Hizb-ut Tahrir yazarı: 'Şeriat zorunluluktur, Hizb-ut Tahrir terör örgütü değildir'

Hizb-ut Tahrir yazarı hilafet çağrısı yaptı, "siyasi ve şer’i olarak zorunlu" dedi. Şeriatçı örgütün terör örgütü, kendisinin de sorumlu olmadığını savundu ama "Türkiye Vilayeti Sözcüsü" çıktı.

Aslı İnanmışık

İsrail'in Filistin'e yönelik saldırıları sürerken, gerici örgütlenmeler de bu saldırıları şeriat ve hilafet çağrısı yapmak için bahane olarak kullanıyor.

Yeni yılın ilk günü "Şehitlerimize Rahmet, Filistin'e Destek, İsrail'e Lanet" başlığıyla İstanbul'da Galata Köprüsü'nde düzenlenen yürüyüşle birlikte "hilafet" tartışması yeniden gündeme geldi.

Yürüyüşün ardından Hizb-ut Tahrir'in yayın organı olan Köklü Değişim sosyal medya üzerinden paylaştığı videoyla "hilafet" çağrısında bulundu. Grubun önde gelen isimlerinden Yılmaz Çelik de söz konusu videoyu "Geliyor gelmekte olan! Hiç bir güç hiç bir kuvvet bu gelişi durduramayacaktır! Hilafet" notuyla paylaştı.

Çelik, “Hilafet iktisadi, siyasi ve şer’i olarak zorunludur. Bu hayal değil bir hakikattir. Biz bunun olacağına da inanıyoruz. Çünkü bu Allah’ın vaadidir” dedi.

'Hilafet iktisadi, siyasi ve şer’i olarak zorunlu'

Çelik bugün de KRT’ye konuşarak, "hilafetin geri geleceğine inandıklarını" söyledi. Hizb-ut Tahrir üyeliğinden hapis yatan gerici isim, söz konusu yapının "terör örgütü olmadığını" da savundu.

Ancak Çelik'in konuşmaları "anayasal düzeni bozma, halkı kin ve düşmanlığa tahrik, suçu ve suçluyu övme, terör propagandası" gibi birden fazla başlıkta suç içeriyor. 

Hilafet isteyen Çelik, İslami bir düzenin kurulmasını talep ettiklerini anlatıyor. "Türkiye başta olmak üzere tüm İslam ülkelerinin hilafet çatısı altında toplanmasını talep ediyoruz" diyen Çelik, hilafetin iktisadi, siyasi ve şer’i olarak da zorunlu olduğunu şu sözlerle öne sürüyor: "Bu hayal değil bir hakikattir. Biz bunun olacağına da inanıyoruz. Çünkü bu Allah’ın vaadidir."

Hizb-ut Tahrir terör örgütü değilmiş!

Hilafeti savunmanın Anayasa’ya aykırı olmadığını da iddia eden Çelik, "Eğer hilafeti savunmak suçsa, o zaman ülkemizde sosyalizmi savunan oluşumlar da suç işliyorlar demektir" diyerek sosyalizmle hilafeti eşitleme aymazlığından da geri durmuyor.

Hizb-ut Tahrir örgütü ile ilişkisi sorulan gerici isim, örgütün üyeliğinden uzun süre cezaevinde tutuklu kaldığını saklamasa da "En son Anayasa Mahkemesi kararında belirtildiği üzere Hizb-ut Tahrir terör örgütü değildir" diyerek şeriatçı örgütü de sonuna kadar savunuyor.

Galata mitingdeki yumruklu saldırıyla ilgili de konuşan Çelik, saldırıyı kabul edilemez olarak nitelendirip şöyle konuşuyor:

"Saldırıya uğrayan vatandaş da, saldıran da Müslüman olduğu beyan ediyor. Kelime-i Tevhid bayrağı her ikisinin bayrağıdır. Ortak değerleridir. Bir ülkenin veya ırkın bayrağı değildir. Bütün dünya Müslümanlarındır. Bunun üzerinden toplumu kutuplaştırmak ve bizleri de hedef göstermek kesinlikle doğru değildir."

AKP döneminde valileri belediye başkanlarını arkalarına aldılar

Galata'daki eylem katıldıkları ilk eylem de değil. Özellikle İstanbul'da defalarca hilafet çağrısıyla eylem yapan güruh 2015'te Türkiye’nin 15 kentinde toplantılar düzenlemişti. AKP döneminde eylem ve toplantılarının sıklığını artıran Hizb-ut Tahrirciler, Ankara’da 6 Mart 2016'da Atatürk Spor Salonu’nda valiliğin izin verdiği ve dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in de yer tahsis ettiği "Uluslararası Hilafet Konferansı" adıyla bir eylem gerçekleştirmişti. Hizb-ut Tahrir eylemine ilişkin suç duyurusunda bulunulmuştu.

Yöneticisi değilim dedi, "Türkiye Vilayeti Resmî Sözcüsü" çıktı

KRT'ye "Köklü Değişim Yayınları yazar" olarak konuşan Yılmaz Çelik, söyleşisinde önce "ben Hizb-ut Tahrir’in ne lideriyim ne de yöneticisiyim", sonra da "En son Anayasa Mahkemesi kararında belirtildiği üzere Hizb-ut Tahrir terör örgütü değildir" dedi.

Peki, Çelik'in söyledikleri doğru mu?

Bunun yanıtını, bizzat Çelik'in atıfta bulunduğu Anayasa Mahkemesi kararında bulabiliyoruz. Karar, 2018 tarihli. Başvurucu, bizzat Yılmaz Çelik. Kararda, 2008 yılında dağıtılan bildirilerde "yönetici olmayan" Yılmaz Çelik'in örgütteki sıfatının ne olduğunu görüyoruz: "Hizb-ut Tahrir Türkiye Vilayeti Resmî Sözcüsü".

Çelik'in ikinci, yani "Anayasa Mahkemesi'ne göre Hizb-ut Tahrir terör örgütü değil" iddiası da doğru değil. Anayasa Mahkemesi kararı, esasında, "Hizb-ut Tahrir'in terör örgütü olup olmadığı gereğince ortaya konulmamış" diyor. Önce ilgili derece mahkemesi, sonra da Yargıtay, 1967 yılından beri Türkiye'de terör örgütü olarak operasyon konusu olan Hizb-ut Tahrir'i yine terör örgütü olarak ele almış. AYM, "bunun gerekçelerinin tam olarak ortaya konulmadığı"na işaret ediyor.

AYM kararına katılmayan üç üyeden Osman Alifeyyaz Paksüt, itirazını şöyle dile getiriyor: "Başvuru konusu dosyada, derece mahkemeleri tarafından, başvurucunun üyesi ve sözcüsü olduğu örgütün 'dar-ül küfür' olarak gördükleri Türkiye Cumhuriyetini yıkarak hilafet devleti kurma amacını güttüğü, bu amacın cebir ve şiddet kullanmaksızın gerçekleşmesi mümkün olmadığından örgüt faaliyetlerinin terör mevzuatı kapsamında değerlendirildiği, eldeki delillerin bu tespiti çürütmeye yeterli olmadığı; başvurucunun şiddete karşı oldukları yönündeki beyanlarının ise inandırıcı bulunmadığı anlaşılmakta; sonuç itibariyle bu kanaatin gerekçeli kararlara yansıtıldığı görülmektedir."