Sigaraya Tekrar Başlayıp Bir Güzel Tüttürsem Sonra Bıraksam

Elimde değil. “Bunlar Allah bir (1) deseler inanmayacaksın.. ‘Bir’ mi dediler, yanına yörene bakacaksın, gözünü dört açıp aranacaksın, söylediklerinin de tam tersini yapacaksın çocuk!” diyen benim amcamdır. Baba yarısıdır her saygılı yeğen gibi bu sözü şiar edinip bu yaşa kadar başımızı yere eğdirecek bir iş yapmadan gelebildik... Güzel güzel kafamızın dikine ve terslik yaparak...

Ayı, hani şu bildiğiniz ayıdan söz ediyorum, kırk türkü bilirmiş hepsi de ahlat (yaban armudu) üstüneymiş. O hesap bizim medya esnafı da ne zaman tütün ya da içkiye dair bir yasaklama getirilse, hemen köşelerine buyur ederler Murad’ı... Bazıları üçü dört olanla karıştırdığından üçün bazı tuhaf hallerini de dört olana yakıştırırlar.

4. Murad’ın içkiyle olan duygusal rabıtasının yanısıra onun genç oğlanlara da eğilimli olduğunu yazanlar olmuştur ki buna itiraz etmek gerekir. Evet bir içki severdir ancak “oğlancı” değildir. Aslında iyi tabiatlı olan Murad’ı bu tamamen benim kişisel saptamamdır, tütüne ve içkiye yönlendiren de saltanatı perde arkasından yöneten anası Kösem Sultan’ın dırdırları olmuştur.

Namazında niyazında mütedeyyin bir zat çıktığı ailenin bütün diğer üyeleri gibi gayet iyi tabiatlı, sivil, yerelci, demokrat, farklı düşünceleri zenginlik sayan bu sevimli adam anasının dırdırlarına, Sadrazam Tabanı Yassı Mehmet Paşa’nın "Eyüdür, latiftir, Allahın her nimeti sana haktır" yollu tavsiyesi eklenip, yanına da hekimbaşı Balatlı Fetullah Efendi’nin "içki müdridir (idrar arttırıcı ve sökücüdür)" yollu tıbbi akılları koşulunca ne yapsın Murad, bunalmış ve kendini koyvermiştir.

Her neyse, bir an önce medyacıların sormadığı soruyu sorarak hem şirazesinden çıkmasına az kaldığını farkettiğim bu yazının doğrultusunu değiştirelim hem de bildiği sadece ahlat üstüne türkü olan kürklünün safına düşenlerden kaçmanın yolunu bulalım!

Murad neden tütünü yasakladı? Soru bu!

Değerli kullarım, sevgili tebaam sabahları kalktığında ağzı burnu birbirine dolanıp zehir zıkkım bir tatla kalkmasın, lezzetli bir şekilde güne başlasın, dilindeki tat alma duygusu daim olsun, göz merceğinin saydamlığı azalmasın, pürüzsüz cildi pürüzlenmesin, hem üst hem de alt solunum yolları açık kalsın, damarları tıkanmasın, kanser olup genç yaşta hakka yürümesin, iktidarsızlaşıp Osmanlıyı dölsüz bırakmasın... Bunları düşünmüş olabilir mi Murad?

“Evet”mi dedik. Peki “evet” dedik de sırf tütün içtiği için kimilerine göre 14, kimilerine göre 20 bin kişiyi öldürttüğü söylenen mekanı cennet olasıcanın, temsil, gelmiş geçmiş en tatlı sarhoşu Bekri Mustafa’ya ve onun değerli yol arkadaşlarına sabah akşam periyodunda uygulamış olduğu “orantısız güç”ü neye yoracağız? Kullarının sağlıklısız yaşama inadını kırmaya yönelik demokratik bir tepki mi diyeceğiz! Yine temsil, “bre gevvatlar yetti gayrı bırakın şu tütün ile şarabı” diğerek ve de tebdil gezerek bilumum Bekrilerin ve değerli yol arkadaşlarının sakallarını bizzat elleriyle yolmasının nedeni, söz konusu kişilerin pürüzsüz ciltlerinin pürüzleneceği endişesinden olabilir mi? Ya da pek mi meraklıydı Murad, kullarının göz merceğinin saydamlığına? Düşüncesi bile yüzümü kızartıyor şimdi kuracağım cümlenin içeriği... Ayrıca açıkça yazmaya cesaret edemediğimden “göz” demekle yetineceğim. Evet, tebdil edip gezerken yakaladıklarını yere çalıp tütün çubuklarını bizzat kendi eliyle “göz”lerine sokmasına ne diyeceğiz!

Şimdi soruyu bir kez daha masaya atıp cevabını da ekleştiriyorum:

Kendisi şarap eşliğinde püfür de püfür tütünü savururken, tebaasına niçin yasakladı?

