önlemlerin neler olması gerektiği ve ÇED raporunda bu önlemlere dair analiz ve planlamanın yapılıp yapılmadığına değinilmemiştir. Akla gelen her türlü faaliyet gerekli önlemler alınarak elbette yapılabilir. Bu nedenle "gerekli önlemler alındığında sakıncası yoktur" ifadesi bilimsel bir uzman görüşü kabul edilemez. Maden işletmesinin tarımsal üretim üzerinde olası olumsuz etkilerinden ve tarım dışı kalacak arazilerden hiç söz edilmemektedir. Sadece MADENCİLİK açısından değerlendirme yapılmıştır.
Raporda olmayan bölüm: Meralar
4342 sayılı Mera Kanunun 14.maddesine göre bir arazinin mera olarak tahsisi yapılmamış bile olsa kadimden beri bu amaçla kullanılması mera olarak kabulüne yeterlidir. Bu husus madde metninde geçen "...kanunlara göre mera, yaylak ve kışlak olarak tahsis edilmiş olan veya kadimden beri bu amaçla kullanılan arazilerden..." ifadesinden açıkça anlaşılmaktadır.
Yukarıda alıntıladığımız yasa ve yönetmelik maddelerine göre ÇED hazırlanmadan önce yerine getirilmesi gereken zorunlu işlemler yerine getirilmeden ÇED Raporu hazırlanmış, bahsi geçen mera alanı ÇED Raporu'nda gösterilmeyerek bu yasal zorunluluklardan kaçmak amaçlanmıştır. Ziraat Mühendisi Bilirkişinin "gerekli kurum ve makamlardan izinler alınarak çalışmaların yürütülmesinde sakınca bulunmamaktadır" şeklindeki fikri yukarıdaki yasal düzenlemeler karşısında acz içindedir.
391 bin 593 ağaç kesilecek ama ne bitki örtüsü ne de hayvanlar etkilenecek
Raporun 30. ve devam eden sayfalarında ÇED Raporunda Orman İzin Alanlarının İncelenmesi başlığı altında yer alan tespitler dikkate alınmadan biyoçeşitlilik ve yaban hayatı konularında bildirilecek her görüş tamamen hatalı olmaya mahkumdur. Raporun 31. Sayfasında "kesilmesi muhtemel fidanların ve ağaçların toplam adeti tahmini olarak 391.583 adet olup.." tespitine yer verilmiştir. Bu tespit, raporda, proje sahibinin taahhütlerine atıfta bulunarak yetinmekten öte objektif ve denetlenebilir bilgi içeren nadir tespitlerdendir.
391.593 adet ağacın kesildiği yerde, tabiri caizse, "kuş, konacak ağaç bulamayacaktır."
Proje alanın neredeyse tamamı kızıl geyik, karaca, farekulaklı küçük yarasa, kör fare, tarla faresi, tarla sincabı, yabani tavşan, kirpi, kızıl tilki, kurt, çakal, su samuru, step vaşağı, ulugeyik, yaban domuzu, boz ayı küçük batağan, alaca balıkcıl, erguvani balıkçıl, leylek, angıt, atmaca, kızıl şahin, kara akbaba, küçük akbaba, şah kartal, kerkenez, kınalı keklik, bıldırcın, kaya güvercini, gökçe güvercin, kumru, üveyik, ishak kuşu, kukumav, ebabil, ibibik, alaca ağaçkakan, boğmaklı toygar, tepeli toygar, orman toygarı, kulaklı toygar, tarlakuşu, kuyrukakan, boz kuyrukakan, taş kızılı, karatavuk, benekli sinekkapan, kızılsırtlı örümcek kuşu, karaalın örümcek kuşu, saksağan, ekin kargası, leş kargası, kuzgun, sığırcık, ispinoz, küçük iskete, saka ve tarla kiraz kuşu türleri için yaşam alanıdır. Bunlardan bazı türler ise (kızıl geyik, karaca, kurt, kızıl tilki, keklik, yaban tavşanı, yaban domuzu, atmaca, kerkenez, kızıl şahin...) ÇED alanında yoğun popülasyona sahip türlerdir.
Patlayıcının etkilerini bile hesaplamadılar: YHT hattına, kültürel varlıklara tehdit
ÇED Raporunda sadece 1 delikte patlatılacak patlayıcı miktarı (45,1 kg) üzerinden hesaplama yapılarak bu miktardaki patlamanın sonuçlarına göre çevresel etki değerlendirmesi yapılmıştır. Oysa yapılması gereken minimum ve maksimum delik sayılarına göre hesaplama yapmaktır. Sayfa 17'de yer alan Tablo-4'e göre minimum delik sayısı 90 ve maksimum delik sayısı 122'dir. Ancak bu rakamlar üzerinden yapılacak hesaplarla patlayıcının çevresel etkileri gerçekçi şekilde belirlenebilir. 90-122 aralığındaki atımlar madencilik için küçük atımlar değildir. Bu büyüklükteki atımların hava kirliliğine, yer altı sularına, muhtemel arkeolojik kültürel varlıklara, TCDD YHT hattına v.s. ekileri 1 delik üzerinden hesaplanamaz. Bu açılardan bilirkişi ÇED Raporunu değerlendirmede hataya düşmüştür.
Antik Firigya bölgesi de tehdit altında
ÇED talep alanın bulunduğu bölge Antik Firigya bölgesi içerisinde kalmakta olup yapılan bilimsel araştırmalar sonucunda içerisinde bulunduğu bölgenin Tarih öncesi dönemlerden başlayıp günümüze uzanan çeşitli kültürlere ev sahipliği yapmış olduğu ve bu dönemlere ait kültür varlıklarına da yoğun bir şekilde rastlandığı bilinmektedir.
Yasal engel gereği I. Derece Sit Alanı içerisinde elbette madencilik faaliyeti yapılmayacaktır. Burada esas olan, yapılacak faaliyetler sırasında, örneğin bir alanda dinamit patlatmadan önce, patlama alanında yahut büyük iş makineleriyle yapılacak kazıdan önce arkeolojik kültürel varlığın mevcut olup olmadığı araştırılmalı mıdır, araştırılacaksa hangi yöntemler kullanılmalıdır, arkeolojik buluntuyla karşılaşan personelin bu buluntuyu nasıl fark edeceği, bunun için eğitim verilmesine gerek olup olmadığı gibi konularda bilirkişi raporunda herhangi bir görüş bildirilmemiş, raporun genelinde olduğu gibi, proje aleyhine görüş bildirmek yerine "yönetmeliklere uyacağı taahhüt edilmiştir" ifadesiyle konu geçiştirilmiştir.