Ben şu nedene bağlama eğilimindeyim: Şarap ve tütün beraberinde iki de mekan yarattı.. Meyhane ve kahve... Evvelce gece hayatı nedir bilmez, yatsı namazından sonra kendini yatağa atan bezgin manda bakışlı Osmanlı ferdi, şarap ve tütünün birbirine pek yakıştığının ayırdına varınca çoluğu, çocuğu, evdeki hatunu kapıyı, bacayı ahırdaki beygiri unutup kendini meyhaneye ya da kahveye atar oldu. “İki kadeh şarap bir çubuk tütün bre Murad bu akılları nereden buldun” deyişi o günlerin icadıdır. Mehmet Halife, Tarih-i Gılmani adlı kitabında bunun ipuçlarını verir. Şarabı içip tütünü de çekip kafası hoş olan yeniçeri meyhaneciye ayarı düşürülmüş akçeyle hesabı ödemeğe kalkınca, meyhaneci “akçe kalptır” deyip almaz. Bunun üzerine yeniçeri palasına davranır: “Bre herif,bu akçeyi biz dünkü gün vezirden ulufedir diye aldık. Sen ise beğenmezsin. Darphane akçesini nereden bulayım” der ve palanın tersiyle meyhanecinin poposunu şaplaklar... Ardından da içinden Murad geçen yukardaki özdeğişi yüksek sesle dillendirir. Kafayı çekip neşeyle dolup taşıp yönetimin beceriksizliğini terbiyesiz laflarla süsleyip ağızdan kulağa, kulaktan da başka kulaklara yayan kul taifesinin lakırdılarını duya duya ya sabır çeken Murad bu defa “bittiniz!” der.

Kul tarifesinin sosyalleşmesinin sınırını çizer ve meyhaneler ile kahveleri kapattırır. Yani yasakların asıl nedeni sosyal hayatın bitirilip kulların eskiden olduğu gibi gömlek gecelik, yatsı namazı, ardından yorgan döşek... Sen sağ ben selamet..

***

Geldik bugüne.

Halkın daha sağlıklı daha kaliteli bir yaşam sürmesi için yasağı desteklenmesi gerektiğini söyleyenlerin samimiyetlerine güvenebilmem için cümleyi uzatıp şunları da ilave etmeleri gerekir. Sağlığa sigaradan çok daha fazla zaralı olduklarını yüzlerini görüp seslerini işittiğim an vucudumun verdiği tuhaf tepkimelerden anladığım Tayyip, Arınç, Gül de yasak kapsamı içine sokulsun! Yemin ediyorum bunları görünce pırıl pırıl olan cildim pütür pütür oluyor. Gözlerimin siyahı beyazıyla karışıp beşamel sosa dönüşüyor! Bilmiyorum, günahlarını almak istemem ama bu üçlü geldiğinden beri ben kelim!

Kendimden geçtim. Olan oldu artık. Sadece halkın sağlığı için söylüyorum. Kamu hizmet binalarına, eğitim, sağlık, sosyal, kültürel ve spor amaçlı özel hukuk kişilerine ait binalara bu üçlünün sokulması yasak edilsin!

Sadece ve sadece cami avlularına girişlerine izin verilsin. Cami içlerine girmeye kalkmaları halinde uzak bir köşede, minbere yakın olmayan bir yerde tek ayak üstünde durmaları şartıyla izin verilebilir! Sigara da içebilirler, içkiler de benden! Ben Murad değilim!

Ancak gördüğüm kadarıyla onlar Muradlaşıyorlar. Sigara bahanesiyle kentlerin sosyal yaşamlarını öldürüp, kolayca yönettikleri, denetledikleri kasaba yaşam tarzını dayatmak istiyorlar. Yatsı namazı, takke pijama sonra yatak! Siz bakmayın bunların “çeşitliliğimiz zenginliğimizdir” vezninde tutturdukları türküye.. Onların kasıtları Ehl-i Sünnet çeşitliliğidir esasa dair değildir. Yani Ehl-i Sünnet dairesi içinde kalmak şartıyla çeşitli tarikatlar olabilir bunlar esasa dair niza çıkarmazlar. Çeşitlilik ayrıntılara dairdir. “Bu da ümmet için geniş bir rahmettir.”

***

Tütünün bu topraklara 17.yy’da Venedikli ve Cenovalı denizciler tarafından getirilip Osmanlıyla tanıştırıldığı söyleniyor. Hemen ardından sevgili dostum İlhan Akalın’la tanıştırmışlar tütünü lafını edip kulaklarını çınlattığım bu denizciler... Yaklaşık 4 asırdır tütün içer benim sevgili ağabeyim! Püfür de püfür! Sözünü dinlemeyip de ne yapacağım... Kocatepe Camii’nin avlusunda bir sigara yakıp püfürdetme fikrimi heyecanla karşılayıp yaratıcılığıma övgüler düzdü. Hem sonra bunların yasağının halkın sağlığına dair olduğu fikriyatına inanmam halinde, yazının başında sözünü ettiğim amcam mezarında yattığı yönü değiştirmezse şuradan şuraya gidemez hale geleyim!

Şimdi aklıma geldi İlhan Akalın’ın avluda değil de içerde minberin hemen yanında tüttürmemin daha anlamlı ve Alperence demokratik bir duruş olacağı yollu önermesi yabana atılır gibi değil de, bu önermeyi yaparken yüzündeki hınzırca ifade beni düşündürüyor!